"Ve haftaya da Paris'e gidiyorum, işte böyle." Wanda, ne yapıp ne konuyu yine kendine getirmeyi başarmıştı,çok yoğun bir hayatı vardı ve insanlara hava atmadan bu hayatı anlatırdı, onu sevmemek imkansızdı. Kocasını da öyle..
"Maşallah kızım, bunları yaparken hiç mi yorulmuyorsun?" Dursun Özbek'in sorduğu soruyla afallasa da konuşmaya devam etti.
"Ben çalışmayı çok seviyorum efendim, çalıştıkça yaşadığımı hissediyorum."
"Anlıyorum." Başkan kafasını onaylar gibi ağır ağır salladığında bir şey anlamadığının gayet farkındaydım.
"Çocuklar için zor olmuyor mu?" Nando baba olduktan sonra iyice duygusal bir adam olmuştu, sürekli çocuklarını düşünüyordu.
"Bu kulübe gelince hiç zor olmuyor, hepinize, herkese güveniyorum. Ha güven demişken Nil ben yokken aileme sen bakar mısın?"
***
Wanda'ya defalarca yalvarmama rağmen bir anne,bir eş olarak benden başka kimseye güvenmeyeceğini söylemişti. Nil Özüdoğru, spor psikoloğu, fotoğrafçı , boş zamanlarında çocuk bakıcısı."Yemekte ne var?" Mauro, yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Zıkkımın kökü var, ne yapıyorsun çocukların yanında?" Yanaklarımı telaşla silip çocuklara baktım. Valu balkondan İstanbul'u seyrediyor, Fran ve Isi ise çantamdaki makyaj malzemelerini deniyorlardı, Beni ve Constantin ise fifa oynuyorlardı.
"Çocuklar burayla ilgileniyorlar mı sence?" Mauro , yarım ağız gülümsediğinde elimdeki kepçeyle ağzına bir tane çaktım.
"Ben seninle bir ilgilenirim şimdi."
"Evet lütfen." Mauro, tahrik olduğumu bildiği için kısık sesle konuşuyordu. "Kepçeyle vurduğun gibi vur bana, ilgilen benimle."
"Seninle ilgilenmeyi bırakalı çok oldu."
"Sanmıyorum Nil, hala aynısın, aynıyız."
"Beni bir daha izinsiz öpme." Ellerim yanaklarımı bulduğunda bir kez daha sildim.
"Sevgilimi öperken izin mi alacaktım?"
"Sevgilin orada!" Duvarda asılı olan fotoğrafı gösterdiğimde Mauro kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Orada kim olduğu umurumda değil, buradaki duvarda hep bu asılı." deyip beni gösterdiğinde Isi gözlerini üstüme dikti.
"Ne oldu bebeğim?"
"Hiç," Birden gülümsedi. "İyi ki geldin Nil, annem gibi hissettirdin."
"Ben Wanda gibi olamam."
"Olabilirsin." Valu, balkon kapısını çekerken konuştu. "Annem gibi işten çıkar çıkmaz bizi almaya geldin,babam gelene kadar hepimizi çok iyi idare ettin, seni fahri annem ilan ediyorum."
"Ben de fahri karım ilan etsem keşke."
"Ne dedin baba?" Constantin gözünü ekrandan çekmeden konuştu.
"Ben de fahri bir şeyler ilan etsem keşke diyorum."
"Karın gibi mi?" Beni umursamadan konuştuğunda Mauro öksürüklere boğuldu. O an her Türk gibi önce helal helal deyip sırtına vurdum , sonra bir bardak su ikram ettim. Bu bardağı hatırlamıştım, Mauro ile sürekli gittiğim restoranttan çalmıştım, anlaşılan benden sonra Mauro o restoranta bensiz gitmişti, karısıyla..
"Bardağı hatırladın mı?" Mauro,aklımı okur gibi konuştu. "Restoranttan çalmıştın, ben de senden çaldım."
"Bu , o mu?" Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
"Evet, senden bir şeyler kalsın istemiştim. Lyon'dan aldığın biblo , Roma'dan aldığın kar küresi falan gibi."
"Onlar sende mi? Alabilir miyim?"
"Ben de seni geri alabilir miyim, zamanı geri alabilir miyim, bizi geri alabilir miyim?"
"Hayır." Kestirip attım, yemek yapmak için tencerelere yöneldim.
"O zaman ben de hayır diyorum. Onlar bende kalacak."
"Neden?"
"Çünkü onların hepsini beraber aldık, onları aldığında beni hala seviyordun."
"Büyük hataydı."
"Aşktı." Gözlerini gözlerime kilitledi. "Güzeldi, günahıyla sevabıyla."
"Ben ödedim günahını, sevabını."
"Uzakta bile olsan yalnız değildin, ben çok mu farklıydım?"
"Bilmiyorum, umursamıyorum artık."
"Umursaman için her şeyi yapacağım." Mauro kararlılıkla konuştuğunda onu es geçip çocuklara döndüm.
"Et sote ve pilava ne dersiniz? Ne yersiniz?"
"Seni." Isi beklemediğim bir anda bunu dediğinde Mauro gülümsedi.
"Babasının kızı."
"Ben de annesinin oğluyum , pilav ve et soteye olur diyorum. Hadi Nil çok acıktım." Valu'ya cevap vermeden yemeği yapmaya koyuldum. Pilavı tereyağlı yapıp etleri de ince ince doğramaya başladım.
"Ee," Fran saatler sonra ilk defa benimle konuşmuştu. "Hep yemekten konuştuk, yemekten sonra ne yapacağız?"
"Bilmiyorum aşkım, yemekten sonra evime döneceğim."
"Hayır," Fran kapının önüne geçip ellerini bağladı. "Kalacaksın, beraber uyuyacağız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
trouvaille | mauro icardi |
Fanfiction+33 00000 : sen istesen de bu şehirden kaçamayacaksın ÇÜNKÜ AKLIN BENDE, BEN DE İSTANBUL'DAYIM(ARTIK) nil : sen kimsin +33 00000 : sertap erener ** mauro emanuel icardi rivero, adına yazılmaya çalışan hayran kurgu hikayesidir. trouvaille(fr.) : şan...