Ecel

329 29 7
                                    

Karşımda bana bakan ve hiçbir şekilde yüzünde duygu barındırmayan o adama baktım. Asil Tanık. Yeraltı dünyasında adının duyulması bile insana korku verirken şuan onun önünde, onun malikanesinin önünde duruyordum. En büyük düşmanının sağ kolu olarak. 

Bir süre birbirimize baktıktan sonra gözlerimi miraca kaydırdım. Güvenlik onu tutmuş eve sokmaya çalışıyordu ama o inatla bana bakıyor ve bir şeyler söylüyordu. 

En sonunda Asil Tanık, "git ve bir daha adımını atma, seni görmeyeyim çünkü gördüğümde bu seferki gibi merhamet etmem. Git!" 

Suratına birkaç saniye boş boş baktıktan sonra gitmek için arkamı döndüm. O an beni durduran miracın sesi oldu. Babası olacak o adama ağlıyordu, benim gitmemem için. "baba nolur gitmesin ufuk abi ben onu çok sevdim. Evdekilerden sonra ilk defa benle birisi bu kadar ilgilendi. Hem de sen ona görev vermediğin halde! Sen zannediyorsun ki ben küçüğüm anlamıyorum. Ama anlıyorum. Bu kadar insanın bana böyle davranmasının tek sebebi sensin. Onlar beni gerçekten sevmiyor. Senden korkuyorlar."

Sesi gittikçe kısılan çocuğa arkamı dönüp baktım. O kadar üzülüştüm ki. Haklıydı bir yandan, anlıyordum ne demekti sevilmemek. O daha o kadar küçüktü ki en sevilmesi gerekilen zamanlarındaydı. Ama bu adam insan öldürmekten, uyuşturucu satmaktan, kadınları altına almaktan küçücük oğlunu dahi unutuyordu buna emindim.

En sonunda korumanın elinden kurtulmuş olan küçük dizlerime sarıldı gitmemem için. Yüzüne baktım. O masmavi gözlerine, sapsarı saçlarına, Afroditten almış olduğu o güzelliğine baktım. 

Hani derler ya su gibi diye. Bu çocuk babasının günah tohumu olmasına rağmen su gibi temiz, saf ve güzeldi. 

"Miraç çocukluğu bırak ve derhal yanıma gel. Zaten ingilizce dersini kaçırdın en azından fransızca dersine gir." 

Uzaktan ona seslenen suratına meymenet olmayan kadına baktım şok içinde. Bunlar ciddi miydi? Farkında değiller miydi bu çocuk tecavüz edilecekti, hayatı cehenneme dönecekti. Hadi bu detayı bilmiyorlardı, ulan bu bebeyi kaçırmışlardı. Hiç mi umursamıyorlardı bu çocuğu?

Asile baktım kadına bir şey söylemesi için. Çünkü ben benim oğluma böyle bir durumda böyle yaklaşan canlıyı öldürür köpeklere yedirirdim.

Ama Asil durdu. Öylece durmaya devam etti ve hiçbir şey demedi.

Artık sus sus buraya kadardı. "Ulan sen ne biçim babasın? Senin çocuğuna te-" dilimin varmadığı kelimeyi söyleyemezken elimle saçlarımı dağıttım. "Senin çocuğuna dokunacaklardı, senin çocuğunu öldüreceklerdi. Sana şaka gibi mi geliyor bu durum? Ben olmasaydım oğlunun mezarında ağlıyordun şu an. Senin oğlunu öpüp koklaman gerekirken kendini bilmez bir kadın çıkmış oğlunla gevşek gevşek konuşuyor. Sanki çocuk parka gitti amına koyayım!"

Sesim koskoca malikanenin bahçesinde yankılanırken ortama büyük bir sessizlik çöktü. Bakışlarım Miraç kayarken bana hayran hayran bakan ifadesine gülümsedim, gülümsedi. Sonra yanındaki adamın elini tuttu ve "neyse turgut en azından sen beni gerçekten seviyorsun değil mi? Hadi gel derse gidelim." dedi.

İstemsizce otuz yıldır ağlamayan ben bu sözlere ağlayacaktım. 

Dünya küçük çocukları harcayacak kadar adaletsiz, unutturacak kadar vefasızdı. 

Turgut miniğin bu sözüne karşılık önce asil'e bakmış asilden bir baş sallaması aldıktan sonra içeri girmişti. 

Daha fazla geç olmadan ,daha doğrusu dünyaya gözlerimi yummadan önce, malikaneden çıkmayı hedeflerken  "kovuldun!" sözünü işittim.

"ama efendim bakın-" diye konuşacak kadının sözünü silah sesi keserken gözlerimi yumdum. Arkamı dönüp baktığımda yerde yatan kadını görmüştüm. Evet, kadını öldürmüştü.

Arabama bineceğim sırada "nereye?" dedi.

"cehenneme, gelecek misin Asil Tanık." dedim alaycı sesimle. Dudağının bir yanı kalktı. Gözlerindeki o şeytani parıltıları görüyordum.

"ben oranın sahibiyim Ufuk, unuttun mu?" Tehlikeli çıkan sesi yutkunmama sebep olurken devam etti "madem ki bir çocuğa öyle bakılmaz Ufuk bey, bu eve ve bana bir çocuk nasıl bakılır öğretir misiniz? Malum daha demin miracın bakıcısını öldürdüm de artık bakıcımız yok." dedi sanki çok olağan bir şeyden bahsediyor gibi.

"ne saçmalıyorsun?" dedim kaşımı kaldırırken. 

"diyorum ki miracın yeni bakıcısı sensin." onun ağzından çıkan bu sözle benimle birlikte birçok kişi şaşkınca ona bakmaya başladı. Açtığım arabanın kapısını sertçe kapatırken onun önüne geldim.

"ne saçmaladığının farkında mısın sen? Ben senin düşmanının sağ koluyum. İhanet etmez mi, uykumda öldürmez mi diye de mi düşünmüyorsun?" dedim. 

yüzündeki sırıtma biraz daha büyüdü ve "sen artık sina piçinin sağ kolu musun sence? En büyük ihaneti benim çocuğumu alıp ondan kaçırırken yaptın zaten. Hiç farkında değil misin deli gibi etrafta seni arıyor. Sağ kolu olduğun için değil, öldürmek için arıyor seni ufuk anlıyorsun değil mi?" sona doğru sesi kısılırken içimi titretmişti bu sözleri. 

ben ölümden korkan bir adam olmamıştım hiçbir zaman. Ama beni ararken ailem dediğim insanları bulup sırf bana işkence yapmak için onlara acı çektirirse dayanamazdım. 

"tek bir şartım var Asil Tanık. " dedim arkasını dönmüş bedene. Tekrar bana baktı ve kaşını kaldırdı 'neymiş o şart?' der gibi.

"ailemi koruyacaksın." dedim. 

"bu kadar mı?" 

"evet."

"pekala, avukatıma mesaj attım. senin için bir sözleşme hazırlayacak. Şartlarını hazırla ve bana mesaj olarak at. Benim kurallarıma karşılık senin kuralların. İmzaladığın belgelerden sonra benim kurallarımı çiğnemedikten sonra senin kurallarını çiğnemem." demişti.

ardından onunla birlikte eve girmiştik.

mafya olduğum bu yolda nasıl bebek bakıcısı olduğumu okumaya hoşgeldiniz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Küçük Dokunuş | GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin