sefer

1.6K 244 354
                                    

bölüm şarkısı: sema- fikrimin ince gülü

**************************************

1978, Kore.

ellerim kumaş pantolonumun cebindeydi, dolaşıyordum rengini kaybetmeye yüz tutmuş sokakları. evlerin denize bakan tarafları yavaş yavaş yosunlanıyordu. hoş, kendimi bildim bileli burda oturuyordum ben. yaza geçiş yaparken hep böyleydi burası.

haziran'a giriyorduk yeni yeni, onun da sıcaklığı vardı havada. biraz nem, biraz rüzgar; karışıyorlardı birbirlerine. havada yaz kokusu vardı, bu güzel hissettiriyordu.

ve ben yine burdaydım, her zamanki yerimde. sahile gelmiştim.

temiz sahil havası beni getirirdi kendime, uzun saçlarımı bağlamıştım arkadan, öndeki tutamları sığmadığı için bırakmıştım. çarpıyordu yüzüme, ama rahatsız olmuyordum.

deniz kokusu geliyordu buram buram burnuma, gülümseme oluştu yüzümde. iyi hissediyordum.

giymiş olduğum krem rengi tişörtümü düzelttim ve sahilde boş bank aramaya başladım. insanlar sokaklara dökülmüşlerdi, yazın gelişini kutluyorlardı.

çocuklar ip atlıyorlardı sırayla; ipi tutan iki kişi karşılıklı sayıyorlardı ortadaki ne kadar atladıysa. çocuk sesleri ve kuş sesleri karışıyordu denizin sesine.

kendime uygun bir yer bulamadığım için kumsala bağlanan merdivenlerden indim, deniz şimdi tam karşımdaydı. berraktı su, çok berraktı. balıklar görünüyordu.

kendi aralarında eğlenen gençler vardı, deniz kabuklarını topluyorlardı elinde tuttukları kovalarla. boyayacaklardı yüksek ihtimalle.

ben boyardım, ya da çerçeve yapardım kabuklarla. hoş, fotoğrafım yoktu güzel. sadece severdim öyle aktiviteleri.

kumsalı boylu boyunca gezerken, gözüm beton duvara yaslanmış birine ulaştı. elinde tuttuğu defterine bir şeyler yazıyordu diğer elindeki kalemiyle.

kahverengi saçları karışıyordu rüzgar her estikçe, gözlerine geliyordu ama aldırış etmemişti. bir dizini kendine doğru çekmişti, defteri dizine yaslayıp destek alıyordu yazılarının belirgin olması için.

deniz manzarasıyla şiir yazıyordu. şiir yazdığını biliyordum, görmesem bile hissederdim.

çünkü kang taehyun, şiir yazardı. güzel yazardı. işte tam olarak böyle yazardı; manzaraya karşı oturmuş, gördüklerini şiire çevirip yazardı. belki ilham alıyordu bilemem, yine de güzeldi işte.

o an ne düşündüm, ne oldu gerçekten bilmiyorum. sadece anlık gelişen bir şeydi bu; benden beklenmeyecek bir şey.

adımlarım beni onun yanına götürmeye başladı, merak ediyordum nasıl yazdığını, neden yazdığını. uzaktan izlemekle yetinemedim sanırım, öyle ulaştım yanına.

beni görmemişti daha, fakat ayakkabılarımın kuma basmasından dolayı ezilme sesi geliyordu. başını kaldırmadan gülümsedi ve ben daha bir şey demeden "beomgyu." diye zikretti adımı.

kaşlarımı havaya kaldırdım ve başımı sol omzuma yatırdım, anlamıştı görmeden. sonunda başını kaldırdı ve göz göze gelmemizi sağladı ayakta duran bana bakarak.

this i love, taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin