shoyo bütün gece uyumamış, çişli notları temiz kağıda geçirmek için uğraşmıştı. güneşin doğuşuyla birlikte masadan ancak kalkabilmiş, kırmızı gözleriyle okula gitmişti.
sınıfa girdiğinde kulağında dinlediği müziğin yarısını dışarıya veren lacivert jbl'iyle edebiyat sınavına çalışan kageyama'yı gördü gözleri hemen. kageyama onu görmemişti henüz. sınıftaki birkaç kişiye selam çaktıktan sonra sırasına, kageyama'nın yanına yöneldi. sonunda onu fark eden siyah saçlı çocuk büyük bir hızla kulaklığını çıkartıp ayağa kalktı.
"DUR VALLA GEÇİRDİM HEPSİNİ. DUR VURMA HEMEN." kageyama duyduklarına şaşırmıştı. yani en azından çatılı kaşlarının biraz yumuşamasını hinata öyle yorumlamıştı.
"harbi mi lan? yetiştirdin mi bir gecede hepsini?" turuncu saçlı çocuğun duyduğu soruyla bütün uykusu açılmış, göğsü kabarmıştı.
"tabi olum ne sandın ya, karşında koskoca hinata shoyo var senin bilader. benim sözüm senettir." kageyama hinata'yı irite edeceğini bildiği bir şekilde sırıttı. "koskoca hinata shoyo, yaş 16, boy 164."
"senin ananı sikerim he." gururu sönmüş hinata'ya bakıp daha da eğlenen kageyama bu çocuğu neden ve nasıl başına taktığını düşünüyordu aynı anda. sınıfında sınav dönemi dışında pek sevilmezdi. hinata'nın da ona diğerleri gibi baktığı söylenebilirdi aslında ama kageyama en azından sıra arkadaşıyla iyi anlaşmak istediği için notlarını paylaşmaya karar vermişti. ve garip bir şekilde, hinata kageyama'nın tek şartı olan başka kimseyle paylaşmama kuralını hiçbir zaman çiğnememişti.
hinata sırasına yerleşirken kageyama notları teker teker incelemeye başladı. bir gariplik var gibiydi. hinata'nın yazısı bu kadar kötü değildi sanki ve kağıtlar... bir garipti?
"hinata senin ben ananı sikeyim ama ya. ÇİŞLİ OLAN NOTLAR MI LAN BUNLAR? BENİM YAZIM BU. ABİ HAYIR YA YARIM SAATTİR ÇİŞLİ KAĞIT ELLİYORUM." hinata'yla birlikte bütün sınıf bağıran kageyama'ya döndü. "nasıl ya yanlışı mı getirmişim?"
kageyama 2 ay önce hinata'ya notlarını ilk kez verdiği günün şafağına küfür ederken, hinata kağıtları alıp karıştırdı. "ay evet bunlar çişli olanlarmış. atayım mı bunları şimdi napayım? kullanır mısın tekrar?"
"taşşak mı geçiyorsun lan? çiş kokuyo kağıtlar amk." diye cevap verdi kageyama hinatanın çok ciddi sorduğu soruya. "he tamam atayım o zaman."
hinata çişli kağıtları attı, kageyama da hoca gelene kadar müzik dinleyerek ders çalışmaya devam etti. tabii bu sırada hinata tabletini çıkarttı ve ders için hazırladı. hoca girip ders anlatmaya başladıktan sonra ise kageyama pür dikkat dersini dinlerken hinata onun yanında, bütün ders oyun oynadı. bir ara kageyama'nın yargılayıcı bakışlarına maruz kaldığında fısıldayarak "bakma öyle, bütün gece notları yazdım günlük görevlerimi yapmam lazım." dedi ve kageyama'nın bakışları daha da iğneleyici hâle geldi.
"notlarımı yarın getir mutlaka." dedi kageyama ders bitiminde. "hafta sonuna lazım onlar."
"yarın cumartesi mal." kageyama kısa bir an için boşluğa bakıp çişli kağıtları attırdığı için pişmanlık duyar gibi oldu ama sonra ÇİŞLİ olduklarını hatırlayıp yüzünü buruşturdu.
"çıkışta benimle eve kadar gelirsin 5 dakika, yakın zaten baya. hallederiz yorma kafanı kanka ya." kageyama hinata'nın teklifiyle durakladı. tam itiraz edecekti ki hinata kendisini çağıran arkadaşlarına döndü.
bu fikir kageyama'yı rahatsız etti. kimseyle sadece kapısına bile olsa evlerine gidecek kadar yakın olmak istememişti. böyle yakınlıklar kurmak ona göre değildi, liseyi yalnız bitirmeyi planlıyordu.
yine de notlarına ihtiyacı vardı. hafta sonu dershanede çalışması gereken bir sınavı vardı. mecbur olduğunu fark ettiği bu yakınlığı kabul etmek zorunda kaldı.
ders zili çaldı, teneffüs bitti, teneffüs zili çaldı, ders bitti ve bu döngü 7 kere daha tekrar etti. çalan son zil; hinata için özgürlüktü, kageyama için ise diğer zillerden pek de farklı değildi.
"kageyama, geliyor musun?" kapıda onu bekleyen turuncu saçlı çocuğu görünce kageyama'nın içi ısındı sebepsizce. yeni bir histi bu onun için, kimse onu okul çıkışında beklemezdi. "evet, geliyorum. umarım sen evde değilken kedin diğer notlara da işememiştir."
"yuh abart sen de canım. havuç'um yapmaz öyle şeyler." kageyama hafifçe güldü ve çantasını sırtına takıp hinata'nın yanından yürümeye başladı.
hinata'nın evi gerçekten yakındı, 10 dakika içinde kapının önüne gelmişlerdi. hinata kageyama'ya kapıda beklemesini söyledikten sonra içeri girdi.
birkaç dakika sonra, hinata kapıyı açtı. elinde ıslanmış kağıtlar vardı.
"kageyama, sana bi şey söylemem lazım ama kızmayacaksın tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deskmate 'kagehina'
Fanfictionshinata: sey kageyama kizmazsan bi sey dicem ama kizmican? senin edebiyat notlari vardi ya onlara benim kedim isemis