BENİM OL

218 11 5
                                    

"Gelin ve damatı da gönderdik balayına. Hadi hayırlısı." diyerek yanıma oturdu ve beni kolunun altına aldı Mert. Nikah bitmiş Yağız abi ile birlikte onun evine gelmiştik. Enis, Melisa, Emir ve Selim'e orada vedalaşıp ayrılmıştık..

"Onlar balayındaki olayı daha önceden yapmıştır aslında ne gerek varsa balayına." gözlerimi kocaman açarak Yağız abiye bakakaldım. Özel hayat denen bir şey var ama bunların soyunda var sanırım sapıklık.

"Hayatımda senin kadar hödük birini görmedim vallahi Yağız." diyerek cık cıkladı Mert.

"Ben gördüm ve ondaki hödüklüğün sebebini de şu an anladım." diyerek piç smile yaptım. Mert'in anlamayan bakışlarını görünce açıklama gereği duydum.

"Hani sen şimdi Yağız abiye hödük dedin ya. Hah sendeki hödüklüğün sebebi de Yağız abi. Aynı soydan geliyorsunuz sonuçta."

Yağız abi gülerken Mert'in bakışlarından dolayı korkma gereği duydum. Hani eve misafir çocuğu gelir de bilgisayar ister, sen de açarsın. Onlar gittiğinde bilgisayara bir bakarsın bozulmuş. Hah işte şu an tam bana o misafir çocuğuymuşum gibi bakıyor.

"İstediği her şeyi yapayım, ona hiç onu sevmediğimi söylemedim diye güzel bir fikirle onu sevdiğimi söyleyeyim, o bal dudaklarını günlük olarak öpeyim ama sonra gel hödük ol. Bu bana reva mı Yağız?" hayır bir de zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor. Bir de sorun şu; hödük olmadığını ispatlamak isterken bile hödüklük yapıyor. O bal dudaklarını günlük olarak öpeyim, çok mu kibar bir cümle bu şimdi?

"Ama kız haklı kardeşim hödüksün yani. Düzenli olarak öpüyorum nedir?" dedi sırıtarak. Tamam normale kızarmam ama bu kadarı biraz fazla yani.

Yapmacık bir şekilde öksürerek Mert'i dürttüm. O da bana bakıp gülümsedi ve dudağıma yapıştı. Gözlerimi kocaman açmış Mert'i itmeye çalıştım. Sonunda ayrıldığında sinirle yerinden kalktım. Hadi yalnız olzak neyse.

Mutfağa giderken arkamdan Mert'in gülme sesi geliyordu.

"Çikolatalı pasta istiyorum." dedim yardımcı kıza. Kız bana dönünce yollu olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Kızım o gömleğin düğmelerini boşuna mı yapmış adamlar? Yarısı açık, pazarı sergiye açmış mübarek.

"Yok."

"Olup olmadığını sormadım. İstiyorum." diyerek mutfaktan çıktım. Kendimi kötü kalpli ev sahibi gibi hissettim bir an. Ama ne yapayım orospulara karşı kibar olamıyorum. Arkamdan homurdandığını duydum ama umursamadım.

Salona geçtiğimde Yağız abi ve Mert sohbet ediyorlardı. Bende sohbetlerini bölmemek için onlardan uzak bir yere oturdum. Belki ailevi bir şey konuşuyorlardır değil mi?

Biraz sonra yardımcı kız salona gelip "Yağız Bey, Eylül hanım çikolatalı pasta istedi fakat evde yok." dedi. Kıza bak ya resmen beni şikayet ediyor. Bu tür yardımcılar da hep beni buluyor.

"İstiyorsa olacak." diyerek araya girdi Mert. Yüzünde zafer gülümsemesi oluşurken kıza dikkat kesildim. Kızarmıştı ve verecek cevap arıyordu.

"Git dışardakilere söyle alsınlar. Saçma sapan şeyleri sorun yapma." diyerek kızı gönderdi Yağız abi.

*******

Pastamı kızın gözüne soka soka yedikten sonra odama çıktım. Aslında Yağız abi bana ve Mert'e ayrı odalar vermişti ama Mert 'Benim odamın düzeni çok saçma. Her şey pembe ve sadece yatakla dolap var. O yüzden seninle yatacağım.' diyerek benim idama geliyordu. Halbuki odasının bir duvarı camla kaplı. Perdesi krem rengi. Çift kişilik gri örtülü bir yatağı var. Yatağın tam karşısında giyinme odası, içinde de tonlarca kıyafet var. Giyinme odasının yanında da tuvalet banyo var. Yatağının iki kenarında da gri renkli komodin var. Kapıları da kirli beyaz. Daha ne olacaksa odasında.

Benim odam onunkine göre daha özensiz. Çift kişilik gül kurusu örtülü bir yatak, karşısında büyük bir dolap, dolabın yanında tuvalet banyo var. Bir de küçük makyaj masası ile ufak bir balkonu var. Komodini bile bir tane var! Aman neyse nasıl olsa kısa zamanda Mert'in evine geçeceğiz.

Kapı çaldığında yatağa girip "Gel." diye seslendim. Mert içeri girince yüzünün asık olduğunu fark ettim. Yanıma yatıp sarıldı.

"Mert, iyi misin?"

"Ne yaparsam yapayım bırakma beni."

"Ne diyorsun Mert? Ne bırakması?"

"Şimdilik sadece uyu. Ama şunu unutma her şey senin için."

"Hiç bir şey anlamıyorum Mert."

"Hak etmediğin şeyler yaşayacaksın. Şimdiden özür dilerim."

"Mert ne saçmalıyorsun sen?" diyerek Mert'den ayrıldım.

"İyi geceler sevgilim." diyerek beni tekrar kollarının arasına aldı ve diğer hiç bir soruma cevap vermeden, beni sap gibi bırakarak uyudu.

********

Kızım kalksana okula gidip rapor işini halletmemiz gerek." basımda dikilen Mert'e tek gözümü açarak "Yılın 364 günü gitmeyiz, benim uykumun olduğu gün mü gidiyoruz şu lânet yere." diye homurdandım.

"Uykunun olmadığı bir gün mü var Eylül?" diyerek beni yataktan düşürdü.

"Öküz!" diye cırlayarak banyoya girdim. Rutin işlerini yapıp bir de duş aldım ve kapıdan kafamı çıkararak etrafa baktım. Mert'in olmadığını görünce dolabın karşısına geçtim.

Çekmeceden iç çamaşırlarını alıp yatağın üzerine attım. Dolabın kapağını açıp içinden şirinler tişörtümle kot pantolonumu aldım ve onlarıda yatağın üzerine attım.

Havluyu belimden çıkarmadan altımı giyindim. Böyle alışmıştım ve sürekli böyle giyinirdim. Sütyenimin kopçasını takarken büyük bir savaş verdim. Tam tişörtümü giyecekken kopçası tekrar çıktı. Allah'tan sabır dileyerek tekrar uğraşmaya başladım.

Sırtımda hissettiğim ellerle çığlığı bastım. "Of Eylül ben varken başka kim sana böyle dokunabilir?" diyerek kopçayı taktı ve elimdeki tişörtü aldı. Önüme geçip burnumun ucuna bir öpücük kondurup tişörtü kafamdan geçirdi.

"Cidden hâlâ utanıyor musun? Onca şeyden sonra." diyerek eliyle çenemden tutup ona bakmamı sağladı.

"Eylül her şeyinle benim ol. Şimdi." diyerek tişörtümün ucundan tutup kaldırmaya başladı. Normalde Mert'i durdurmam gerekiyor değil mi? Ama neden bende onu istiyorum?

"Hazır mısın artık, benim olmaya?" diyerek kafasını boynuma gömdü. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya başladım. Zaten Mert'le evlenmeyecek miyim? Kaçmamın ne anlamı var?

"Ha-hazırım." diye kekeledim.

"Kendini bana bırak." diyerek üzerimdeki tişörtü ve pantolonu çıkardı. Karşısında sadece iç çamaşırlarımla duruyordum. Mert dudaklarıyla dudaklarımı kapatmış sertçe öpüyordu. Bende onun tişörtünü çıkarıp ellerimi boynuna doladım. Pantolonunu çıkarmaya cesaretim yoktu. O da bunu anlamış olacak ki kendisi çıkardı. Aramızda sadece kumaş parçaları vardı.

Beni yatağa yatırıp üzerime çıktı. Dudaklarımdan ayrılmıyordu. Elleri sütyenimin kopçasına gidince "Korkuyorum." diye fısıldadım.

"Korkma sevgilim. Sen sadece sakin ol, sonra da benim ol." diyerek aramızdaki kumaş parçalarını aramızdan aldı.

Artık tamamen Mert'indim. Her şeyimle.

Bölüm kısa oldu biliyorum ama kusura bakmayın. Hasta olduğumdan uzun yazamadım ve geciktirdim. İyileşir iyileşmez uzun ve güzel bir bölümle karşınızda olmaya çalışacağım.
Multimedia Mert ve Eylül.
İyi okumalar...

BELKİ BİR GÜN O'da SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin