Yatağımın ucunda belimi dayanılmaz soğuğa rağmen dik tutmaya çalışarak oturuyordum.
Başım yere doğru eğilmiş ve dik duran belime karşı ters bir görüntü yaratmıştı.
Normalde bunu sorun ederdim ancak başımı kaldırıp, birazdan çıkıp gideceğim ve muhtemelen bir daha kapısından içeri bile bakamayacağım bu odayla yüzleşme cesaretini kendimde bulamıyordum.
Tıpkı benim gibi, henüz bir bebekken terk edilen, bu yetimhanede büyüyen dostlarım ve sahip olduğum birçok anı vardı bu küçük odada.
Eğer başımı kaldırıp bakarsam bunları bırakıp gitmekle yüzleşemezdim ve keskinlikle ağlardım. Daha doğrusu ağlamam şiddetlenirdi, çünkü zaten ağlıyordum.
Yanağımı ıslatan göz yaşlarım arada bir yanaklarımdan süzülüp avcuma damlıyordu.
Ancak ben hala başımı kaldıramıyordum. Sanki zihnimi dolduran onca düşünce üstüme bir ağırlık bırakıyor ve altında titrememe neden oluyordu.
Ne kadar süredir burada böylece durduğumu bilmiyordum. Bi önemi var mıydı? Sanırım yoktu.
En fazla ''yeni hayatım''a geç kalırdım.
"Jennie bir sorun mu var?"
Bayan Jisoo'nun sesi.
Kafamı kaldırdım ve tam olarak suratına baktım.
Bu nasıl bir soruydu tanrı aşkına?
Yıllarımı geçirdiğim yetimhaneden ayrılıyor ve nerede olduğunu dahi bilmediğim başka bir eve, tanımadığım insanların yanında yaşamaya gidiyordum.Henüz on yedi yaşındaydım ve buna kesinlikle hazır değildim.
Neyle karşılaşacağım hakkında bir fikrim yoktu ancak umrumda olan bu değildi.
Ben burada yıllar geçtikçe hayatımın parçası haline gelen insanları bırakmak istemiyordum.
Ben bunları aklımdan geçirirken Bayan Jisoo'nun adım sesleri tekrar duyuldu.
Yanıma yaklaşıyordu ancak bir süre sonra tereddüt etti ve durdu.
Sanırım önce, benden bir cevap bekliyordu.İstediği cevabi vermek için kendimi hazırlamıştım ancak ağzımı açmamla gözlerimin yaşla dolması ve boğazımın düğümlenmesi bir oldu. Sanki boğazımda öyle bir yumru vardı ki bir daha asla sesim çıkmayacakmış gibi hissettiriyordu.
Benden cevap alamayacağını anlayan kadın önümdeki onlarca yataktan, karşımda durana oturdu.
"Yeni ailenle tanışmaya hazır mısın?"
Değildim. Bana bunu sormak için mi gelmişti gerçekten? Nasıl hissettiğimi sormayacak mıydı? Annem sayılırdı, bana sarılıp yanaklarımdan öpmeyecek miydi?
Hâlâ başım eğik duruyordum. Konuşmaya niyetim yoktu.
Bayan Jisoo'nun iç çektiğini duyduğumda, odadaki soğuğu tekrardan hissettim.
Bu sefer yanaklarım daha çok üşüyordu.
Muhtemelen hala ıslak olmalarından kaynaklıydı.Boğazını temizlediğini duydum.
Kendisi mi konuşmaya hazırlanıyordu yoksa benim bir şeyler söylemem için işaret mi vermişti anlamamıştım.Onun aklındaki ikinci seçenek ise, ben bunu kesinlikle istemiyordum.
İkimizdende ses çıkmayınca içimde hissettiğim gerginlik, karnımda küçük bir alev oluşturmaya başlamış ve nefesimi daraltmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven and back [jenlisa]
Fanfiction"Yine yalanlar söyleyeceksin ve seni günahkar dudaklarından öpeceğim." [jenlisa]