Senin Olayın Bu!

255 27 157
                                    

Selam! Uzun zaman sonra yine buradayım. Arayı bu kadar açtığım için özür dilerim gerçekten.

Ama elimde buna değeceğini düşündüğüm bir bölüm var umarım seversiniz.

Lütfen oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın, bu bölümü atmamın sebebi beni sürekli youmlarla gaza getiren kişilerdi. Onlar kendilerini biliyor.

O zaman daha fazla uzatmadan bölüme geçelim. Yazdığım en uzun bölüm bu.

İyi okumalarr! <3🤍




.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.



Peter Parker olmanın getirdiği en büyük şeylerden biri de her yere, kelimenin tam anlamı ile her yere geç kalmaktı.

Staj bunun en basit örneklerinden biriydi ama o günkü durum birazcık daha farklıydı.

Ne kadar binalar arasında ağ atması oldukça hızlı bir yol olsa da... Eh, her türlü geç kalacaktı.

Ama maalesef staj değildi bu geç kalacağı yer. Winter Solider ile buluşmasına geç kalacaktı.

Yok yok. Oturup bir kafede bir şeyler içmeyecek ya da tatlı yemeyeceklerdi.
Hatta Bucky denen bu adam buluşacaklarından bile bir haberdi.

Buna buluşma da denemezdi de gerçi. Winter Solider Hydra için bir görevdeydi ve görev yeri Peter'ın binalar arasında sallanarak ulaşabileceği bir uzaklıktaydı. Tabii bu onun geç kalmasını engellemiyordu.

Peter'ın anlayamadığı bir şekilde Sheild ve Hydra bu evrende varlıklarını sürdürüyordu. Bu evrende ne oldu da hâla varlar diye merak etmeden duramıyordu. Büyük bir şey olmalıydı.

Her neyse bu Bucky denen herifi ikna etmesi gerekiyordu.

Yanlış oldu, Winter Solider denen herifi Bucky denen herif olduğuna ikna etmesi gerekiyordu. Bu şekilde onu özünde iyi bir adam olduğuna inandırmaya çalışacaktı.

Bunu başarırsa bir noktadan sonra onunla Avengers'ın bir nebze de olsa arasını yapabilirdi belki. Sonuçta neden javga ettiklerini bile bilmiyordu Peter. Ona sadece Sokovia Antlaşmasından biraz bahsedilmişti. Ama o durumun daha büyük olduğuna inanıyordu.

Peter düşüncelerinden sıyrıldığında yolda bitmişti zaten. Terk edilmiş bir Hydra üssüydü burası. Peter'ın tek bildiği Winter Solider'ın burada bir işi olduğuydu. Ne işi olduğu ise muammaydı.

Ama en azından tahmin ettiği kadar geç kalmamıştı, ortalık sessizdi çünkü. Yani ilk bakışta öyle sandı ama örümcek hisleri ona bir terslik olduğunu söylüyordu. Ve örümcek hisleri asla yalan söylemez.

Üsse; ikinci kattaki açık, camları kırılmış olan ve rengi karanlıkta şeçilemeyen bir pencereden girdi.

Girer girmez gözleriyle hızlıca etrafını taradı. Üste birinin olduğunu hissetti. Ve hızlı ama sessizce alt katı görebileceği bir noktaya geldi.

Ortalıkta resmen bir katliam vardı.

Zemin kop koyu , Peter'ın vişne suyu ya da kan olduğundan emin olduğu, bir sıvı tabakası ile kapalıydı. Bu tabakanın etrafında da etrafa bölük pörçük yayılmış cansız insan bedenleri vardı.

Peter'ın midesi bulandı ve oraya kusmamak için büyük bir mücadele verdi. Çünkü bazı insanların vücut parçaları kopmuştu. Hatta eğer kuruntu yapmıyorsa bir kaç organ bile görmüştü.

Bu kargaşa ve Katliam dolu; geniş, yıkık dökük, kendinen karanlık bir havası olan salonun ortasında, daha doğrusu cesetlerin ortasında her yerine kan bulanmış bir adam duruyordu.

If I only could I'd make a deal with God~ 𝑃𝑒𝑡𝑒𝑟 𝑃𝑎𝑟𝑘𝑒𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin