3

589 57 60
                                    


Chan burnuna dolan keskin orman kokusuyla yavaşça uyanmaya başladı. Yanında hissettiği anormal şekilde fazla sıcak olan tüylü şey homurdanmış, üstüne daha fazla çökmüştü. Bu ağzından bir inilti çıkmıştı. Orman kokusu yoğunlaştığında gözleri yavaş bir şekilde açılmaya başlamıştı.

İlk gördüğü şey kırmızı bir tavandı. Kocaman bir avizeye sahipti. Cama benzeyen taşlar aşağı doğru zarif bir şekilde dökülüyor, estetik görünüyordu. Chan biraz daha kendisine geldiğinde yabancı bir yerde olduğu aklına gelmişti. Yabancı bir yer? Ara sokak. Kocaman kurt. Olduğu yerde hızla doğruldu, bir an başı dönse de bunu önemsemeyecek kadar kalbi hızlı atıyordu.

Yanında uzanan kocaman bir kurt gördüğünde çığlığını bastıramamış, kocaman yumuşak yataktan aşağı düşmüştü. Kurt o kadar kocamandı ki kafası Chan'ın on tane eli anca ederdi. Derin nefesler alırken kurdun aşağı zarifçe inip yanına gelmesini izledi. Büyüleyiciydi. Kocaman yeşil gözlere sahipti, kürkü kuzguni siyahla çam ağacı yeşiliyle çevriliydi. Masalsı bir dünyaya düşmüş gibiydi.

"B-benden uzak dur." Geri doğru giderken gözünden hüzün geçen kurt olduğu yerde durmuş, kafasını eğerek onu izlemeye başlamıştı. Açıkçası bir insan gibi onu anlaması şaşırtıcıydı. Özellikle o adamın üstüne atladığında oldukça vahşi görünüyorken. Birkaç dakika kurtla bakıştıktan sonra hızlı adım sesleri ardından bir beden içeri girmişti.

Kocaman siyah gözlere sahip kahve saçlı çocuk ona neşeyle bakmaya başlamıştı. Tamam, fazla hayran görünüyordu. Tüyler ürperticiydi. Bu yüzden Chan yutkunup elindeki elbiselere baktı. Neden getirmişti ki? "Demek uyandın." Birkaç adım atarak yanlarına geldiğinde kurdun kulaklarını şakacı bir şekilde kaşımış kurttan bir hırıldama kazanmıştı.

"Üzgünüm, kurt formundan çıkmak istemedi. Sen uyanana kadar hiçbirimizi yanına yaklaştırmadı, oldukça güvensiz ve korumacı."

Chan ne demek istediğini anlayamazken çocuk olduğu yerde diz çökmüştü. "Hadi Seo, üstünü giyinme vakti. Onu daha fazla korkutmak istemezsin." Kurt bir insan gibi homurdanarak kıyafetleri dişlerinin arasına alıp yumuşak görünümlü paravanın arkasında gözden kayboldu. Chan bakışlarını tekrar önüne çevirdi. Şimdi kahve saçlı çocuk onu dikkatle inceliyor, herhangi bir yanlış yapmaktan korkuyormuş gibi görünüyordu.

"N-neredeyim? Burası benim evim değil."

Chan etrafına kaçamak bakışlar atarken titreyen vücudunu kontrol etmeye çalışıyordu. Bu hayatta o kadar çok zor zamanlar geçirmişti ki tanımadığı kimseye tahammül edemiyordu. Yanlarında duramayacak kadar geriliyor, titremeye başlarken midesinden yukarı yediği yemekler geliyordu. Bayılmasının sebebi de aşırı stresti. Yanı Chan için çok normaldi.

"Hayır, omega. Burası senin evin, ait olduğun yerdesin."

"Neden bahsediyorsun? Neler olduğunu anlamıyorum." Chan elleri saçlarına giderken birkaç kıvırcık sarı tutamı çekiştirmişti. Açıkçası hala daha kocaman bir rüyada olduğuna inanmak istiyordu. Belki kabus bile olabilirdi. Dizlerini kendisine çekip daha da küçüldüğünde korkmuş bakışları etrafta dolanıyordu. Bu sırada bir koku burnuna dolmaya başladı.

Rahatlatıcı meşe kokusu burnuna dolduğunda istemsizce uysallaşmıştı. Tamamen bir içgüdü gibiydi. Bu onu şaşkına çevirirken ağlama isteği içine doldu. "Bana diyene bak. Daha yeni ve sen onu kokunla rahatlatmaya çalışıyorsun. Ama daha çok ağlayacakmış gibi duruyor." Chan bakışları siyah kıvırcık saçlı gence kaydığında yeşil tutamlarının saçlarında da olduğunu fark etti.

"K-kurt adamlar... Onlar ge-gerçekten varlar mı?"

Yeşil saçlara sahip çocuk, yeşil keskin gözler üzerinde dolandı. Bu sırada alaycı bir gülüş dudaklarında yer almıştı. "Gördüklerin yalan gibi mi geliyor tatlım? Burası bir masal diyarı değil." Önünde kendisiyle birlikte çömelmiş çocuk ayağa bir hışımla kalktığında siyah gözleri kızıl kahve rengine dönmüştü.

"Onunla dalga geçemezsin. Yoksa..."

"Yoksa ne Han? Beni dene-"

"Yeter! Onu korkutuyorsunuz."

Chan kapıdan içeri yeni giren kişiye korkarak baktı. Olduğu yerde daha fazla titrediğinin farkında değildi. Gelen yeni kişi hepsinden daha üstünmüş gibi görünüyordu çünkü ikili dişlerini sıkarak önlerine dönmüştü. Yeni gelen adam mor saçlı, lacivert gözlere sahip biriydi. Neden hepsinin gözleri renkliydi? Bunun bir anlamı mı vardı? 

"Burada neler oluyor?" Chan aklı daha çok başında görünen kişiye sorduğunda nazik bir gülümseme almıştı. Daha sonra adam kocaman adımlarla yanına gelmiş, elini nazik bir şekilde Chan'a uzatmıştı. Chan ağzı açık bir şekilde ona bakarken titreyen elini elinin üzerine koymuş kendisini hiç çaba sarf etmeden çekmesini şaşkınlıkla izin vermişti.

"Alfa klanımıza hoş geldin Christopher. Ben Lee Minho. Lee klanının yöneticilerinden birisiyim. Bu tartışan iki salak da Han klanından Jisung ile Seo klanından Changbin." Homurdanmalara kıkırdamasına engel olamadığında Chan kendisini biraz daha güvende hissetti. Bu yüzden gülümseyerek karşısındaki adama bakmaya devam etti.

"Buraya seni almak için geldim. Sen de biliyorsun ki bazı konulara açıklık getirilmesi gerekiyor."


bundanım olsun istiyoeum çok mu

bundanım olsun istiyoeum çok mu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐰𝐢𝐧𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐚𝐥𝐥𝐬, 𝘤𝘩𝘢𝘯 𝘹 𝘴𝘬𝘻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin