YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

5.1K 736 65
                                    

Charles, bilgi aldığı adamı gördüğü ilk yerde yumruklayacaktı. 

Sebastian gittiği yerde olmadığı gibi zamanda kaybetmişti. O adama ulaşabilmek için uğraştığı zamandan bahsetmiyordu bile. Sebastian bir şekilde kaçmayı başarmıştı ve nerede olduğunu bilmiyordu. 

Boyun bağını hışımla çekip antreden merdivenlere doğru ilerlerken üzerine sinen gecenin kokusunu yıkanarak atmak için sabırsızlanıyordu. Baloda  bir anlık Odetta'yla görüşmek bile onun ağır parfümünün üzerine sinmesine neden olmuştu. Bir zamanlar başını döndüren, arzularının alevlenmesine neden olan koku şimdi midesini bulandırıyordu. Helena'yı özlemişti. Onu en kısa zamanda görebilmek için hayatlarını tehlikeye sokacak adamdan kurtulmak istiyordu ama adam bir şekilde kaçıyordu.

Merdivenlere yöneldiği zaman karşısına uşağı çıktı. "Efendim Kont Newsbury sizi bekliyor. Bu gece-" diyerek konuşmasına devam etse de Charles onu dinlemeden yürümeye başladı. Arkadaşının gelmesinin bir sebebi olmalıydı. 

Charles sabah karşı adamın gelmiş olmasına şaşırdı. Belki de Sebastian hakkında bilgi almıştı. Salona hızla yürürken ayak sesleri yeni yeni uyanmaya başlamış evin duvarlarında yankılanıyordu. Birden içinde bir huzursuzluk baş gösterdiğinde çenesi kasıldı. Helena'nın başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Bu düşünce diğer kötü durumlardan daha çok canını sıktı, midesinin düğüm düğüm olduğunu hissettiği sırada salona girdi. 

"Arthur," diyerek selam verirken arkadaşının geceyi dışarıda geçirdiği anlaşılan haline baktı. Saçları ne kadar düzgün olsa da gözlerinin altından uzun  bir gece geçirdiği belliydi. Elinde rulo haline getirdiği bir gazete vardı. Gözlerinden canının sıkıldığı belli oluyordu.

"Seni daha erken bulurum diye umut etmiştim," dedi huysuz bir sesle. Zümrüt yeşili koltuktan yayılarak oturmuştu ama yüzündeki gerginlikten bir sorun olduğunu Charles anlayabiliyordu. 

"Ne oldu?" diye sordu hemen vakit kaybetmek istemiyordu artık. İçindeki huzursuzluk nefesini kesiyordu. 

Arthur derin bir nefes alıp koltuktan kalktı. "Bende tam olarak neler olduğunu sen bana söylersin diye umuyordum," dedikten sonra elindeki gazeteyi açarak arkadaşına uzattı. Tek kaşı cevap beklercesine havalanmıştı. 

Charles arkadaşının oyunlarını kaldıracak havada olmadığı için adamın elinden gazeteyi aldı. O daha habere bakmadan Arthur konuşmaya devam ediyordu. "Elindeki gazetenin iki günlük olduğunu söylemeliyim." Yeniden derin bir nefes alıp yüzünü buruşturdu. "Tanrım lütfen kadın parfümü kullandığını söyle."

Charles kaşlarını çatıp arkadaşının sabaha karşı evine gelmesine neden olacak haberi ararken, "Kadın parfümü kullanmakta nereden çıktı?"

"Ya kadın parfümü kullanıyorsun ya da haberdeki gibi Odetta ile birliktesin," dediğinde Charles'ta haberi gördü. Yüzünde samimi bir şaşkınlık ifadesi belirirken Arthur durmadan konuşuyordu. 

"Bu haberi gördüğü zaman Helena'nın senin hakkında iyi düşüneceğini sanmıyorum."

Charles'ın elleri öfkeyle yumruk halini alınca arada kalan gazete sayfası parçalandı. Odetta'ya konuşmak için katıldığı balonun haberiydi ve yeniden bir arada olduklarını söylüyordu. Helena bunu okuduysa kim bilir neler düşünmüştü. 

"Lanet olsun." Elindeki gazeteyi koltuğa fırlatıp ileri geri yürümeye başladı. Bunun olmasına nasıl izin vermişti sanki? Odetta ile ilişkilerine nokta koyduğunu sadece o ve metresi biliyordu. Yeniden beraber görüldüklerinde tabi ki onların bir arada olduklarını yazacaklardı. 

Aniden yürümeyi bırakıp arkadaşına baktı. "Sence Helena'nın bu haberi görme olasılığı ne kadar?"

Oldukça çaresiz görünüyor olmalıydı ki Arthur her zaman ki alaycı tavrından oldukça uzak ciddi bir havayla cevap verdi. "Charles iki gün önce ki gazete bu. Çoktan eline ulaştı. John'dan dün sabah kısa bir mektup aldım. Kadının beklenilenden daha sakin olduğunu yazıyordu." 

Dük ile Beş ÇayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin