---Lütfen beni instragramdan da takip edin. Kullanıcı adım tug.cesrgl-
İyi anne babaya sahip olmak bir avantajdı ama bir kardeşe sahip olmak harika bir histi.
Edward belki gereğinden fazla beni düşünüyordu ama Charles'a karşı hakkımı savunması hoşuma gitmişti. Geceyi benim aynı odada geçirmek istemesi ise biraz fazlaydı.
"Ed bunu yapmak zorunda mısın?" diye sordum sesimin huysuz çıkmasını engelleyerek. Çünkü Ed odamın içinde kapının tam önüne üzerinde yatacağı şilteyi seriyordu.
Bana bakmadan işine devam etti. "Charles'ın gece rahat duracağını sanmıyorum ve söylediklerimde gayet ciddiydim. Seninle kurallar dahilince flört edecek ve adına leke getirmeyecek."
Derin bir nefes alıp yavaşça bıraktım. Onun kalbini kırmak istemiyordum. Helena'nın ve benim seçimlerimin sonucunda en çok zorlanan o olmuştu. Her zaman yanımda olmak için fedakar davranan bir adama karşı en azından bunu yapmalıydım.
"Bence abartıyorsun," dedim yatağıma tırmanırken. "Charles'ın geleceğini sanmıyorum."
Edward dalga geçercesine güldü. "Bekle ve gör kardeşim. Kendi cinsimi tanıyorsam bu gece kapıdan geçmek için elinden geleni yapacaktır ama merak etme ben buradayım sen yat uyu," dedi şefkat dolu bir sesle.
Örtünün içine girerken kendime hakim olamadan kıkırdadım. Yatağa yattığımda ne kadar yorgun olduğumu fark ettim. Gün benim için güzel ama yoğun geçmişti ama önemli değildi hem ruhum hem kalbim huzur doluydu. İnsan yatağa başını koyduğunda böyle hissediyor olması paha biçilemezdi.
Gece duyduğum tok bir ses ve hemen ardından gelen homurdanmayla gözlerimi araladım. Edward homurdanırken örtünün sesini duydum.
"Lanet olsun Mercer orada ne işin var senin?" diye sinirle soru soran dükü duydum. Ed'in haklı çıktığını düşünürken uykulu bir halde gülümsedim. Edward'ın onu doğru bir şekilde geri göndereceğini biliyordum bu yüzden uykum açılmadan yeniden kendimi yatağın yumuşak kollarına bıraktım.
Sabah kuş sesleriyle uyandım.
Kollarımı başımın üzerine kaldırıp gerinirken bir an dün yaşanılanları rüya sanıp taş kesildim ama mantığım devreye girerek yaşanılanların gerçek olduğunu bana bir daha hatırlattı. Ed'in hala kapının önünde yatıp yatmadığına bakmak için yataktan doğruldum. Sıcak örtünün üzerimden kaymasıyla odanın içindeki serin hava titrememe neden oldu. Ed kapının önünde değildi, şömine yanıyordu ama belli ki daha yeni yakılmıştı. Beklenilenden daha erken uyandığımı anlayabiliyordum.
Yataktan kalkarken yatağın ucunda duran kalın sabahlığı aldım. Perdeyi çekip güne bakarken havanın dün ki gibi aydınlık olmadığını gördüm. Gri gökyüzü, çayırlardaki sis sanki gizem dolu bir sahne gibi görünüyordu. Bahçedeki sise rağmen çiçeklerin canlılığı görülmeye değerdi. Bir an önce aşağıya inmek, Charles'ı görmek istiyordum.
Bana atanan kişisel hizmetçiyi beklemeden hızla giyinmeye başladım. Hızla derken bir eşofman altı, kazak giyecek kadar hızla değil. Önce çoraplar, kendim bağlayabileceğim bir korse, ardından içlik, ve elbise gibi parçaları elimden geldiği kadar hızla giymeye çalıştım. Artık buna alışmam gerekiyordu. Belki bir terziyle anlaşıp, doğru kumaşları bulduktan sonra istediğim kıyafetleri dikmesini sağlayabilirdim. Gerçi bunun zamanın akışında nasıl bir etki edeceğini düşünmem gerekiyordu.
Odadan çıktığımda sis biraz olsun kalkmış, onun yerini ince bir yağmur almıştı. Havanın kasveti evin içini de loş bir ortama çevirmişti. Bazı noktalarda mum yanıyor olmasına rağmen evde korkulacak bir köşe bile yoktu. İçimdeki yanan ateş sanki her yer aydınlıkmış gibi görmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dük ile Beş Çayı
Ficción históricaGeçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız? On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı. Gerçek aşk diye bir şey yoktu. Varsa da onu bulmak gibi bir niyeti olmamıştı. Arkad...