17.05.2023
Hoş geldiniz, nasılsınız?
...
Ölüm bir hatıra gibidir insanda;
Kâh hatırlanır, kâh unutulur.
Fakat bir gün, bir gün nihayet
Gözle görülür elle tutulur..
Turgut Uyar
ALPARSLAN BOZOK
"Komutanım gelenler var" diyen Tuncay ile tüfeğimi mevzilendirdim.
"Anlaşıldı. Herkes emrimi bekliyor kimse kafasına göre ilerlemiyor. Anlaşıldı mı Alaca?"
"Anlaşıldı komutanım." diyen timimle derin bir nefes aldım. Göğsümde bir ağırlık vardı.
"Eylül Komutanım"
"Efendim asker" ciddi sesiyle tebessüm ettim. Normalde cazgır olan kardeşimi operasyonlarda ciddi görmek her seferinde tebessüm etmeme yol açıyordu.
"Düğün ne zaman acep?" Oğuz'un sorduğu soruyla dişlerimi sıktım. Kardeşimin evlenecek olması sinirlerimi bozuyordu. Eylül soruyu cevaplamadan konuşmaya dahil oldum.
"Oğuz işine bak"
"Ama abi.."
"Asker"
"Emredersiniz, komutanım"
Bir dakika içinde ortam savaş alanına dönmüştü. Soysuzların attığı kurşunla hepimiz mevzilenip sıkmaya başladık. Zamanla azalan soysuzlarla rahat bir nefes aldım. Yanıma baktığımda Eylül yerinde yoktu. "Ala neredesin?" sıkıntıyla konuştum, gelmeyen cevapla göğsümdeki ağırlık artıyordu.
"Ala, cevap ver."
"İyiyim komutanım"
"Neredesin Ala?" yanımdan geçen kurşunla olduğum yere iyice gizlendim.
"Geliyorum komutanım" dakikalar geçtikçe biten kurşun sesleriyle mevzilendiğimiz yerden çıkmaya başladık. "Tim toplan" Oğuz ve Tuncay yanıma geldiğinde çevreyi inceledim.
"Ala.."
"Geldim komutanım" diyen sesiyle arkamı döndüm. "Neredeydin? Neden emrime uymuyorsun asker? Biz eşek başı mıyız?" sonlara doğru yükselen sesim dağlarda yankı yapmıştı.
"Estağfurullah komutanım."
"Neredeydin Ala?"
"Gölge oldum komutanım" duyduğum cümleyle dişlerimi sıktım.
"Kızım sen daha yeni hastaneden çıkmadın mı? Canına mı kastın var? Neyin cesareti ulan? Kimden emir aldın? Sakin olamıyorum Ala hep böyle yapıyorsun. Yakarım askerliğini. Yaparım. Seni de kaybetmemek için yakarım askerliğini, duydun mu beni?"
Bedenime sarıldığı gibi konuşmaya başladı. "Özür dilerim abi" titrek çıkan sesiyle kollarımı sımsıkı sardım kardeşime. Bu hayatta ondan başka kimsem yoktu. Küçük yaşta kesişmişti yolumuz, yaşadığımız onca şeye rağmen bir hayat kurmuştuk. O benim ailemdi. Kardeşimdi. Can parçam, kızımdı. Hevybanûmdu. Kapkaranlık bir gecede karşılaşmıştık. Issız bir deponun önündeydik. Elimi tutup korkma demişti, ben seni bırakmam. Çocuk aklımla söz mü diye sormuştum. Söz demişti. O günün üstünden asırlar geçti ama sözünü tutuyordu.
Eylül'ün saçlarına bir öpücük kondurdum. Tuncay ve Oğuz bize gülümseyerek bakıyordu. Göğsümdeki ağırlık Eylül'ün sarılmasıyla son bulmuştu. "Toplanın gidiyoruz" dememle Eylül benden ayrıldı. Tim toplanırken etrafı bir kere daha baktım. Hepsi hazır bir şekilde yanıma geldiğinde karargahı aradım.
"Komutanım, temizledik."
"Aferin asker, yaralımız var mı?"
"Yok komutanım."
"Helikopteri gönderiyorum."
"Tamam komutanım" diyerek time döndüm. O an kabus olmasını isteyeceğim yıllarca beni uykumdan edecek anı yaşadım. Bir kurşun sesi. Eylül'ün sendeleyen bedeni.
Tuncay kurşunu sıkan iti vururken Eylül'e doğru ilerledim.
"Komutanım"
"Ala, gözleri kapatmak yok"
"Abi.."
"Şşş, iyisin. Gitmek yok verdiğin sözü hatırla hevybanûm."
"Abi.."
"Söyle abim, söyle can parçam."
"Özür dilerim abi" diyen Eylül ile bedenim dondu. Yemyeşil gözlerini kapattı.
"Eylül aç gözlerini" açmadı.
"Asker bu bir emirdir aç gözlerini" açmadı. Bedenini sarstım.
"Kardeşim, kızım bırakma beni. Allah'ım alma onu benden."
İrkilerek uyandım. Bedenim kan ter içince kalmıştı. Her gün aynı kabusu görüyordum. Yerimden kalkıp Eylül'ün odasına ilerledim. Kapısını yavaşça açarak odasına girdim. Masasının üstündeki fotoğraflara baktım. Yatağına doğru ilerledim. Boş olan yatağı kalbimi acıtıyordu. Bedenimi yatağına sererek artık olmayan kokusunu içime çekmeye çalıştım. Benim kardeşim şehit olmuştu. Benim kızım toprağın altındaydı. Korktuğum karanlığa kendi ellerimle gömüştüm. Can parçam verdiği sözü tutamamıştı. Artık ay ışık saçmıyordu.
"Yastığın sen kokmuyor artık" dişlerimi sıka sıka ağlamaya başladım.
Ben koskoca Binbaşı Alparslan Bozok her gece bu yatakta saatlerce ağlıyordum. Ben Alparslan Bozok, yalnız bir adamdım. Ben Alparslan, kardeşini kaybetmiş bir adamdım. Ben Arslan, kızını kaybetmiş o adamdım. Ben isimsiz, ailesi tarafından terk edilmiş o çocuktum.
Evet, bir bölümün daha sonuna geldik. Şuan ki bölümlerle karakterleri tanıyoruz. Olayların içine girmemize az kaldı. Kurguya olan ilginiz için teşekkür ederim.
Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.
Alparslan Bozok yaralı bir adam aynı Eylül gibi. İkisinin geçmişini de yavaş yavaş öğreneceğiz.
Hepinizi seviyorum, kendinize iyi bakın!
Beğenmeyi unutmayın <3
Bir sonraki bölümde görüşürüz :)