BEŞİNCİ BÖLÜM

6.9K 915 113
                                    

Beni instagramda takip etmeden geçmeyinnn ---- tug.cesrgl----

Şeriyi bardağa dökerken ellerim engellenemez biçimde titriyordu.

Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama insan zihninin onu rahatsız edecek bir görüntüyle karşılaştığında akıl sağlığını kontrol altında tutmak için görüntüyü bir şekilde kabul ettirdiği bir yazıydı. Normalde başka bir bedende zamanda uyandığım için panik olmalıydım ama kendimi hiç olmadığım kadar sakin hissediyordum. Bunun en büyük sebebi ise Helena'nın anılarına sahip olmamdı. Eğer o anılara sahip olmasaydım işim zor olabilirdim. 

Bardağı masaya bırakıp bir süre titrememin geçmesini bekledim. İlk karşılaşmayı sağ sağlım atlatmış, sessizliğe bürünen misafirler yeniden kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Midem o kadar gergindi ki herhangi bir harekette aşırı tepki verecekmişim gibi hissediyordum.

Titremem biraz durduğunda masadaki yakut kırmızısı içkiyle dolu bardağı aldım. Şeri kadınların içtiği hafif alkollü bir içecekti. Sadece boş görünmemek için kendime bir bardak almıştım. Niyetim az olsa bile alkol içip kendimi kaybetmek değildi. Böyle bir hatada Edward kardeşini silerdi.

İnsanlar ne kadar benim orada olmamı kanıksamış görünse de kimse benimle konuşmak için herhangi bir harekette bulunmuyordu. Pencerenin önündeki zümrüt yeşili kadife yüzü olan sandalyeye oturup etrafa bakındım.

Kadınlar gerçekten abartılı elbiselerinin içinde çok zarif görünüyorlardı. Bu öyle bir zarafetti ki yaşadığım yüzyılda hiçbir yerde aynısını bulamazdım. Düşesin gerçekten çok güzel kızlar davet ettiğini görebiliyordum. Kadının harika bir çöpçatan olduğu kesindi ama daha on yedi on sekiz yaşlarındaki genç kızların gözleri açılmadan yetişkin adamlarla evlenmesini mide bulandırıcı buluyordum.

Elimdeki bardağı yanımdaki sehpanın üzerine bıraktım. Hiç kimse tarafından görülmemenin en iyi yanını yaşıyor gözlemlerime devam ediyordum. Bu sefer bakışlarım şöminenin yanında dikilen üç adama kaydı. Aslında bir süredir o tarafa bakmak istesem de kendime engel oluyordum. Şimdi üç adamı kolaylıkla gözlemleyebilirdim.

İçlerinden biri –en uzun olanı- daha çok dikkatimi çekmişti. Geniş omuzlarından sarkan, zayıf belini ve dar kalçalarını sarmadan daralan oldukça şık, siyah bir ceket giyiyordu. Bu yüzyılda yaşayan biri olmasam da adamın kıyafetlerinin son moda olduğunu ve usta bir terzinin elinden çıktığını kolaylıkla dile getirebilirdim.

Adamı yan profilden görebiliyordum. Bir ara arkadaşıyla konuşurken yüzünü çevirince hatlarının tamamını görebilmiştim. Sıradan bir kaş yapısı vardı. Gür kirpikleri ondan uzakta olsam bile seçebildiğim parlak mavi gözlerini çevreliyordu. Aristokrat hatları, çıkık elmacık kemikleri ve insanın kanını kaynatan ağız yapısıyla karşımdaki adam yaratılan en harika erkek olabilirdi.

Yanındaki arkadaşları da yakışıklıydı ama bu adamın cazibesi öyle yoğun ve baskındı ki ona bakan birinin başkasına bakmasını imkansız kılıyordu. Emre Mert'ten sonra bir erkeği beğenebileceğimi düşünmezdim ama bu adam takdir edilecek bir görüntüye sahipti.

Üstelik Winchester düküydü.

Tüm bu davet onun adına yapılıyordu. Sırf daha yetişkinlikten çıkamamış genç bir kızla evlensin diye. Adamın yakışıklılığı bir an bu düşüncelerle etkisini yitirir gibi oldu. Erkekler temelde içgüdülerinin peşinden giden duygusuz yaratıklardı.

Genelleme yapacak kadar öfkeliydim.

Uşak odaya girip yemeğin hazır olduğunu söylediğinde odanın içinde bir karmaşa oldu. Herkes birinin yanına gitmiş ona eşlik ediyordu. Edward'ın bir kadını koluna taktığını gördü. Kadın ilk bakışta çok güzel geliyordu ama dikkatli bakıldığında yaşı olduğu açıktı. Kadının bahsettiği kişi olduğunu anladım. Edward'ın bakışları bir an bana takılsa da hemen başını çevirdi.

Dük ile Beş ÇayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin