- Neden bana öyle bakıyorsun? Yeni uyanmıştım ve gözlerimi açtığımda İsmail beni izliyordu, sabahtan beri beni izliyordu. Bakışları yorgun ama dolu dolu ve güzeldi, her zamanki gibi bu haliyle de çok yakışıklıydı.
İ- Öyle bakıyordum, dalmışım.
- Yorgun olmalısın, biraz daha dinlen sen.
İ- İpek düğün bugün, hazırlanmamız lazım.
- Ha doğru ben tamamen unutmuşum, senin takım elbisen neredeydi, ütüleyeyim ben onu tekrar.
İ- Odada, sen ütü yap, ben duş alacağım.
- Tamam. Elimi yüzümü yıkayıp ütü yapmaya geçmiştim, hangi akla hizmetle uğraşıyorum hiçbir fikrim yok ama sabah sabah elimi yakmayı başarabilmiştim. Hissettiğim acıyla boğuk bir inilti çıkardım ve titreyen elimi tutmaya çalıştım, bana verdiği acı hesaplanamazdı, yanık her zaman kötüdür.
İ- İpek?
- İsmail'e ses vermeden ağlamaya devam ettim, çocuk gibi ağlıyordum, bu acının üstüne bir de kendime kızıyordum, ne diye böyle bir hata yaparsın ki! İsmail telaşla yanıma koştuğunda derin bir nefes almaya çalıştım.
İ- İpek, iyi misin? Ne oldu? Nerene bir şey oldu?!
- Ağlamayı bıraktım ve kısık bir sesle konuştum Elim, elimi yaktım.
İ- Hadi hastaneye gidelim. Bir şey alayım üstüme.
- Buna gerek yok, buz koyarım.
İ- Ama İpek?
- Buz koyarım dedim, neyse ki bitirdim taktım elbiseni...
İ- İpek, sen onun derdindesin galiba?
- Evet, gerisi benim salaklığımdı.
İ- İçim hiç rahat değil.
- İnanın bana, gerek yok. Hazırlanmak zorundayız.
İ- Off İpek?
- Buz koyacağım boşver, hem Allah aşkına çık haydi, benim takım arkadaşım evlenmiyor ya? Bekletme çocuğu, ben daha saçımı yapacağım.
İ- Tamam ben tıraş olmaya gidiyorum, eline ütü falan alma, bir şey olursa ara, saçınla maşayla falan uğraşma.
- Evet, paşam. Başka bir isteğiniz var mı?
İ- İpek, ben ciddiyim. Dikkatli ol.
- Çocuk muyum ben, çık haydi? Ayrıca, hayatın boyunca merak etmedin de bugün mü geldim aklına?
İ- Evet, İpek, dışarı çıkıyorum hadi.
- Yanağımdan öptü ve evden çıktı, ne kadar şaşırmış olsam da şu anda bunu düşünecek zamanım yoktu. Acıya rağmen hızlıca elime buz koyduktan sonra biraz toparlandım ve hazırlanmaya başladım. Bir iki saat sonra İsmail eve geldi ve giyinmeye başladı, ben de makyajımı yapıyordum. Kaç gibi çıkarız?
İ- Yarım saat, kırk dakika senin için uygun mu?
- Uygun, hazırım zaten. İsmail en az on dakikadır aynanın karşısında kravatını düzeltmeye çalışıyordu ama sabrının yavaş yavaş tükendiğini fark edince ayağa kalktım ve yanına gittim. Sakin ol, İsmail.
İ- Sakinim, senin hem elin yandı, acıyordur?
- N'oldu, aşık mı oldun? Ne bu heyecan, ne bu telaş, ne bu merak?
İ- İpek, dalga geçme insanla.
- Bir soru sordum, cevap?
İ- Aşkı öğrenmeye çalışıyorum diyelim, yeterli mi?
- Yeterli, kolay gelsin. Hadi çıkalım. Kravatını düzelttikten sonra göz teması kurduk, sessiz kalmayı tercih etti, ondan uzaklaştım ve ayakkabılarını giymeye gittim.
...
G- Görüşmeyeli uzun zaman oldu İpek, nasılsın tatlım?
- Evet Gözdecim, uzun zaman oldu ama ben iyiyim, sen nasılsın? Can nasıl?
G- O, o iyi, büyüyor ve bizde yaşlanıyoruz...
- Gözde'nin söylediklerine ikimiz de güldük, ikimiz de düğün yerine doğru yürüyorduk, Gözde her şeyin farkında olan biriydi, ona sonsuz güvenirdim, gerçekten iyi bir insandı ama ben pek güvenemezdim. Yaşlanmak? Zaman geçtikçe gençleşiyorsun, maşallah diyelim.
G- Teşekkür ederim, sende öyle! İpek, kilo mu aldın? Harika görünüyorsun, çok yakışmış kilo sana.
- Kilo mu almışım, öyle mi duruyor? Gözde bunu söylediğinde şaşkınlıkla ona baktım, kilo aldığımı ilk kez duyuyordum ve pek bir değişiklik yoktu aslında benim gözümde.
G- Evet, biraz kilo almışsın, ayrıca bir bebek gibi ışıl ışıl görünüyorsun.
- Bunu fark etmemiştim, bunu söylediğin iyi oldu.
G- Bence sana çok yakışıyor ama yine de sen bilirsin, yani mesela ben şahsen doğum kilolarımı seviyordum ama tabii göbek gitsin diye spor yapmaya başladım, ki sende göbek yok zaten yüzünden anladım ben.
...
İpek
Saatler geçti, düğünde ben hariç bir sürü insan eğleniyordu, Gözde ile oturup sohbet ediyorduk, tabii ki şarkılara da gürültüye de eşlik ediyorduk ama dans şarkısı geldiğinde İrfan kibarca Gözde'yi dansa kaldırdığında bu hallerine gülümsedim. İsmail'de ayağa kalkıp önümde durduğunda, elini uzatıp konuşmaya başladı.İ- Bu dansı bana lütfeder misiniz İpek Hanım?
- Bilemiyorum, aslında kabul etmezdim ama güzel bakışlarından etkilendim diyelim. Bunu söylediğimde bir kıkırdama duydum ve elini tutup ayağa kalktığımda dans pistine geçtik ve dans etmeye başladık. İsmail? Onunla evli olmamıza rağmen son zamanlardaki davranışları, hareketleri ve yaşadıklarımız farklıydı ve ne kadar mesafemi korumaya çalışsam da başaramıyordum, beni çok derinden etkiliyordu...
İ- Bu gece çok güzel görünüyorsun.
- Liseli aşıklar gibi olmayalım. İsmail, aşık olduğunu kabul et?
İ- Aşığım.
- Ha şöyle, yola gel biraz.
İ- İpek, ben ciddiyim.
- Bende öyleyimdir.
İ- Hiçbir şey söylemeyecek misin?
- Biz aşkı öğrenmeye çalışmıyor muyuz İsmail? Öğrenelim, belki mutlu oluruz. Söylenecek çok şey yok...
İ- Haklısın, söz veriyorum olacağız.
- Senin iyi olman bana yeterli.
İ- İpek?
- Ben oturacağım, başım döndü. Birden başım döndü, dengemi kaybettim ve İsmail'e yaslandım.
İ- Tutuyorum seni, gel otur iç şunu?
- İstemiyorum, fazla gürültü ve ışık var ondan rahatsız olmuşumdur.
İ- İpek, içer misin?
G- N'oluyor, iyi misin??
- İyiyim, ben... İsmail yanıma oturduğunda başımı ona yaslayıp yüzümü gizlemeye çalıştım, etrafımda bir sürü insan vardı ve bu beni daha da rahatsız ediyordu, kendimi kötü hissediyordum, bayılacak gibi hissediyorum ve bu hislerin ortaya çıkması uzun sürmedi, bilincim İsmail'in kolları arasına kapandığında Gözde'nin seslerinden sonra bir sessizlik oldu, karanlık bir sessizlik.