GİRİŞ

348 21 7
                                    

12.05.2023

Hoş geldiniz.

...

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,

Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hüseyin Nihal Atsız


11 ŞUBAT 2020

Bilincim duyduğum seslerle kendine gelmeye başlarken yüzüme yediğim tokatla gözlerimi açtım. Karşımdaki adamın bir sanrı olması diledim. Yaşadıklarımın gerçek olmamasını, delirdiğimi düşünmek istedim. Karnıma yediğim darbeyle her şeyin  gerçek olduğunu bana vuran adamın ihanetiyle bir kez daha yüzleştim. Yediğim üçüncü darbeyle gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Saçlarımın kuvvetli bir şekilde çekilmesiyle gözlerimi açtım. Saçımın bir teline canını verecek adam şuan saçlarımı koparırcasına çekiyordu. 

Anne, kalbim acıyor.. 

Anne, ciğerim yanıyor.. 

Anne uyandır beni.

"Bırak lan onu soysuz it" diyen abime baktım. Tam karşımda timle beraber yerde zincirlerle bağlanmış bir şekilde oturuyordu. Timdeki askerlerime sırayla baktım. Hepsinin ufak yaraları vardı. Alışıktık. Alışık olmadığımız şey karşımda bana vuran adamın ihanetiydi. Omuz omuza çarpıştığımız adamın soysuz bir it çıkmasıydı. Kendini o kadar iyi gizlemişti ki bizi pusuya çekerken bile farkında değildik. Saçlarımı koparırcasına çeken adam sevdiğimdi. Görev bitince nişanlanacağım adamdı. Abimin olmayan erkek kardeşi, Oğuz ve Tuncay'ın abisiydi. Bana ya da timde birine bir şey olsa ortalığı kaldıracak olan adamdı. O bir Türk subayıydı.

Hayır artık o soysuz bir itti. Vatanına, kardeşlerine, ailesine ve bana ihanet eden kansız bir adamdı. Aylarca aradığımız ajandı. Bu lanet örgütün lideriydi. Bir kere daha yüzleştiğim gerçekle bütün bedenim kasıldı. Gözlerimi ona çevirdim. Vatanıma ihanet eden adama. Ilgaz'a baktım. Alaycı gülümsemesiyle abime bakıyordu. "Neden Alparslan? Dayanamaz mı biricik kardeşin?" abime baktım. Gözlerindeki ifade ruhumun parçalanmasına sebep oldu. Abimin gözlerinde yıkım vardı. 

Güçlü çıkmasına özen gösterdiğim sesimle "İyiyim, komutanım" dedim. Bakışlarını kaçırdı. Abim ilk defa yüzüme bakmadı. Abim ilk defa benden utandı.

Yediğim dördüncü darbe ve daha fazlasıyla kasıklarımdaki acıyı hissettim. Günler önce öğrendiğim gerçeği kabullenememişken kaybetmekle sınanıyordum. Can parçamı kaybediyordum. Vücuduma yayılan acı tüm bedenimi dondururken bakışlarımı Ilgaz'a çevirdim. Eskiden şefkatle parlayan gözleri yakıcı bir kinle bakıyordu. Kendi elleriyle bebeğimizi öldürdüğünü bilse ne hissederdi? 

"Gerçekten bunu yaptın mı Ilgaz?" 

Aklım almıyordu. Sevdiğim adamın soysuz bir it olmasını yüreğim kabullenemiyordu. Biz nasıl anlayamamıştık? Gerçekten bu kadar iyi bir oyuncu muydu? 

"Ah Eylül, güzel sevgilim. Hala kabullenemiyorsun değil mi?" diyerek başını benimle aynı hizaya denk getirdi. "Üzgünüm bebeğim. Ben sizin gibi o siktiğimin bez parçası için kan dökmüyorum. O kadar salaktınız ki hiçbir şey fark etmediniz ama sen bir ara benden şüphe etmiştin sevgilim. Alparslan'a güvenmiyorum demiştin. Şimdi geldiğimiz hale bak kendi ellerinle yüreğini bana teslim ettin" yüksek sesle kahkaha atıp tekrar bana döndü ve iyice bana yaklaştı.

"Güzel hatundun. Bir Türk kadını olmasan seninle daha da eğlenebilirdik bebeğim" 

Kafamı suratına gömmemle saçlarımı tekrar asılması bir oldu. Burnundan akan kana keyifle bakıp sırıttım. "Hemen sevinme güzelim uzun süre misafirimsiniz" diyerek yanağıma son darbesini indirdi. Gözlerini benden çekip time uzun uzun baktı

"Yarın görüşürüz, Alaca" diyerek geldiği kapıdan çıktı.

Oturduğum sandalyede biraz dikleşmeye çalıştığımda hissettiğim acıyla inledim. Abimin seslenmesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

"İyi misin Eylül?"

"İyiyim komutanım."

Gözlerindeki endişe tohumları gitmese bile verdiğim cevapla buruk bir tebessüm edip önüne döndü. Kasıklarımdaki acı her saniye daha da artarken belli etmemek için dişlerimi var gücümle sıkıyordum. Sevinmeye vakit bile bulamadığım sadece bir kağıt parçasıyla tanıdığım bebeğimi sessizce kaybediyordum. Başımı sola çevirmemle Oğuz ve Tuncay'la göz göze geldim. 

Geçecek demek istedim. Biz neler atlattık bunları da atlatırız demek istedim ama sırtımıza saplanan bıçak geçmeyeceğinin en büyük kanıtıydı. 

Dışarıda duyulan çatışma sesleriyle canımın acısına aldırmadan yerimde dikleştim. Bu kadar erken gelmeleri tesadüf müydü? Albayın pusuya düştüğümüzden bu kadar çabuk nasıl haberi olmuştu? 

Bakışlarımı abime çevirdiğimde onunda benimle aynı düşüncelere sahip olduğunu anladım. Yavaş yavaş yaklaşan adım sesleriyle herkes oturduğu yerde dikleşti. İçeriye giren iki asker öncelikle etrafa bakıp tehlikeli bir unsur görmeyince bize yaklaştılar. 

Kıdemli olduğunu düşündüğüm asker her birimize bakıp abimin yanına gitti.

"Yüzbaşı Alp Boratav, sizi almaya geldik komutanım." diyerek abimin ellerindeki zincirleri çıkarmaya yöneldi. Öbür asker Oğuz ve Tuncay'ın yanına giderken zincirlerden kurtulan abim yanıma geldi. Yüzbaşı ellerimdeki zincirleri çözerken abim ayağımdaki zincirleri çözüyordu. 

Tuncay ve Oğuz yanımıza geldiği zaman Yüzbaşı yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlemeye başladı. Tuncay ve Oğuz, yüzbaşıyı takip ederken abim ayağa kalkmam için bana destek oluyordu. Attığım ilk adımla kasıklarıma giren sancı inlememe sebep oldu. Benim acı dolu inlememle herkes dururken abim beni tekrar oturdu. 

"Neyin var güzelim?" abimin endişeli sesiyle bakışlarımı gözlerine sabitledim. Kasıklarımdan yayılan ıslaklığı hissediyordum. Abim yaramı bulmak için vücuduma bakarken bakışlarını kasıklarıma sabitledi. Bana yaklaşarak "Bu kan ne güzelim?" duyduğum şefkatli sesiyle gözlerim dolmaya başladı. Konuşmak için dudaklarımı araladım ne diyeceğimi bilmeyerek geri kapattım. Kararmaya başlayan gözlerimle kafamı düşmemesi için zor tutuyordum. Abim avuçlarını yanaklarıma yaslayıp destek olurken benden bir cevap bekliyordu.

"Komutanım, çıkmamız gerek" diyen Yüzbaşı'ya döndü bakışları ve onu kafasıyla onayladı. Temkinli bir şekilde beni kucağına aldı ve bu izbe depodan çıkmaya başladık. 

"Gözlerini kapatma güzelim. Bana bir şeyler anlat" susmaya devam ederken yüksek sesiyle tekrar konuşmaya başladı. "Yüzbaşı Eylül Arin derhal bir şeyler anlatmaya başla."

"Emredersiniz Komutanım" diyerek içimde tutuğum her şeyi ona kusmaya başladım.

"Bunu bize nasıl yaptı komutanım? Biz nasıl fark etmedik. Yüreğim yanıyor komutanım" gözlerim kapanmadan son gücümle konuştum. 

"Can parçamı kaybediyorum abi.." 


Herkese merhaba, yeni bir kurguyla karşınızdayım. Daha yolun çok başındayız. Umarım beğenirsiniz.

Beğenmeyi unutmayın :)

Yeni bölümleri kadar kendinize iyi bakın <3

Gelir Ve Yakar EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin