Konuşmaların üzerinden 3 hafta geçmişti ve bu süre zarfında taşınmıştım ve teyzem bunu yapmamam için ısrar etse de yapmak zorundaydım, onu daha fazla rahatsız etmenin bir anlamı yoktu. Tabii yavaş yavaş yaklaştığımız için büyük ve tuzlu bir alışveriş yapmam gerekiyordu, en azından onun odası için, her ne kadar gardırop ve diğerleri kurulmuş olsa da beşik hala duruyordu, kendim yapacaktım, Tamer Bey sağ olsun, ben işe değil ama iş bana geliyordu ama çok da rahatsız olduğumu söyleyemem açıkçası. Sırt ağrılarım, mide bulantım, halsizlik ve bir sürü şey beni rahatsız ediyordu, çok fazla gücüm yoktu, kendimi çoktan bırakmıştım, psikolojik olarak kendimi çok kötü hissediyordum, kaç kere elim numaraya gitti ama yapamadım, bir şekilde hamle ile toparlanmaya başladım. En az iki saattir beşik üzerinde çalışıyordum ama çok fazla bilgim ya da becerim olduğunu söyleyemem ve onun da bundan çok memnun olduğunu sanmıyorum, hareketliydi bu akşam, sanırım dinlenme zamanı gelmişti.
"Bence tekmelemeyi bırakmalısın, farkındayım yorulduk bugün."
Yavaşça ayağa kalktığımda sırtımdaki ağrıyla inledim, yan taraftaki dolaba tutunup biraz bekledim, sonra kapı sesiyle yavaşça kapıya doğru yürümeye başladım, muhtemelen Lara gelmişti, bu saatte beklemiyordum ama bizim için iyi olacaktı. Kapıyı açtığımda karşımda Elif Abla'yı görmeyi hiç beklemiyordum, o bana bakıyordu, ben de ona şaşkınlıkla bakıyordum, beni nasıl bulmuştu? İsmail bunu biliyor muydu, bilseydi ben ne yapardım?
"İpek geçebilir miyim?"
"Tabii ki geç, bunu beklemiyordum, o yüzden biraz şaşırdım."
"Bizde senden bunu beklemiyorduk İpek."
"İçeri geçip konuşalım mı?"
Bana başıyla onay verdiğinde oturma odasına gittik ve oturduğumuzda karnımı fark etti ve bana farklı bir şekilde baktı.
"İpek, hamile misin? Ne oluyor burada?"
"Elif abla, sakin ol, sana her şeyi anlatacağım. Ama bana İsmail'e söylemeyeceğine söz ver."
"İpek, bana söyler misin lütfen?"
Elif'le üniversitede tanışmıştık, İsmail'le ilişkimizin baş kahramanıydı ve ben ona hep güvendim, diğerleri gibi değildi, korur kollardı, en azından anlayış gösterirdi. Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başlamıştı, elimi tuttuğunda yüzüne baktım, içimde bir korku vardı şu anda yaşanan ve İsmail'in bunu öğrenebileceği düşüncesi bile beni tedirgin ediyordu.
"İpek, korkma, anlat bana. Ben senin için buradayım."
"İsmail'le boşanmadan birkaç hafta önce hamile olduğumu öğrendim, içimde bir korku vardı,abla anlasana, ona söyleyemedim, sonra boşanma fikrini bana sunduğunda onu daha fazla rahatsız etmek istemedim, sonuçta yeni bir defter açacaktı, orada ayak bağı olup hayatını karartmaya devam etmek istemedim..."
Gözyaşlarımı tutamadığımda bana derin bir nefes verip sarıldı ve ben de ona sarılarak ağlamaya başladım.
"Kaçmak ikiniz için de en iyisi miydi? İpek, ne yapacaktın, bebeği tek başına mı büyütecektin?"
"Kimseye söylemediğin sürece, evet, bunu yapacağım."
"İpek, sen aklını kaçırmışsın. Yarın benimle İstanbul'a döneceksin, Cumartesi günü geldiğinde de İsmail'le konuşacaksın."
"Gelemem. Benim burada bir düzenim var Elif Abla. Bak, ilişkimiz iyi ilerleyemiyor. İsmail'in kendisine gerçekten iyi gelecek birine ihtiyacı var. Ben onu durduramam ki..."
"Kaç aydır hepimiz sana ulaşmaya çalışıyoruz İpek, sesini bile çıkarmadın, ne kadar korktuk biliyor musun? İsmail her akşam senden tek bir haber almak için arıyordu, çocuk hayatının en güzel dönemini yaşayacak diyorduk ama perişan oldu, iki kelimeyi bir araya getiremiyor, hayata bakış açısı değişmişti ya benim kardeşimin, sen ona ne yaptın? Bir insanı sevmeden bu kadar bağlanabilir misin İpek? İsmail sana köpekler gibi aşık olmuş, sen ise ondan kaçıyorsun hemde ismail'in belkide en büyük hayallerinden biri olan baba olma ihtimaliyle birlikte. İpek neden bunu yapıyorsun?"
Gelmemi sağlamak için bir numara mıydı, yoksa ciddi miydi? İsmail'in bana karşı hisleri var mıydı? Neden ben oradayken bu hisleri olmadı? Tek sorun benim uzaklaşmış olmam mıydı? Kendine başka bir hayat kurabilirdi, çok daha güzel mankenler, kızlar olabilirdi onun için ama o bana mı bağlanmıştı?
"Bebek kaç aylık?"
"7 aylık"
"İpek, cidden, neredeyse hiçbir şey kalmamış. Bak, yakında bebeğini kucağına alacaksın. Yapma böyle. Bari İsmail için üzül."
"Abla, 7 aylık hamileyken onun karşısına nasıl çıkabilirim? Hangi yüzle?"
"Sen bir hata yaptın, o bir hata yaptı ve sonuçlarına katlandınız ama bir şekilde bunu o bebek için yapacaksın İpek."
"Annem bana çok kızar, ne kadar üzülür kadın...
"Bunu yapmadan önce düşünmeliydin, bana bak, sonuna kadar arkandayım, tek suçlu sen değilsin ve olmadın, kendini kötü hissetme. Sadece bu saçma düşünceleri bir kenara bırakıp İsmail'le konuşmanı istiyorum."
"Başka seçeneğim olduğunu sanmıyorum."
"Başından beri böyle olmamalıydı, İpek...
...
Aylar sonra tekrar evime geldim, her ihtimale karşı anahtar bendeydi, İsmail henüz yoktu, yarın gelecekti, konuşmamıştık ama duymuştum, Denizli'den döneli iki gün olmuştu ve aile evinde kalmıştım, ailesi şaşırmış bozulmuş olsa da saklamışlardı, bir bebek bekliyorduk sonuçta, fark ettiler ve beni zorlamak yerine mutlu etmeye çalıştılar, ne kadar iyi görünsem de rahat değildim, beni gördüğünde nasıl tepki vereceğini merak ediyordum, kızacak mı yoksa bağırıp çağıracak mı, sanırım bu düşünceleri bırakıp uyumam gerekiyordu.
Sabah uyandığımda evin içinde bir ses vardı, gözlerimi açıp bir şekilde idrak etmeye çalışırken, telefonda konuştuğunu duyduğumda heyecandan karnıma bir ağrı girdi, kapı açıldığında aylardır hasretinden öldüğüm gözlerle karşılaştım, yorgun gözlerle bana bakıyordu, gözlerim dolmuştu, hiçbir şey söylemeden bakışlarımızla anlaşıyorduk, bana yaklaştı, eğildi ve sarıldı, bu beklemediğim bir şeydi, gözümden yaşlar süzülürken o sakin bir şekilde özlemle boynumu ve saçlarımı öptü ve çekildi, ben hala kokusuna doyamamıştım...
"Günaydın güzelim, benim bir saatlik işim var, sen hazırlan, kahvaltıya gidelim."
Bu çocuk iyi miydi yoksa çok mu sakin davranıyordu? Eğer öyleyse neden? Bebeği öğrenip bana acımış olabilir miydi? Bana parlayan gözlerle bakmasına karşılık ben daha kırgın ve rahatsız olmuştum belki oyun bitmişti ama ben ve psikolojim alt üst olmuştu.
"Konuşacağız İpek'im, ne olur yapma, hoşuma gitmiyor, ağlamanı istemiyorum, bak kıpkırmızı oldun, sonra başın ağrıyor, şimdi dışarı çıkıyorum, dönünce çıkacağız."
Ne zaman beni bu kadar düşünür oldu, tamam kötü bir ayrılık yaşamadık ama sonuçta artık boşanmıştık ve bunu o istemişti, gerçekten bana çok mu bağlanmıştı yoksa üzülüyor muydu benim için, bunu fark edememek üzücüydü benim için. Cidden sesine kadar özlemiştim onu, yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirdim ve gözlerine bakıyordum, tamam yaşadıklarımız doğru değildi ama bu sabah geride bıraktığım iki yılın belki de en özeliydi.
—————————
Arada bir saçmalıyorum bence ama olsun, zamanla bir şekilde düzeltiriz. İlgilenenler yeni yayınladığım Zaniolo kurgusunun ilk bölümünü göz atabilirler.