ON DOKUZUNCU BÖLÜM

7.9K 949 145
                                    

Herkese merhaba, belki biliyorsunuz instagram da tug.cesgrl kullanıcı adıyla bir şeyler yayınlıyorum. Bu kitapları tanıtmaya and içtim resmen. Birçok arkadaşta beni takip edip yorumlarıyla destek oluyor. Umarım takip etmeyenlerde eğer bu kitaplar tanıtılsın istiyorsa bana destek olabilirse çok mutlu olurum. Hepiniz seviliyorsunuz.

Çalıştığım iş yerinde birinin benimle ilgilendiğini hatırlıyordum. Ne kadar bir sevgilim olduğunu bilse de benimle flört etmekten geri durmamış, hatta iş dışında aramalara kadar varmıştı davranışı. Bundan rahatsız oluyordum. Asıl endişem ise bu duruma Emre Mert'in gösterebileceği kötü tepkiydi.

Bir gün ona söylediğimde verdiği tek tepki omuz silkmek olmuştu.

Belki de o zaman benden çoktan vazgeçtiğini anlamam gerekirdi. Bazı davranışlar ilişkiniz uzun sürdüğü için sıradanlaşmıyordu. Biri vazgeçtiğinde oluyordu bu.

Bu yüzden dük William karşısında fazla tepki verince şaşırmaktan kendimi alamadım. Aramızdaki ilişki sahteydi ama buna rağmen sahiplenici bir davranış sergiliyordu. Nişanımızın haberini bir baloda verecekti ama şimdi söyledikleri göle atılan bir taş etkisi yaratmıştı. Kalabalık arasında konuşmalar gittikçe büyüyordu.

William dudağındaki yarayı unutmuş gözlerini şaşkınlık kırparak düke bakıyordu. Sanki bunun olması mümkün değilmiş gibi, doğru söyleyip söylemediğini çözmeye çalışıyordu. Helena'nın dük gibi biriyle olacağına ihtimal vermediğini anladım. Ne kadar zavallı bir adamdı ama asıl zavallı olan bu adam ondan vazgeçtikten sonra Helena'nın yaptıklarıydı.

"Nişanlın mı?" diye sordu hayretle kendine engel olamadan. Acaba hangisine şaşırıyordu; Helena'nın dükle nişanlanmasına mı yoksa dükün Helena gibi bir kızla nişanlanmayı tercih etmesi mi? Her iki durumda da William şaşkınlığını saklayamayacak haldeydi. Kalabalık arasında bir hıçkırık duyduğumda bakışlarım sesin geldiği tarafa döndü. Leydi Clune hıçkırarak kalabalıktan uzaklaşıyordu. Annesi bana baktığında öfkesi gözlerinden fırlayan bir ok gibiydi. İstemsizce düke daha çok sığındım. Benim bu hareketimi fark etmemiş gibiydi. Bir düşman edinmem hiç iyi olmazdı.

"Evet Godfred bundan sonra Helena'ya yaklaşmayacaksın. Onunla şans eseri aynı ortamda bulunursan bile bunun sonucuna katlanırsın. Artık bu evde hoş karşılanmıyorsun. Benim nişanlıma gerektiği saygıyı göstermeyecek herkes için geçerli." Şimdi William'dan çok haberi hazmetmeye çalışan kalabalığa konuşuyordu. "Geleceğin düşesi olacak nişanlıma bana nasıl davranılıyorsa öyle davranılmasını bekliyorum."

Ardından uzanıp güçlü parmaklarını parmaklarıma sardı. Sıcaklığı gerginlikten üşümüş olan bedenime iyi gelmişti. Beni sürükleyerek kalabalığın diğer tarafına, ahırların olduğu yere doğru yürütmeye başladı. Sinirli olduğunu görebiliyordum ama nişanlılığımızın sahte olmasını göz önüne alırsak biraz fazla abartıyordu. Gerçi bu dönemin insanlarının olaylara nasıl tepki verdiklerini ben nereden bilecektim. Gelecekten gelmiş bir kadın olarak yorum yapmam doğru olmazdı.

Yine de içimde beni rahatsız eden bir his vardı. Adamın sahte bir nişanlıya göre önem göstermesi ve kıskanması fazlaydı. Eteklerim ayaklarıma dolanıp onun peşinden ilerlerken bunları düşünüyordum.

Dükün aklını okuyamayacağıma göre ona seslenmekten başka çarem yoktu.

"Sahte bir nişanlı için fazla tepki verdiniz," dedim peşinden sürüklenirken. Adamın gücü karşı koyabileceğimden çok çok fazlaydı.

Dük aniden durunca sırtına çarpıp geri adım attım. Bana döndüğünde mavi gözlerinde güçlü bir fırtına vardı. Dudakları gerilmiş, kaşları alnında sert çizgiler oluşturacak kadar çatılmıştı. Sert esen rüzgar bir an saçlarını havalandırıp dağınık bir halde yeniden alnına düşmelerine neden oldu.

Dük ile Beş ÇayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin