Alev Taştan
On yaşında olmama rağmen dedem istediği kişi olabilmem için benimle dövüşüyordu. Bundan babamın haberi yoktu ve dedem de söylememem için bana geçerli sebepler sunmuştu. Küçük bir çocuk olduğum için o sebepler bana mantıklı gelmişti.
Saatlerdir antrenman yaptığımız için kolum ağrımıştı. "Dede, kolum ağrıyor ara versek olur mu? Yapamıyorum."
Dedem kaşlarını çattı. "Ne demek yapamıyorum? Yaptığın şey çocuk oyuncağı. Sen on yaşındasın, uzun zaman önce çocukluk yapmayı bırakmış olman lazımdı."
Karnımda ki ağrı ile gözlerimi açtığımda eski anlarımı rüyamda gördüğümü farkettim. Boğazım kurumuştu ve karnımın üzerinde sanki on kiloluk bir taş varmış gibi hissediyordum. Bu güne kadar kendimi iyi koruduğum için iki kez tek yaralanmıştım. Acıya alışık olduğum söylenemezdi. Bir kere kurşun kolumu sıyırmıştı diğerinde ise araba kazası geçirmiş bir kaç kemiğimin kırılmasına sebep olmuştum. Dedem beni eğitirken yaralandığım olmuştu ama ben onları saymıyordum.
Kafamı çevirdiğimde gördüğüm manzara ile yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Yalın, Demir'in dizine uzanmış uyuyordu. Demir'in bir elinde içki şişesi vardı ve diğer eli Yalın'ın saçlarındaydı belli ki Yalın saçını okşamasını istemişti. Saçları ile oynanmasını çok seviyordu.
Ateş Akel yoktu.
Boğazıma saplanan ağrı ile öksürmeye başladım. Demir ve Yalın sanki bomba patlamış gibi uyandı ve Demir hemen kalkıp yanıma geldi.
Demir, "Lan ödümüz patladı üç gün uyumak nedir?" Sanki şimdiye kadar bu soruyu sormak için bekliyordu.
Yalın, Demir'in kafasına vurdu ve elinde ki su dolu bardakla yanıma gelip başımı kaldırdı, suyu içtiğimde ağrı gitmemişti ama daha iyi hissetmiştim.
Demir, "Allah'tan bıçaklandın ya." Yalın yine kafasına vurdu, bu sefer Demir ağzında ki fermuarı kapatıyor gibi yaptı ve kollarını önünde bağladı.
Yalın, "İyisin değil mi?" Gülümsedim.
Yalın'ın saçları birbirine karışmış, gözleri kızarmıştı.
"Sen korktun mu benim için?" Güldü.
"Kızım, deme öyle ya. Gerçekten korktuk." Elini saçlarıma götürdü ve okşamaya başladı.
"Merak etme bir bıçak yarasıyla ölmem ben."
Demir, "Kırılacak bir oyuncak gibi durduğunun farkında mısın?"
"Barbie bebek gibi mi?" Dedim büyük bir heyecanla.
"Porselen bebek gibi." Sesin sahibine döndüğümde kapının eşiğinde durmuş Ateş'i gördüm. Tamamen odaya girip yanıma yaklaştı. "Nasılsınız, Küçük Hanım?"
"Çok iyiyim, hiç bıçaklanmış gibi hissetmiyorum." Dememle Demir çok komik bir şey duymuş gibi büyük bir kahkaha attı ve hepimiz onun gülüşüne güldük. Gülerken karnım ağrımıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRALİÇE
RomanceBana kraliçe diyorlardı. İstanbul'da böyle anılıyordum. Hatta sadece İstanbul'da değil bütün şehirlerde, bütün ülkelerde adım böyle anılıyordu. Neredeyse bütün suç örgütlerini ifşa etmiştim. İfşa edemediklerimin ise elbet bir gün sahte saltanatları...