21

407 25 16
                                    

'Öyle kapıda bekleyecek misin Hazar?' dedim evimin kapısında öylece duran Hazar'a.

'Bilmem bekliyim mi?' diye sorduğunda gülümsedim.

'Hadi gir gir. Bize kahve yapıyım.' dedim.

Evimin içinde kısa bir süre göz gezdirdim. Her ne kadar Hazar'ın evide bana rahat hissettirse de insanın kendi evinden daha rahat bir yer olamazdı.

Ben mutfağa girerken Hazar'da eve girip kapıyı kapattı.

'Nasıl içersin kahveni?' diye sordum.

'Sade severim ama sen nasıl içersen öyle içebilirim.' dedi.

'Sana sade yapıyorum.' dedim ve iki tane cezve çıkardım. Cezvelere kahve ve suyu koyup ocağa bıraktım.

'Bilgisayarımı alıp geliyorum bir gözün kahvede olsun ne olur ne olmaz.' dedim.

Odama girip bilgisayarımı aldım ve mutfağa döndüm. Bilgisayarımı masanın üzerine bırakıp açtım bu sırada Hazar beni pür dikkat izliyordu.

Ocağa tekrar baktığımda Hazar ayağa kalktı ve omzuma dokunup 'Sen işlerine bak ben koyarım kahveyi.' dedi.

'Teşekkürler.' dediğimde elini omzumdan çekip ocağın önüne geçti.

Ben maillerimi açarken Hazar'da kapağı olmayan dolabın içinden iki tane fincan çıkardı.

Maillerim açıldığında başvurduğum işlerin red mektupları ile karşı karşıyaydım. Üzgün bakışlarımı maillerimin üstünde gezdirirken üniversiteden il mezun olduğum zamanları hatırladım. Kırmızı halıların önüme serileceğini ve onlarca iş teklifi alacağımı düşünüyordum o zamanlar. Şimdi farkına varıyordum ki dünya böyle işlemiyordu. İstanbul'daki en nitelikli üniversiteden bölüm birincisi olmam beni müdürün kızından onun kuzeninden şunun çocuğundan yüksek bir kademeye çıkartmıyordu.

Hazar kahveleri masaya koyarken ona baktım.

'Tabi ki de kimse kabul etmemiş başvurumu.' deyip sahte bir şekilde gülümsedim.

'Sıkma canını illa ki bulacağız sana göre bir mimarlık şirketi.' dedi beni teselli etmeye çalışırken.

Kahvelerimizi yudumlarken kafamı iki yana salladım.

'Bulamayacağız çünkü ben kayda değer bir insanın çocuğu, kuzeni falanı filanı değilim.' dedim.

'Değil misin?' dediğinde onun benim ailem konusunda ki merakını hissetmiştim.

Lisedeyken yani henüz annem ve o adamın evindeyken çevremdeki herkese mutlu aile tablomuzu göstermek için sahte hikayeler söylemek zorunda kalırdım. Çünkü eğer soy isminiz Kılıççı ise aile sorunlarınız bilinmemeli mükemmel bir aileymiş gibi davranmalıydınız. Büyük ihtimalle ailenin yüz karası diye nitelendirilmemin bir sebebi de buydu, evden kaçmam Kılıççı ailesinin mükemmel aile tablosunu bozmuştu.

'Değilim.' dedim buz gibi bir ses tonu ile.

'Sence olsaydım bu şerefsiz başıma musallat olduğunda gidecek bir evim olmaz mıydı?' diye sordum. 

İhsan Kılıççı evet o kayda değer bir insandı ve kimliğimde onun ismini taşıyordum. Ama sadece bu kadardı ben onun kızı olmayı geçin onun kanını bile içimde hissetmekten bile nefret ediyordum.

Hazar sessiz kaldı. Mimiklerimi izliyor aklındaki soruları belki de sırf ağlamayayım diye kendinde saklıyordu. Gözlerimi bilgisayara çevirip rastgele yerlere basıyor sanki bir şey ile ilgileniyormuş gibi yapıyordum. Çünkü bu konu her açıldığında kaçmak tek çözümdü benim için.

Kimsin Sen? || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin