1. Bölüm

16.7K 725 89
                                    

Babamın ölümünden sonra bu kaçıncı taşınmamızdı saymıyordum artık, her seferinde farklı bir şehrin kenar mahallelerine taşınıyorduk. Bu sefer taşındığımız yer ufak bir sahil kasabasıydı, pek turistik olmadığı ve kalabalık olmadığı için annem burayı seçmişti büyük ihtimalle.

Geçen hafta 26 yaşıma girsem de kimse bana yetişkin gözüyle bakmıyordu. Pek fazla sakalım olmadığı ve anneme benzeyen bebeksi yüzüm sayesinde ergen muamelesi görüyordum.

İnstagramda paylaştığım doğum günü fotoğrafına bile saçma sapan yorumlar gelmişti. 'Sen kimi kandırıyorsun? Birde 26 yazmış 😁😁...' diye yazmıştı hatta birisi.

Annem babamın borcu olan adamlar yüzünden sosyal medya kullanmamı istemiyordu. Benim canımı sıkan yüzünü bile hatırlamadığım, ben daha bebekken bizi terkeden adamın öldükten sonra bile hayatımızı mahvetmesiydi.

Tamam maddi anlamda rahattık, annemin ailesi bütün mal varlığını tek kızlarına bırakıp bu dünyadan göçmüşlerdi. Annemde benim gibi tek çocuktu ama ailesiyle büyümüştü benim aksime, sevgi dolu ebeveynlere sahipti.

Babamı hiç hatırlamasam da annemden gördüğüm karşılıksız sevgi bana yetiyordu. Yargılamadan, sorgulamadan seviyordu beni. Kendimi keşfettiğim an korkmadan ona söyleyebilmiştim ve aynı akşam annemi internetten lgbt bireyinin ailesi olmak konulu yazılar okurken bulmuştum.

Kızıl saçları, yuvarlak gözlükleri, bembeyaz teni ve dolgun kıvrımlarıyla tam bir afetti canım annem. Onun güzel görüntüsüne kapılanlara söyleyeceğim tek bir şey vardı, yaklaşmayın.

Kıskandığım için değil tabi ki, sinirli anında tam bir fırtınaya dönüşüyordu ve önünde kim yada ne varsa mahvediyordu. Taşınmamıza yardım eden adamlara ücretlerini verirken, güzelliğini gölgeyen soğuk bakışlarıyla hepsine teşekkür etti. İnsanlara gülümsemeyi pek sevmezdi, yalnız kalınca derin bir nefes alıp bana döndü.

"Gerisi bize kaldı biliyorsun değil mi şekerim?" Tatlı tatlı gülümseyişine dayanamayıp güldüm.

"Biliyorum annem, ne kadar çabuk biterse o kadar çabuk uyuyabilirim. Onun için hemen başlayalım." İki elden bütün kolileri açıp yerleştirdik, işimiz bittiğinde belimde derman kalmamıştı.

Karnımdan gelen gurultularla mutfağa gittiğimde ince sigarasını pencerenin önünde içen annemi görüp göz devirdim. Nefret ediyordum sigaradan ve kokusundan.

"Acıktım artık, ne yiyeceğiz."

Efrafına bakınıp omuz silkti, benimkiyle birebir aynı olan yeşil gözleri muzipçe ışıldarken yerdeki çöpleri gösterdi.

"Karton koli mi yemek istersin yoksa gazete kağıdı mı?"

"Çok komiksin, ben gidip bir şeyler alayım. Bunları da sen ye." Oflayarak evden çıktım, ağzıma bir sakız atıp evin biraz uzağındaki marketlerin olduğu caddeye yürüdüm.

Köfte, pide, iskender, döner, ne olursa olsun seçme şansım yoktu o kadar çok acıkmıştım. Lokanta namına pek bir yer yoktu burada, pideci gibi bir yer görüp hemen içeri adımladım. Saat epey geç olmuştu, sanırım kapatıyorlardı.

"Afedersiniz, neli pideleriniz var." Kasada kağıtlarla uğraşıp notlar alan adama çekinerek sordum.

"Kapattık evladım, saat 11 oldu. Fırın sönmek üzeredir." Hayal kırıklığıyla kafamı eğdim.

"Peki buralarda bir şeyler yiyebileceğim açık bir yer var mı?" Umutla sorduğum soruyla adam kafasını iki yana salladı.

"Bu saatte bir tek meyhane açıktır evladım, oraya de senin gibi delikanlıları almazlar." Derin bir nefes aldım, yaşımı yine küçük sanmışlardı işte.

"Tamam amca." Tam dükkandan çıkacakken birisinin seslenmesiyle arkamı döndüm.

"Sen neli pide istiyorsun ufaklık, aç gitme şimdi evine." Kasadaki amca kaşlarını çatıp benimle konuşan adama döndü, ama o amcanın konuşmasına fırsat vermeden konuştu.

"Bu delikanlı ilk kez geliyor buraya, aç göndermek olmaz baba. Bu saatte market bile yoktur açık, biz kimseyi eli boş göndermeyiz. İki odun atarım ben şimdi fırına pişiririm pidelerini gencin." Gözlerim mutluluktan parlarken adam kafa salladı olumlu anlamda.

"Tamam kasayı da sen hallet, ben çıkıyorum o halde." Amca üstünü düzeltip çıkarken oğlu yanıma gelip elime kartona basılı menüyü uzattı.

"Şuan sadece kıymalı, kıymalı yumurtalı, kaşarlı, kıymalı kaşarlı, kaşarlı yumurtalı pide yapabiliriz. Sen seç ben hamuru çıkartayım."

Ben seçtiğimde üstüne taktığı beyaz önlükle yanıma geldiğinde gülesim gelmişti. Ben dudaklarımı ısırıp gülmemek için çabalarken o suratıma bakıp gülmüştü bile.

"Sen gelmeden önce çıkıyorduk ufaklık, kıyafetlerimin kirlenmemesi gerek. Burdan arkadaşlarımın yanına gideceğim." Seçtiğim pideyi söyleyip üç porsiyon istediğimi söylediğimde kaşları havalandı.

"Hepsini yiyebileceğine emin misin?"

"Bir tanesi annem için." Başıyla onaylayıp hızlı hareketlerle pidemi yapışını hayretle izledim. Beş dakika sürmeden hepsini fırına atmıştı bile.

"Eee ne zaman taşındınız buraya?" Yanıma gelip muhabbet açtığında bakışlarımı fırından ona çevirdim.

"Şeyy, bugün. Daha bugün taşındık ama işimiz anca bitti. Evi yerleştirmek uzun sürdü haliyle." Beni ilgiyle dinliyordu.

"Kaç yaşındasın, okuyor musun?" Evet şimdi senin yüzündeki ifadeyi merak ediyorum işte.

"26 yaşındayım, okulum biteli iki yıl oluyor ve evden çalışıyorum." Kaşları havalanırken yüzünde inanmaz bir ifade oluştu, cüzdanımı çıkartıp kimlik ve ehliyetimi masaya koydum.

Büyüyen gözlerle kimliğimi incelerken surat ifadesi o kadar komikti ki kahkaha attım. Benim gülüşümle suratı bana dönse de hayreti devam ediyordu.

"Sen benden bir yaş büyük müsün şimdi cidden." Omuz silkip sandalyeye iyice yerleştim.

Fırından gelen kokularla midemin gurultusu boş mekanda yankılanırken kokuyu daha çok içime çektim. Mis gibi kokuyordu vallaha. Pideleri fırından çıkartıp kenarını yağlamasını izlerken ayağa kalkıp yanına doğru adımladım.

"Normalde de bu kadar güzel mi kokuyor yoksa çok aç olduğum için mi böyle geliyor kokusu." Bıyık altından gülerken kesip paketledi pidelerimi, bende yalanarak onun paketleyişini izledim. Dolaptan bir şişe kola alıp kasaya koydum, onu da poşetleyip elime tutuşturdu.

"Borcum ne kadar?" Çıkarttığım karta bakıp güldü.

"Kasa kapanalı çok oldu, bir sonraki gelişinde ödersin." Nakit taşıma alışkanlığım olmadığı için sadece 50 tl vardı yanımda.

"Şey kusura bakmayın, iban verirseniz hemen atabilirim." Gülüp kafasını iki yana salladı, istemsizce gözüm dudaklarına kaydı.

"Gerek yok cidden, bir daha ki sefere hesaplaşırız." Beni omzumdan tutup kapıya ilerletirken ellerinin sıcaklığı içime işlemişti.

Eve gidip annemle pideleri yerken aklımda hala o genç vardı ve ben adını bile bilmiyordum.

UfaklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin