Süsen hayatı boyunca ailesi tarafından bile benimsenmemiş bir kızdı. Ona her gülümseyen kişiden ilgi bekleyecek kadar mahrumdu aslında bazı duygulara.
Her kraliçe kralını bulmadan önce tutsaktı aslında.
Süsen bir baloda bulmuştu kralını.
Bırakın kraliçe olmayı Süsen kimsenin hikayesinde bir figüran bile olamamıştı daha önce.
Ailesi bile yok saymıştı onu. Daha on beş yaşında onu yalnız bırakıp gitmişlerdi.
Birbirlerine aşık olmayan iki insan evlenip çocuk sahibi olmamalıydı değil mi? Kılıç ailesi bir aile olmayı başaramamıştı.
Peki arkadaşları?
Bazen aynı fikirleri barındırmadığımız ortamlarda öteki kişi olmamak için ayak uydurmak zorunda kalırdık.
Süsen hayatı boyunca ait olmadığı topluluklara ayak uydurmuştu.
Herkesin bir sorunu vardı. Herkes çevresine bağırıp çağırabiliyordu. Kötü bir gün geçirebiliyordu,ailesinden şikayet ediyor olabiliyordu ama Süsen'in böyle bi hakkı yoktu.
O her zaman dert dinleyen arkadaş olmak zorundaydı. Süsen'in iyi ya da kötü bir gün geçirdiği kimsenin umurunda değildi.
"Birlikte gidelim mi baloya?"
ta ki bu soruya kadar...
Kralıyla tanışmıştı Süsen.
Nasıl olurda bunca zaman en arka sırada oturan , zeki ve kavgacı olan o burslu çocuk onun dikkatini çekmezdi? O Süsen'in gözünde sadece burslu çocuktu.
"Teşekkür ederim..Senin sayende!"
"Sen çok güzelsin ondan..."
Güzel miydi? Süsen gerçekten güzel miydi?
Bu zamana kadar kimse ona güzel olduğunu söylememişti ki?
Biri tarafından güzel bulunmak nasıl bir şeydi?
O günden sonra Süsen'in de artık bir kralı olmuştu.
Tahtını tam olarak göğüs kafesinin içerisine kuran bir Kraldı onun ki...
Ya da bir şövalyeydi belki de.. Genç kızın bunca zaman attığını sandığı kalbini birden manevi anlamda attırmış o şövalye..
Ama hayattı bu..
Bazen kral ve kraliçenin arasına bir buz dağı girebilirdi. Ya da bir kaza...
Süsen ilk defa Ömer tarafından sevileceğine inanırken şahit olduğu kaza her şeyi berbat etmişti.
Vicdanı onu geceleri uyutmasa da aklı ve kalbi karşı karşıya oturup Ömer ismini sayıklıyorlardı.
Korkuyordu. Ceza almaktan değil.. Ömer'i kaybetmekten korkuyordu.
Belki yanında olan biri olsaydı ona yol gösterseydi bir nebze hafiflerdi içinde ki vicdan mahkemeleri..
Annesi neredeydi?
Bir adama aşık olmuştu söylediğine göre.. Onun peşine gitmişti.
Aslında annesine benziyordu bu konuda..
O da sevdiği adamın peşinden gitmeye hazırdı. Ama onun arkasında bırakacağı bir kız çocuğu yoktu.
Annesinin vardı.
Babası neredeydi? Yepyeni bir aile kurmuştu kendine. Babasının çocukları vardı. Çok sevdiği çocukları. Güzel bir aile tablosu çizmişti kendine.
Peki bıraktığı kızına ne olmuştu. Başına bela gelmez miydi?
Gelmişti. Süsen bir belaya bulaşmıştı ve o bela balçığında kıvranıp duruyordu.
Belaydı ya bu.. Öyle lanet bir şeydi ki bir kere gelen bir kez daha geliyordu.
Bir belayı kapatmaya çalışırken bir belayı açmıştı Süsen..
Leyla ölmüştü. Çok istemişti. Onun ellerinden tutup düşmemesi için çok direnmişti ama Leyla dengesini kaybedip ölmüştü.
Artık figüran değildi Süsen.
Bunca zaman şikayet etmişti bundan dolayı.
Hikayenin içindeydi artık. Ama...
Ona kalan tek şey kötü adam olmaktı.
Bu hikayenin kötü adamı Süsen miydi?
Onun tek istediği kralıyla birlikte bir peri masalı yaşamaktı.
Bunların hiçbirine bulaşmak istemedi genç kız..
....
HALLLOOO 🥹🫶🏻 BU SADECE GİRİŞ BÖLÜMÜYDÜ AŞKLARIM SİZİ SEVİYORUM SİZDEN RİCAM NOLUR BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINYORUMLARDA SOHBET EDELİMMMM
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERZENİŞ||süsöm
Roman pour AdolescentsSüsen hayatı boyunca ailesi tarafından bile benimsenmemiş bir kızdı. Ona her gülümseyen kişiden ilgi bekleyecek kadar mahrumdu aslında bazı duygulara.