YEMEK

381 13 10
                                    

*EYLÜL'ÜN AĞZINDAN*

"Nereden çıktı bu yemek işi?" diye söylenip koltuğa oturdu Mert.

"Abim şirketten çıktıktan sonra direk restoranta gidecekmiş. Melisa annesine gitti. Bende sana kaldım işte. Hazırım artık." diyip Mert'in yanına oturdum.

"Parlatıcın neli?" derken dudaklarıma bakıyordu. Hiçte iyi baktığı söylenemez.

"Ben yukarıda şeyi unutmuşum." diyerek kalkacağım sırada Mert belimden tutup tekrar oturttu. Al işte kaçamadım. Ama öpüşmeyi istemiyorum. -Eylül biliyoruz ki Mert seni öpsün diye can atıyorsun- diyen iç sesime küfrettim.

"Neyi unutmuşsun?" diye sorarken piç smile sırıtıyordu.

"Şeyi işte. " diyerek tekrar kalkmaya çalıştım ama bu sefer belimden tutarak kucağına oturttu. Mert ne yapıyorsun sen ? Tehlikeli bölge orası, töbest yani.

"Madem sen söylemiyorsun bizzat kendim bakarım o zaman. " diyip dudaklarıyla dudaklarımı birleştirdi.

Ama Mert ben utanırım. Neden böyle şeyler yapıyorsun ki? Hemde tam tehlikeli bölgenin üzerindeyken.

İnatla karşılık vermiyordum. Dudağımı ısırdığında hâla karşılık vermeyecektim ama dudağım aralandığı için dayanamadım ve karşılık vermeye başladım.

"Mert birisi gelecek." dememe rağmen hâla öpüşüyorduk. Zar zor dudaklarından ayrıldım ve hızla kucağından kalktım.

Yüzüm kızarmıştı. Of Mert of.

"Eylül pantolon, tişörtle mi geleceksin yemeğe?" dedi Mert.

Siyah dar paça pantolon, üzerine buz mavisi, siyah 'ALONE' baskısı olan tişörtümü ve spor ayakkabılarımı giymiştim. Aile yemeğine gidiyorduk ama elbise falan giyemem valla. Saçlarımı da düzleştirip salmıştım.

"Açık giymediğime dua et sen." elimden tutup beni evden çıkardı. Arabaya binerken:

"İstesende giyemezsin zaten."dedi. İstesemde giyemezmişim. Hah giyince ne yapabilecekse.

"Çilekli güzelmiş ama vişneli tercihimdir." diyip arabayı çalıştırdı, gülerken.

"Ne?" dedim kibar (!) bir şekilde.

"Parlatıcıyı diyorum, vişneli kullan. Vişneli dudak daha seksi olabilir." düşüncesiz ayı. Umarım yanaklarım kızarmamıştır.

Cevap vermeden radyoyu açtım. Oğuzhan Koç- Gülben Ergen/ Aşkla Aynı Değil sesi arabanın içini doldururken bende mırıldanmaya başladım.

"Sesin çok kotü, bil istedim 'sevgilim' " diyen Mert'i aldırmadan mırıldanmaya devam ettim. Sesimin güzel olmadığını biliyorum fakat iğrenç denilecek kadar da kötü değil. İlkokuldaki müzik öğretmenim üzerinde çalışırsam gayet güzel şarkı söylebileceğimi söylerdi. Mert abartıyor, her zaman ki gibi.

Restoranta gidene kadar Mert'in bana kısa bakışlar atması ve benim onu takmamamla geçti. Öküz her zaman öküzdür, yapacak bir şey yok.

Restoranta gelince baya lüks bir yer olduğunu farkettim ve giydiklerim için kendime küfrettim. -O kadar paranız var sahilde balık lokantasına gelmeyi mi düşünüyordun Eylül?- iç sesim bugün fazla geveze sanırım. Mert'e baktığımda benim aksime gâyet şık duruyordu.

Restoranta girince Yağız abi, Mert'in babası Murat amca, Mert'in annesi Melek teyze, abim, babam ve annem cam kenarında bir masada sohbet ediyorlardı. Masanın yanına dikilip:

"İyi akşamlar."dedim, sevecenlikle. Mert ise öküz gibi bakıyordu. Kolumla dürtüp uyarı dolu bakışlarımı göndermemle ağzının ucuyla "İyi akşamlar." dedi. Zahmet oldu ama kusura bakma artık, Mert.

BELKİ BİR GÜN O'da SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin