Bölüm 3

438 55 11
                                    


Arabaya binmeden önce bayan Jisoo'ya sıkıca sarıldım.

Biraz önce söylediği şey hâlâ zihnimde bir yerlerde yankılanıyordu.

Neden sürekli özür diliyordu benden? Hatalı değildi, işi buydu ve ikimizde bunun farkındaydık.

O yine ağlamaya başlamıştı ancak ben bu sefer ağlamadım. Mutlu değildim aslında,eğer bu son sarılmamızsa ağlayarak olmamalıydı.

Birkaç saat önce, koridorda olduğu gibi kokumu derin derin içine çekti,
Saçlarımı okşadı ve arada bir küçük hıçkırmalarla aramızdaki sessizliği bozdu. Hiç bir şey söylemiyordu. Ne bir veda sözcüğü ne de başka bir şey.
Sadece ağlıyordu.

Omzumdan başını ayırdığında ağlamaya devam ettiğini gördüm. Gözleri yine kan kırmızısıydı, bütün gün olduğu gibi.

Sanki tek çaresi ağlamak gibiydi.
Elinden başka bir şey gelmiyordu.
Göz yaşlarını silme gereksinimi bile duymuyor, gözlerime bakarak hıçkırmaya devam ediyordu. Onun bu görüntüsüne daha fazla dayanamadım ve ellerimi yanaklarına koydum.

Ellerimin sıcaklığını hissettiğinde gülümsedi. Bende buna karşılık en geniş gülümsemelerimden birini yüzüme yerleştirip baş parmaklarımla gözlerindeki yaşları sildim.

"Gitme vakti Jennie."

Sesi duymamızla ikimizde Dori'ye baktık.
Arabaya yaslanmış ve ellerini pantolonunun cebine yerleştirmişti.

Yüzündeki ifadesizliği koruyordu ve bu şekilde kesinlikle rahatsız edici gözüküyordu. Onun bu tavırlarına nasıl dayanacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu ancak, şu an bunu düşünecek durumda değildim.

Başımı onaylar biçimde salladım. Bunu gördüğünde kafasını arabaya yasladı ve bana bakmayı kesti.

Gözlerimi ondan ayırıp Jisoo'ya baktığımda gözlerindeki yaşların akmayı bıraktığını gördüm. Yaşların yerini samimi gülüşü almıştı.

Ellerimizi birleştirdi ve yüzüme yaklaşıp yanağıma küçük bir öpücük bıraktı.
Sanırım bu veda etme biçimiydi.

Gözleri parlıyordu. Kalp şeklindeki güzel dudakları yukarı kıvrılmıştı.

Ellerimizi ayırıp bir adım geriye attığımda, artık gitmem gerektiğini söyler şekilde başını hafifçe aşağı eğdi.

Bu canımı sıkmıştı çünkü ondan, en azından ufak bir veda cümlesi bekliyordum.

Arkamı döndüm ve kapısı açık olan arabaya doğru ilerlemeye başladım.
İçeri gireceğim sırada Jisoo'nun sesi kulağımda yankılandı.

"Seni seviyorum Jennie."

Başımı çevirip baktığımda onu el sallarken gördüm. Gözleri dolmuştu ve sesi her zamankinden inceydi. Bu hali beni gülümsetmeye yetmişti.

"Bende seni seviyorum Chu."

*

Yaklaşık yarım saattir arabadaydık ve yanımda Dori oturuyordu.

Gözlerinin üzerimde olduğunu fark edebiliyordum çünkü gizleme gereği duymuyordu.

Arada bir kafasını olduğum tarafa çeviriyor ve uzun bir süre gözlerini benden ayırmıyordu. Bu gerçekten tedirgin ediciydi. İçimde yarattığı huzursuzluğu biraz olsun azaltmak için camdan dışarı bakmayı denemiştim ancak ilerlediğimiz yollar tamamen ağaçlarla kaplıydı ve bakılacak pek de bir şey yoktu.

heaven and back [jenlisa]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin