Seni Hissediyorum -Bölüm Bir-

790 38 15
                                    

"Be Free." bu hikaye için sloganımız olacaktır. Okuyun, okuyun ve okuyun!

Krystalina Von Merch sabah gözünü bile kırpmadığı bir geceden kalma olarak yatağında doğruldu. Yine uyumamıştı. Durmadan ağrıyan başı onu hiç rahat bırakmamıştı çünkü. Kapısını hızla vuran kızlardan biri onu düşüncelerinden ayrılmaya zorladı.

"Hey Kaçık, uyandın mı?"

Kaçık. Bu büyük evde onun lakabı buydu. İncinse de belli etmeden mırıldandı.

"Evet."

"Mızıklanmayı kes de aşağı gel öyleyse. Kahvaltı vakti."

Kızın uzaklaşan adımlarını dinledi. Ses duyulmaz olduğunda yavaşça ayağa kalktı. Beyaz geceliği neredeyse dümdüzdü. Yatakta o kadar dönüp durmasına rağmen bozulmamıştı. Bu garipti işte. Dolabının önünde durdu ve gıcırdayan kapakları açtı. Siyah uzun bir elbiseyi dışarı çıkartıp şöyle bir baktı. Hiç de doğum gününe yakışır bir parça değildi. 8 Kasım. Bugün 8 Kasım olmalıydı. Lanetlendiği o korkunç gün.

"Hadi! Çabuk olsana!"

Kapının başka bir kız tarafından sertçe vurulmasıyla irkildi. Çabucak soyunup siyah elbiseyi üzerine geçirdi. Saçlarını eliyle yarım yamalak düzeltip kapısını açtı.

"Geldim."

Karşısındaki uzun boylu kızıl kız ona küçümser bir edayla baktı. Neydi bu Bayan-Burnu-Havada'nın adı?

'Stephanie Lanson.'

"Bir şey mi söyledin?"

Kız gözlerini devirerek onu geriye itti.

"Hayır Kaçık. Kendi kendine sesler duyuyorsun."

Krys'in kaşları yay şeklini aldı. Bu da ne demekti? Deliriyor muydu?

'Kendine deli deme.'

Ah, işte ikinci kez o muhteşem Ses. Ses bir kıza ait olamayacak kadar erkeksi ve...hoştu. Krys o an bu Ses'i tekrar duymak için yanıp tutuştuğunu fark etti.

"Hey sana diyorum! Aşağı in, hemen!"

Kızıl saçlı kız -Stephanie demişti Ses- önünden geçip ilerlerken Krys de peşinden yürümeye başladı. Çıplak ayakları tahta döşemede sessiz fısıltılar çıkarıyordu. Ama o bu günlük gürültüleri değil, onunla konuşan Ses'i duymak istiyordu.

'Beni istiyorsun.'

Krys durdu. Ses alaycı bir tonlama katmıştı kendine. Kaşlarını çattı ve ona bir cevap verdi.

"Seni istemiyorum."

Ama Ses cevabını duymadı. Sadece Stephanie denen o kız ona dönüp yargılayıcı bir bakış attı o kadar. Onunla nasıl iletişim kurabilirdi? Nasıl o mükemmel şeyle konuşabilirdi?

'Mırıldan. Herkese olan nefretini kimsenin duymaması için susarak konuştuğunda yaptığın gibi yap.'

Krys yürümeye devam ederken Ses'in söylediklerini düşünüyordu. Bir kitapta buna benzer bir şey okumuştu, belleğinde kalan son anı kırıntılarından hatırladığı kadarıyla. Zihinden yapılan konuşma olmalıydı. Neydi adı? Kız bunu düşünmeyi sonraya bıraktı. Şu anda tek istediği Ses'le konuşmaktı. Durup duvara yaslandı Krys. Gözlerini kapattı ve -her ne kadar garip bir deyiş olsa da- aklından mırıldandı.

'Orada mısın?'

Bir süre bekledi. Cevap gelmeyince kızıl kızın onu tutup sürüklemesine izin verdi. Pata küte kahvaltı masasına indiklerinde yaklaşık 15 kızın yorgun bakışları onlara dönmüştü. Stephanie yerine geçti. Krys de her zamanki kırık sandalyesine oturdu usulca.

"Neredeydiniz bu saate kadar?"

Oldukça iri yarı olan Bayan McShay'in sorusuna Stephanie çekinerek cevap verdi.

"Kaçık sürekli oyalandı efendim."

Bayan McShay bu sefer Krys'e döndü.

"3 kez oyalanmanın cezasını biliyorsun Krystalina."

Kız yavaşça başını salladı ve bir özür mırıldandı. O büyük evde 3 kez ard arda oyalanmanın cezası 10 kırbaç vuruşuydu. Ve bu yüzden hiçbir kız yavaş hareket etmeye cesaret edemezdi.

"Bu sabah geç uyandığın için sana kahvaltı da yok. Kalk ve Gri Oda'ya geç."

Bayan McShay'in sert sesi Krys'i korkutsa da yerinden kalkıp minik adımlarla merdivenin yanındaki odaya girdi. Burası meşhur 'Gri Oda'ydı. Ya da herkesin bildiği genel adıyla işkence odası.

'Buradayım.'

Krys'in içini değişik bir his kapladı. Ses'i duymak ona tuhaf hissettiriyordu. Tuhaf ve rahatlamış.

"Gel buraya."

Bayan McShay elindeki deri kırbacı duvarda şaklatarak kızla karşı karşıya durdu.

"Acıyacak." dedi kadın ve iğrenç bir kahkaha patlattı. Krys ağlamak üzereydi ama kendini tutuyordu.

'Sakin ol Krys, beni düşün. Beni düşün, evet. O zaman daha az acı olur.'

Kız hızlı hızlı nefes alışını durduramıyordu. Bundan nefret etse de böyle yapmazsa ağlayabilirdi.

'Hey hey hey Krys, şöyle nefes almayı kes. Hemen.'

Krys her ne kadar istemese de Ses'in dediğini yaptı. O anda sırtında dayanılmaz bir acı hissetti. Hemen ardından da kollarında duydu ağrıyı.

"Ah!"

Dizlerinin takati kalmamıştı artık. Yere yığılırken hoş Ses'i duydu.

'Dayan. Dayanmalısın bitanem. Hadi. Yapabilirsin.'

Krys zor da olsa gülümsedi. Ses ona nasıl seslenmişti öyle? Bitanem mi demişti? Üçüncü bir sızı bacaklarında ona eşlik ederken zihninde mırıldandı.

'Acıyor.'

Bu sefer beklemesine gerek kalmadı kızın. Ses hızla ona cevap verdi.

'Beni hisset, lütfen. Canının yanmasını istemiyorum Krys. Beni hissetmek zorundasın.'

O anda Krys'in kalbinde bir yer, ufacık bir yer, ilk kez acımadı. O da biliyordu ki, bu Ses'in yaptığı bir şeydi.

'Baksana...galiba seni,seni hissediyorum.'

×TELEPATİ× #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin