dört.

1.1K 67 4
                                    

"Sonra ben de üstüne atladım bunun tamam mı," Abdülkerim, antrenmanda Keremle nasıl boğuştuklarını anlatırken kahkaha atmadan duramadım. Öğle arası olmuştu ve yemek yiyecektik.

"Elinizden bir kaza çıkacak oğlum salak mısınız lan siz?" Kaan bir yandan gülüyor, diğer yandan ayıplar gibi cıklıyordu.

"Abdülkerim'i bilmem ama bu kesinlikle salak." Kerem'in omzuna dokunup konuştum. O sırada arka masada Mauro, Fernando, Juan ve Lucas ile oturuyordu. Gözleri Kerem , ben ve ellerim arasında gidip geliyordu. Kerem'in tiki olduğunu bildiğimden omzumdaki elimi daha aşağı indirmeye karar verdim, sırtına, beline.

"Oynaşma kız," Kerem kıpırdandığında yüksek sesle bir kez daha güldüm.

"Sadece dokunuyorum."

"Benim değil belki ama birilerinin elinden kaza çıkabilir. Ne olur yapma."

"Hayırdır oğlum? Benim oturduğum masada kimden korkuyorsun?" Abdülkerim şaşkınlıkla bakarken Kerem'e susmasını rica ettim.

"Galiba benim yine psikolojim bozuldu abi, yine bir şeyler uyduruyorum."

"Bir şeyler de görüyor musun?"

"Görmek ne kelime be abi, duyuyorum."

"Allah Allah, ne diyor?"

"Anlamıyorum abi İspanyolca konuşuyor."

"Belli," Kerem'i işaret ederek konuştu."Bu balataları sıyırmış, sen bir bak olmadı kaportacıya götürelim."

"Ben götürürüm." Mauro , aniden konuştuğunda masadaki herkes ona bakıyordu. "Sizinle oturabilir miyim?"

"Buyur." Mauro , Abdülkerim'in işaret ettiği yerin aksine gelip tam ortamıza oturdu.

"Ne oluyor? Sana rahatsız olduğumu söylemiştim." Kimsenin anlamaması için İspanyolca konuşuyordu ama takımda İspanyolca konuşan kişi sayısı bir hayli fazlaydı, Fernando bilinenin aksine çok dedikoducuydu. Önce karısı Patricia duyacaktı sonra bütün takım.. Çok korkuyordum.

"Ne oldu Mauro?"

"Ben de sana soruyorum, yan yana oturmanız neyse ama o adama dokunmamı sevmiyorum, beni üzmek istemezsin."

"Sen kimsin?"

"Kim olduğumu gayet iyi biliyorsun, senin hayatının aşkıyım."

"Hayır en büyük hatasısın."

"Öyle olduğunu düşünmüyorum, üç sene içerisinde seni bir kez üzmedim."

"Her şey geçmişte kaldı, uzatma artık." Konuyu kestirip attığımda o sırada ayağa kalkan Juan,İngilizce bir şekilde  yemeğin hazır olduğunu söylemişti.

"Çok şükür." Kaan yemeğini almak için büfeye yürürken bana doğru döndü. "Mercimek çorbası içer misin?" diye sordu, tam cevap verecektim ki Mauro yerime cevap verdi.

"Hayır alerjisi var, ona tavuk çorbası alacağım, sen git." Kaan uysallıkla başını salladı.

"Ona neden böyle dedin?"

"Alerjin olan bir şeyi içmeni istemiyorum, çok kötü oluyordun Paris'te, ben hemen tavuk çorbamızı alıp geliyorum, sana onu ellerimle içireceğim."

"Saçmalama, burası bir iş yeri, hem de bunu bırak seninle bir geçmişim olduğu için utanıyorum kendimden, senden. Wanda'yı bırakıp benimle evleneceğini düşünmemden, utanıyorum, sana afiyet olsun, iştah falan bırakmadın bende, uzak dur benden, aptal herif!"

trouvaille | mauro icardi |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin