Bölüm 9

7.2K 721 8
                                    

Aşağıya indiğimde Aidan'ı elinde paspasla yerleri silerken buldum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aşağıya indiğimde Aidan'ı elinde paspasla yerleri silerken buldum. Sonunda işe teşrif edebilmişti. Tahta sürgülü kapıdan barın içine girdim. Başını kaldırıp baktı.

'Vay canına gerçekten sinirlisin.'dedi.

Suratıma anlamsız bir sıcaklık yayılmıştı ve tamda bu yüzden domates gibi kızardığıma emindim. Ya da her zaman ki gibi nasıl yapıyorsa beynimi okuyordu. Cevap vermek yerine elime bez alıp içkilerin koyulduğu dolabın tozunu almaya başladım.

'Lucas'ın misafiriyle tanıştın mı?' diye sordu.

Suratımı bir anlığına tozunu aldığım dolaptan uzaklaştırıp ona baktım. Paspasın sopasını barın köşesine dayayıp daha yakınıma geldi. Ellerini siyah granit mermere koydu ve tek kaşı havada suratıma baktı.

'Evet.' dedim düz bir sesle ve dolaba dönüp kaldığım yerden devam ettim.

Kısa sürmemişti ki tekrar o koca ağzını açtı.

'Sence nasıl biri?'

Hızla ona doğru dönüp, sinirle suratına baktım.

'Tanrım, Aidan! Kendini beğenmiş, pislik bir herife benziyor. Hiçbir şeyini sevmedim; bir daha da karşılaşmamayı umuyorum. Soru sorup durmaktan vazgeçer misin?' dedim yüksek sesle.

Neden çevremdeki herkes benimle uğraşıyordu? Zaten bugünlük yeterince sıkıntı ve utanç yaşamıştım.

'Sakin ol buzlar kraliçesi.' dedi gülerek. 'Bu adam seni neden bu kadar sinirlendirdi bilmiyorum ama kalp atışların buradan bile duyuluyor. Üstüne daha fazla gelmeyeceğim tamam mı? Sonra konuşuruz.'

'Bir daha bu konu hakkında konuşmuyoruz Aidan!' dedim dişlerimin arasından.

Ağzını açmasına fırsat vermeden bardan hızla çıkıp, eşya deposuna gittim. Kapıyı ardımdan kapatıp, sakinleşmek için kolyemi kavradım. Eğer bu şekilde geri dönersem insanlar delirdiğimi falan düşünecekti. Bu adam karşıma ne zaman çıksa hep bir felaketle sonlanıyordu. Duvara yaslanıp derin bir nefes alırken, onu bir daha görmemeyi diledim.

Tamamen sakinleştiğimi düşündüğümde, eşya dolabından çıkıp bardaki yerime döndüm. Fakat karşımdaki manzara bir anda beni olduğum yere mıhlamıştı. Tam karşımda Lucas ve Aidan hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Lucas en ciddi ifadesiyle ona bir şeyler anlatıyordu, Ronan ise gayet sakin bir halde yanlarında dikilmiş konuşmalarını dinliyordu. O sırada birden başını çevirdi ve göz göze geldik. Nefesim kesilecek gibi oldu. Sanki gözleri ile beni hapsetmişti. Kımıldayamıyordum bile. Sonunda -bana dehşet uzun gibi gelen bir süre sonrasında; öncekilerden tamamen farklı olarak, güzel gamzesini gözler önüne seren bir gülümseme yayıldı dudaklarından. Koyu yeşil gözleri bakışlarımı delip geçiyor ve sanki içimdeki her bir hücreye işliyordu. Hızla arkamı dönüp bakışlarından kaçındım. Eğer biraz daha bakmaya devam etseydim kendimi tamamen kaybolmuş hissedecektim.

Onu ilk gördüğüm andan itibaren sevmemiştim ama onu ilk gördüğüm andan itibaren tanıdığımı hissediyordum. Bu duyguyu daha önce yaşamamıştım. Böylesine birine çekilme duygusunu... Bir yarım onun, arkama bile bakmadan kaçmam gereken bir bela olduğunu söylüyordu ama diğer yarım karşısında kilitlenip kalıyordu. Kafamın içindeki her şey oldukça karışıktı ve hepsinden önce o kesinlikle bir belaydı. Tuzağı bildiğiniz halde gidip av olacağınız bir bela. Ve ben ondan uzak durmalıydım. Başka bir şehir, başka bir ülke, belki başka bir dünya. Bana ne kadar yaklaşırsa, ondan o kadar uzaklaşmalıydım.


Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. İyi okumalar...

Kralın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin