Sansa Stark çığlık atmak istiyordu.
Patlamış mısır kuyruğundaki Jon'un bir kızla flört etmesini izlemek zaten çileden çıkartan bir olayken, yanında sürekli soru soran Arya'ya daha kaç defa susmasını söylemek zorundaydı?
Akşamı bir kâbus olacaktı. Artık kaçış yolu yoktu. Oysa ki hayali, Jon ile çok keyifli ve hatta mümkünse romantik bir sinema gecesi geçirmekti. Elbette Jon'un onların bir randevuda olduğu gerçeğini bilmesine gerek yoktu, kaslı kollarıyla Sansa'yı soğuktan koruyup ona eve dönerken sıcak çikolata alma teklifinde bulunması yeterliydi. Her şey mükemmel olurdu. Olabilseydi!
Ama planı bir yerinde patlamıştı.
Asla kıçımda patladı demezdi. Kendi kendine bile. Çünkü bir kere seslice bunu söylemiş ve Theon'un hormonal bakışlarına maruz kalmıştı tüm gün.
Sansa dikkatli olmaya çalışıyordu, her konuda hem de. Sadece okulu ve üçlü arkadaş grubu lanetine karşı değil, ne kadar konu varsa hayatında dikkatli olmaya çalışırdı. Çünkü babası Ned'in tuhaf bir özelliği vardı. Sansa bir kere okuldan kaçmayı aklından geçirmişti ve okulun yolunu bilmeyen Ned Stark kızı o gün kendisi götürmüştü. Sansa lokantalarına gelen yakışıklı bir oğlan ile flört etse, Ned'e çocuğu dövmekten beter etme isteği vahiy yoluyla inerdi. Sansa regli olurdu, babası eve pedleri yığardı. Sansa diyet yapmaya başlardı ve babası Ned önüne yağlı omletlerle süslü tabaklar koyardı. Adam kuzeyin tanrılarıyla içli dışlı olmuş gibi Sansa ne yapsa biliyordu.
Bunu bilen Sansa, kuzeni Jon'dan hoşlandığını aklından hep farklı türlü geçirirdi. Mesela, Jon o sabah uykulu hâliyle çok sevimli görünüyorsa kızın kendi kendine onu sevme şekli Jon'un suratına patlatma isteği oluyordu ve Ned bu şekilde hiçbir şey farketmezdi.
Sinema teklifini de aklından dersine yardım isteyecek gibi bir tavırla Jon'a götürmüştü. Okuldan sonra döndüğü vakitti ve lokantanın arka tarafındaki Jon Targaryen çöpleri atarken, kızıl kâbusu Sansa aniden ortaya çıkarak ona akşam işi olup olmadığını sordu. Jon müsait olduğunu söylemişti. Piçlik yapmadığı için Sansa ona doğruca iki bileti olduğunu söyleyip, sinema için CIA ajanlarından bile daha casus vari bir tavırla teklifte bulunmuştu. Bu kez sorun babası Ned olmamıştı. Robb idi.
Gerizekalı abisi Robb duymuş ve CIA ajanı rolünü kardeşine öğreten kişi olduğu için Sansa'yı anlamıştı. Sonuç olarak Sansa Stark kabusun içindeydi.
Flört etmeye gelen genç bir kız olmak yerine kardeşleriyle tartışan geçimsiz kız rolüne mecbur kalmıştı. Sinemaya o kadar kalabalık gelmişlerdi ki sıraya giren herkes onlara bakıyordu. Sansa, okuldan tanıdığı biri çıkar diye güzel yüzünü gizlemeye çalışırken; Arya'ya susması için vuracak noktadaydı ama kız kardeşi Yetenekli Bay Ripley yerine Cinnet filmine gitmek istediğini bağıra çağıra söylüyordu. Ama biletleri Robb aldığı için nostalji filmleri planı yalan olmuştu.
Barbie'ye gidiyorlardı.
Robb özellikle abi avantajını kullanıp herkese sözünü geçirmişti ve kazağını neden pembe giyindiği belli olmuştu.
"Ama Gendry, Cinnet filmine kasabada ne kadar serseri varsa gidecek dedi!"
"Gendry ile arkadaşlık etmeye biraz ara ver, Arya!" diyerek sesini yükseltti Sansa. Sinirden ağlamak üzereydi ve mısır sırasını izlerken saçını yolacağı iki kızı daha listesine yazmıştı. İkiside Jon'a gülümseyip jelibon aldıkları için Sansa'nın yeni düşmanlarıydı.
"Şu mülteci de burada olacakmış."
"Hangi mülteci?"
"Criston Cole." dedi Arya. Kafasına tilki kulakları olan bir şapka takıp kırmızı saçma bir tulum giyinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
modern westeros story • hotd/got
Fanfiction"Günümüzde ejderha diye bir şey yoktur." dedi Ned Stark. Kendinden oldukça emin konuşuyordu. Önündeki yanmış krepleri müşterinin tabağına bir lapa yulafla aynı anda atarken, o gümüş saçlı aileye karşı haz etmediği fikirlere sahipti. Özellikle de ejd...