Yeniden

1.4K 74 31
                                    

"Benim mis kokulu prensesim uyandı mı? Uykunu aldın mı babam, bugün çok erkencisin?"

İsmail kucağında minik bedenini taşıdığı bebeğiyle konuşuyor, o ise duyduğu farklı sesler ve farklı tonlarla sadece dinliyor ve gülümsüyordu. Babasını az çok tanıyor olmalıydı, artık Açelya 4 aylık bir prenses olmuştu, uzun süredir İtalya'daydılar ve bu sezon sonunda biten sözleşmeyle birlikte planları bir kez daha Türkiye'deydi, özellikle bebeği ve çok İpek için anlaşılır bir şekilde orada kendini daha rahat hissediyordu, bunun farkındaydı, bunaldığında iki saatlik bir yolculuktan fazlasına ihtiyacı vardı. İsmail, kendisine anlamadığı şeyleri anlatmaya çalışan kızına gülümsedi. İsmail onun yanağına küçük bir buse kondurdu ve bebeğini üzerine yatırdı. Saat henüz çok erkendi ve gecenin İpek için zor geçtiğini biliyordu, sevgilisini uyandırmak istemiyordu bu saatte, ışıkları açmadan salonda oturmuş kızını dinliyordu. Huzurun tadını çıkardığını söyleyebiliriz.

Sabah uyandığında ne eşini ne de bebeğini yanında görebildi. İpek 8.15 sularında kalktığında banyoya gitti ve salona geçti. İsmail'in kucağında onunla birlikte uyuyan kızını görünce gülümsedi ama bu bile gözlerinin dolmasına yetti. Bu günler kolay gelmemişti ama geçmişi unutmuştu, üzerlerine ince bir battaniye attı ve fırsattan istifade yanlarına oturup onları izlemeye başladı, sevgilisinin saçlarını okşuyor ve uyanmamasını sağlamak istemişti ama başaramamıştı. İpek'in gözleri İsmail'in gözleriyle buluştuğunda parlıyordu. Onlar gerçekten aşıktı.

"Günaydın İpek'im, iyi uyudun mu?"

"Ben çok iyi uyudum ama sen yine erken kalkmışsın."

Yorgun bir şekilde gülümseyen eşinin dudaklarına uzun bir öpücük bıraktıktan sonra kızının saçlarına bir öpücük kondurdu. Açelya ikisine de çok iyi gelmişti, hiç pişman olmadılar.

"Hazırlan ve birlikte kahvaltıya gidelim."

"Açelya'yı emzireceğim, güzelliğim bir uyansın iyice."

Annesine meraklı gözlerle bakıyordu Açelya'nın gözleri çok güzeldi ama henüz rengini vermemişti, kendisine benzemesini istiyordu çünkü gözlerinin rengini babasından almıştı, çok hoşuna gidecekti İpek yavaşça kucağından aldı ve kızını emzirmeye başladı. İsmail'e karşı duyguları farklıydı, onu kokusundan tanıyor ve genellikle onunla birlikte olmak istiyordu. Bunu anlıyordu İpek, kızların babalarına sevgileri her zaman ayrıdır.

...

"Baba?"

"Anneciğim, baban evde değil."

"Uyudu mu?"

"Hayır, annem işe gitti."

"Kırmızı top nerede?"

"Önünde duruyor güzelim."

"Baba?"

"Babanın maçı var ve sabah yine bizimle olacak güzelim."

"Gol atacak mı?"

"Umarım güzelim, sen iste atmaz mı?"

"Babamı özledim."

"Ben de prensesim. Ben de babanı özlüyorum."

"Benim babam!"

"Özür dilerim anneciğim."

İsmail ve takımı yoğun bir programla çalışıyordu ve bu kısıtlı zaman demekti, bu maçtan sonra her şey yoluna girecekti ama kampın hemen ardından gelen deplasman maçı nedeniyle neredeyse 3 haftadır birbirlerini görmemişlerdi, aylar önce 2 yaşına giren Açelya bile annesiyle konuşuyor, sorular soruyordu. Babasına sırılsıklam aşık bir kızdı, İsmail'e tıpatıp benziyordu, çok sarışındı ama ileride ne olur bilemeyiz, İpek çok güzel ve aynı zamanda çok hareketli bir çocuk dünyaya getirmişti, babası gibiydi, çok fazla detay vermeden anlaşılabilirdi.

Farklı dünyalar | İsmail YüksekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin