Gözde bekârlar, Westeros kasabasının incisi gibiydi. O pazartesi sabahındaki açılan ağızlar ve kamaşan gözlerin ise tek bir sebebi vardı.
Margaery Tyrell.
Kasabanın en zengin ailelerinden biri olan Tyrell ailesinin gözbebeği ve taze öğretmeni Margaery, o sabah sokakta her zaman ki adımlarını atmaktaydı. Sivri topukluları, kalem eteği ve güzel gülüşü ile güneşten daha parlaktı. Her dönüp bakan bir daha bakıyor, aklını Margaery'nin dalgalı saçlarında esir bırakıyordu. Hayattan bezmiş septon ve septalar grubunun önünden geçip onlara sıcakkanlı bir selam veren yeni öğretmen, doğruca Stark ailesinin pek ünlü olmayan lokantasına yürüyordu.
Sokak kenarında sigara içen Laenor Velaryon ve erkek arkadaşı Joffrey Lontmouth, tarih öğretmenleri olan kadını görünce hemen sigaraları bir köşeye atıp ona selam vermişlerdi.
Margaery ikisine de göz kırparak kurt logolu lokantanın kapısına ulaşmış ve kapıya elini attığı sırada dışarıya genç Theon Greyjoy'un çıkması nedeniyle geri çekilmişti. Stark lokantasında bir süredir çalışan Theon, kadını görünce anında sırıtmaya başladı ve elindeki çöp torbasını omzuna attı. Kirli beyaz tişörtünün altındaki iki boğum kasını da gerilerek gösterdi.
"Siz geçin lütfen." dedi, kenara çekildi. Onun ne çeşit bir çapkın olduğu çoğu kadın tarafından bilinirdi. Margaery de haberdardı.
"Teşekkür ederim çok naziksin." diyen Margaery, çöp torbasına değmemeye özen göstererek içeriye girmişti. Genç Theon'a hiç bakmadı.
Theon Greyjoy ise kadının peşinden, kalçasına bakmakla çok meşguldü.
Westeros'un genç erkekleri Margaery Tyrell'e hayrandı. Orta yaşlı olanları da. Hatta bazı huzurevi sakini yaşlılar bile ona bakıp genç hissederdi. Bekâr ve dul adamların hayalindeki kadındı. Evli olan adamların gözü zaten daima dışarıdaydı. Fakat bir gülün kokusunu en iyi kurtlar alırdı.
Müşterinin siparişini masaya bırakan genç kurt Robb Stark, lokantaya giren Margaery'i görünce masaya bırakması gereken mayonez kutusunu çok sıkıca tutmuş ve salgıladığı testesteron fazla gelmiş olmalı ki mayonezi ani refleksi ile sıkarak içindeki beyaz sosun Renly Baratheon'un yüzüne fışkırmasına neden olmuştu. Patates kızartmasını batırması gereken mayonezi yüzünde bulan Renly şaşkınca kalakalmıştı ve Robb ona hiç dikkat etmeden kutuyu masaya bırakıp tezgahın arkasındaki yerine koşmuştu.
Ama geçmek isteği yerde babası vardı.
"Günaydın, Bay Stark." dedi Margaery. Tezgahtaki taze çöreklere bakıyordu.
"Bayan Tyrell." Ned Stark, mutfaktaki krep yapma işini karısı Catherine'in ellerine bıraktıktan sonra hâlâ kirli olan beyaz önlüğü ile oradaydı. Kızı Sansa'nın tarih öğretmenini sorguya çekmek üzere gibiydi. "Son verdiğiniz ödeve bayıldım. Sansa ödevi yaparken biraz yardımcı olmuş olabilirim."
"Eski tanrıları her liselinin bilmesi gerekir diye düşündüm." Margaery tam siparişini söyleyeceği sırada Ned Stark devam etmişti.
"Sizden önceki öğretmenleri, suratsız Stannis Baratheon, eski tanrılara pek saygı duymazdı. Şikayet etmiştik."
Margaery başını salladı.
"Onu dövmek zorunda kalmıştım."
"Talihsiz bir dönemmiş." dedi genç kadın. Tarçınlı çöreklerden istemek için ağzını açmıştı ki bu kez de Robb Stark tezgahın ardında belirdi.
"Baba senin yapman gereken işler yok muydu?" diyen Robb, itiraz eden Ned Stark'ı hiç dinlemiyordu. Babasını hiç vakit kaybetmeden mutfağa doğru bir saniyede postaladıktan sonra kadının yanına geri döndü. Stark ailesinin en büyük oğlu, kasabanın sıcak su boru hattı ve futbolcu olan Robb; kardeşi Sansa'nın yeni tarih öğretmeni için karşı koyamadığı isteklere sahipti ve buna kısaca azgınlık demek doğru bir tanım olurdu. Eski kız arkadaşı Jeyne Westerling tarafından boynuzlanarak tüm güveni altüst olan Robb, ne yazık ki kadınlara küsecek yaşta değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
modern westeros story • hotd/got
Fanfiction"Günümüzde ejderha diye bir şey yoktur." dedi Ned Stark. Kendinden oldukça emin konuşuyordu. Önündeki yanmış krepleri müşterinin tabağına bir lapa yulafla aynı anda atarken, o gümüş saçlı aileye karşı haz etmediği fikirlere sahipti. Özellikle de ejd...