bölüm şarkısı 1 (1978 yılı): feridun düzağaç - düşler sokağı
bölüm şarkısı 2 (1982 yılı): berkay altuntay - olmazlara inat***************************************
1978, Kore.
yağmurlu hava iyice geceyi kendine çekerken kapkaranlık olan bu evde sırtımı koltukta geriye yaslamış bir şekilde oturuyordum. üzerimde günün yorgunluğu vardı ve kendini fazlaca belli ediyordu.
koluma yer yer ev sahipliği yapan morlukların acısı yavaş yavaş geçerken, boğazım da kuruyordu o morluklarla birlikte. şu an temmuz'un yirmisiydi ve yağmur yağıyordu. yaz yağmuru diyorlardı sanırım buna.
fakat yaz yağmuru güzel olurdu, öyleyse bu hava neden böylesine kavuruyordu içimi?
dışarıdaki yağmur daha da bastırdığında gözlerimi bu karanlık tek göz odada gezdirdim. küçüklükten beri yaşadığım yerdi burası, fakat ait olduğum yer değildi. biliyordum bunu.
bir yuvayı yuva yapan şey içindeki kişiler olurdu, biz hiçbir zaman yuva olamamıştık. bu yüzden ait hissetmezdim kendimi böylesine kötü anılara sahip bir eve.
fakat şöyle bir gerçek vardı ki, buram buram hatıra kokuyordu evin her köşesi. en ufak bir tıkırtıda uyanabilecek hatıralarla doluydu. bu yüzden sessiz yürürdüm, uyandırmamaya dikkat ederdim kötü hatıraları.
burada kazandığım tek özellik hayal gücümü geliştirmemdi sanırım, tek kala kala anlamıştım bunu. gerçekte olamıyorsa, hayalimde yaşatmaya çalışırdım.
şu ana kadar ne istediysem hiçbiri gerçek olmadı, ben de hayalimde yarattım.
kitap okurdum bu tek göz odada. minik bir rafım vardı en beğendiğim kitaplarımı alfabe sırasına göre dizdiğim. her gece okurdum bir kitap. okurdum ve bitirince rüyalarımı şekillendirirdim.
o kitabın kahramanı oluverirdim. o olaylar benim başıma gelirdi, sonunda da kazanırdım. iyiler sadece orada kazanabiliyordu çünkü.
kendimi sıkıştırırdım kitabın bir köşesine. ardından koyardım rafıma. girdiğim her kitabın sayfaları sararırdı da engellemek için ters şekilde yerleştirirdim kitaplarımı.
kendimi kitabın içinde hayal ederdim, sonucunda ise her gün farklı alemlerde bulurdum. bazen bir masal kahramanı, bazen küçük bir çocuk.
fakat ne kadar farklı yerlere gidip, farklı kitapların içinde kaybolsam da hepsinin sonu aynıydı, iyi de olsa kötü de olsa. çünkü tüm yolculuğum bitince yine bütün yollarım buraya çıkardı.
bakışlarımı karanlık odadan çektim ve cama çevirdim, dışarısını tüm çıplaklığıyla gösteren cama. yağmur yerdeki topraklı yapraklara karışıyor ve çamura çeviriyordu önceden basılmış olan her yeri.
damlaların her düşüş anında yapraklara çarpıp çatırdatma sesini duyuyordum bu evde. ani gelişti her şey, ben zaten hep ani bir insan olmuşumdur. o an ne estiyse kafama, oluverirdi anında.
kalktım ayağa, giydim paltomu. karanlık odamı geride bıraktım ve kapımı sessizce açarak bastım yere. ev kapkaranlıktı, hiç ışık yoktu.
annem uyumuş olmalıydı.
kapının önüne koymuş olduğum botlarımı giydim ve sessizce açtım evin kapısını. açtığım gibi içeri giren soğukla titredi bedenim. yağmur delirmiş gibiydi, hıncı vardı sanki buraya. bir şeyleri söküp atmak istercesine sert çarpıyordu yerlere.
içeriye daha fazla soğuk gelmesin diye örttüm kapıyı, attım kendimi dışarı. şemsiye almamıştım yanıma, ıslanmayı severdim ben. burnuma dolan yağmur kokusuyla dudaklarım ince bir çizgi haline geldi. yüzümün her yerinde hissettiğim su damlaları yaşadığımı hissettirmişti bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this i love, taegyu
Fanfiction"aşk?" diye sordum rüzgarın dağıttığı saçlarına tebessümle bakarken. başını salladı olumlu anlamda, "aşk." burnumdan güler gibi bir ses çıkarttım, tozlu üstümü ve gemideki çuvalları işaret ettim. "ülke bu haldeyken?" -angst- kapak: atyunia