Dük purosundan derin bir nefes çekerken Bay Holden'ın ona anlattıklarını dinlemeye çalışıyordu ama aklı Helena'daydı. Kadınla nişanını ilan ettikten sonra diğerleri tarafından bu kadar dışlanacağına ihtimal vermemişti.
Belki yeteneklerini gittikçe kaybediyordu.
Kadınlarla beraber olmak dışında fazla ilgilenmemişti. Onların duyguları veya düşünceleri umurunda olmazken Helena'ya karşı böyle davranmasının sebebi neydi çözemiyordu. Eğer mantıksız bir insan olsaydı kadının ona büyü yaptığını düşünürdü. Gerçi o bir erkekti ve Helena gibi cazibeli bir kadına karşı koyması imkansızdı.
Salonun kapısı açılıp genç bir uşak içeri telaşla girdiğinde yine evle ilgili bir sorun olduğunu düşündü. Uşak yanına geldiğinde yüzünün beyaz olduğunu gördü. Sanki bir şeyden korkmuş gibiydi.
"Majesteleri hemen gelmelisiniz Leydi Helena merdivenden düştü. Şuan kendisinde değil," derken oldukça hızla konuşuyordu.
Charles sanki biri onu ölümle tehdit etmiş gibi hızla ayağa kalktı. Zihnindeki tüm düşünceler yok olmuştu, kalbi hızla çarpıyor nefesi daralıyordu. Misafirleri umursamadan koşmaya başladı. Sanki hızla adım atmasına rağmen ilerlemiyordu.
Hayatında ilk defa gerçek anlamda korkuyu tattı.
Merdivenlere yaklaştığında bir kat yukarı çıktı ve kalabalığı gördü. Yerde yatan kadının etrafına toplanan hizmetçiler ne yapacaklarını bilemiyor gibi görünüyordu. Birkaç büyük adımla kadının yanına ulaşan Charles bedenindeki kadının çekildiğini hissetti. Kadının başındaki yara kanamıyordu ama beyazlaşan yüzünde tuhaf bir renk karmaşasına neden oluyordu.
"Hemen kasabadan doktoru getirin," dedi. Sesinin titrediğini fark ettiğinde bunun üzerinde düşünmedi. Kadını dikkatli bir şekilde kollarına alarak merdivenleri tırmanmaya başladı. Çalışanlara emir vermesine gerek yoktu hepsi ne yapması gerektiğini biliyordu ne de olsa. O an düşündüğü tek şey Helena'ydı.
Genç kadını odasına götürmek yerine kendi odasına götürdü. Sanki camdan yapılmış gibi dikkatli hareket ediyordu. Yatağına yatırdıktan sonra hizmetçilerin getirdiği soğanı ve nişadir ruhunu kullandı ama genç kadın uyanmadı. Doktorun gelmesini beklerken Charles daha da panikliyordu.
Odanın içinde mumlar yanıyor, odayı sanki yas yeri gibi gösteriyordu. Charles mumların daha da arttırılmasını söyledi. Kadının etrafında gölgelerin olmasını istemiyordu. Hizmetçiler efendilerinin tuhaf davranışlarına karşılık sabırla istediklerini yapıyor ve onu ilk defa böyle gördükleri için davranışları karşısında şaşırıyorlardı.
Charles doktor gelince hemen adamın başında dikildi ve kadını muayene ederken yanından bir an olsun ayrılmadı. Doktor kadının başını muayene ettikten sonra hayati bulgularına bakmış ve sonunda kadının beynin sarsıntısı geçirdiğini ama uyanmaması için bir sorun olmadığını dile getirmişti. Sadece kadının uyanması gerekiyordu ve bunun için yapılabilecek bir şey yoktu.
Her şey Helena'nın elindeydi.
Doktor kadının şişliği için bir merhem bıraktıktan sonra Charles'in yanından ayrıldı. Doktora sinirliydi. Onu beceriksizlikle suçlamış olmasına rağmen adam tek kelime etmemişti. Charles kadını bir an kaybedebileceğini düşününce nefesi kesildi.
Yatağın yanına diz çöküp kadının ince parmaklı elini tutup alnına dayadı. "Uyan," dedi ağlamaklı bir sesle. Kadının bugüne kadar tadığı insanlardan daha cesur daha güçlüydü. Onunla hayatını birleştirmedeni, her şeyi geride bırakıp gitmesine müsaade edemezdi.
Sabretmesi gerekiyordu ama bu onun için çok zordu.
Helena'nın başında otururken hizmetçilerden birini Helena'nın abisine haber vermesi için gönderdi. Aslında kimseye bir şey söylemek istemiyordu çünkü kadının neden merdivenlerden düştüğünü biliyordu. Eğer kadının yanından ayrılmaya cesaret edebilse Sebastian denilen adamın yüz şeklini değiştirecekti ama o daha doktorla Helena'nın yanında dururken Sebastian evden ayrılmıştı. Buna sebep olan kişinin o olduğuna dair en büyük kanıttı bu. Gittiğini öğrendiğinde peşine adam takmıştı. Helena uyanacak ve o zaman Charles Sebastian'ın peşinden giderek ondan intikamını misli misli alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dük ile Beş Çayı
Fiksi SejarahGeçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı. Gerçek aşk diye bir şey yoktu. Varsa da onu bulmak gibi bir niyeti olmamıştı. Arkad...