Jisung, meşe ağacı kokusu.
Changbin, orman kokusu.
Minho, lavanta kokusu.
Felix, yağmur ve duman kokusu.
Jeongin, deniz esintisi kokusu.
Hyunjin, tarçın ve portakal kokusu.
Seungmin, nane kokusu.
Chan, kokusu henüz bilinmiyor.
∆
Chan, homurdanarak uyandığında etrafını saran meşe kokulu yatakta dönüp durmaya başladı. Kendini kirli hissediyordu. Ayrıca nedenini bilmediği bir şekilde gece uyurken fazlasıyla terlemişti. Somurtarak olduğu yerde doğrulup dağılmış sarı kıvırcık saçlarını umursamdan ayaklarını sürüyerek dolaba doğru ilerlemişti.
Kendi dolabı olmadığını bilse de üstüne yeni şeyler giymeliydi. Bu yüzden Jisung'un umursamayacağını düşünerek pofuduk görünümlü kahve kapüşonlusunu almış, alt rafta bulunan siyah uzun eşofmanı kapmıştı. İç çamaşırları konusunda çok fazla rahat değildi bu yüzden üstünde olanları giymekte sıkıntı görmüyordu. Yeni tanışmışlardı ve Chan açıkçası hala daha ürpermesine engel olamıyordu.
Banyoya yine aynı aylak adımlarla gitmiş kendisini küçük sıcak duşun içine atmıştı. Sıcak su zayıflamaya başladığı için görünen kemiklerini okşayarak mırıldanmasına neden olmuştu. Sarı kıvırcık saçları yüzünü örterken gözüne çarpan ilk şampuan şişesini eline sıkarak saçlarına masaj yaparak köpürtmeye başladı.
Kendisini durulayarak geçen birkaç dakikanın ardından suyu kapatarak sıcak suya veda etti. Somurtarak dudaklarını sarkıtsa da Jisung'un kapüşonlusunu üzerine giymiş, eşofmanı da giydikten sonra banyodan çıkmıştı. Sarı saçları, ıslaklığını belli eder şekilde sürekli kıyafetine dökülüyordu. Rahatsız ediciydi.
Paytak adımlarla odadan çıktıktan sonra yavaşça burnuna dolan tatlı kokulara doğru yönelmeye başladı. Karnının bu kadar acıktığını fark etmemişti. Hafif esneyerek mutfağa girdiğinde gri saçlı alfanın, ismi Felix olmalıydı, yemek yaparken izlemeye başladı. Ona yardım etmesi gerekip gerekmediğini düşünürken en azından günaydın demeye karar verdi.
Evde herhangi bir düzen olabilirdi ve bunu yıkmak istemiyordu. "Günaydın Felix." Kısık sesle mırıldanmasına rağmen Felix onu duymuş, gülğmseyerek arkasını dönmüştü. Gözleri Chan'ın üstüne giydiği şeylerde dolanırken saçlarının ıslaklığını fark etmesiyle kaşlarını çatmıştı. "Sana inanamıyorum Chanie. Neden saçlarını kurulamadın? Hasta olacaksın!"
"Önemli değil-"
Beline sarılan iki çift kolla susarken burnuna dolan tarçın ve portakal kokusula susmuştu. Hatırladığı kadarıyla bu uzun boylu alfa, ismi Hyunjin'di, olmalıydı. "Onunla ben ilgilenirim Lix. Sen omegamız için güzel şeyler hazırlamaya bak." Dudaklarını araiayıp gerek olmadığını söylemek istese de kendisini kolayca sürükleyen bedenle susmuş, kollarını birbirine bağlamıştı. Neden ona bebekmiş gibi davranıyorlardı?
Hyunjin onu rahat koltuğa oturttuğunda saçlarını okşamış, sehpanın altında duran küçük kutudan kurutma makinesini çıkartıp fişe takmıştı. "Buna gerek olmadığını biliyorsum değil mi? Hava zaten sıcak!" Büyük bir isyanla söylediği cümleye kıkırdayan alfaya öldürücü bkış atmaktan kendisini alamamıştı. "Hyunjin'e kızma Chanie. Hasta olursan nasıl omegasına iyi bakan alfalar olabiliriz ki?"
Yanaklarını kavrayıp sıkan ellerin sahibi Minho'ydu. Ve yine o öldürücü zarif gülümsemesini sunuyordu. Chan yanaklarının ısınmaya başladığını hissetse bile somurtmaya devam etti. Omegamız... Yabancısı olduğu sevgi kelimesi. Henüz bir omega olduğunu sanmıyordu. Evet, koku alabiliyordu ama kendi kokusuna sahip değildi. Bu düşünceyle birlikte saçlarına esmeye başlayan ılık hava ve nazik ellerle gözünü kapatmıştı.
Uykudan yeni uyansa bile tekrar uyumak istemesine neden olmuştu bu romantik jest. Gözlerini açarak hafif bir gülümsemeyle kendisini izleyen alfaya gülümsedi. "Teşekkür ederim Jinie." Hyunjin, Chan'ın kalp ritmini oynattığından haberi olmadan gülümsemeye devam etmesini dikkatle izledi. Çok masalsıydı.
"Aman Tanrım! Biri bana benim kıyafetlerimi giyen omeganın gerçekten var olmadığını söylesin!" Jisung kalbini tutarak kendisini Changbin'e yaslarken gözlerinin kızıl kahve rengine bürünmesine izin verdi. "Çünkü kalbim dayanmayacak gibi." Changbin kendisine yaslanan Jisung'u sert bir hareketle koltuğa ittikten sonra gözlerini devirmişti. "Kıyafetlerinin içinde güzel görünğyor olabilir ama benim kıyafetlerimin içinde daha güzel görüneceğine kalıbımı basarım."
Chan yanaklarının yanmaya başladığını hissettiğinde her utandığında yaptığı gibi yüzünü yavaşça kumaşla örtmüştü. Fark etmeden yaptığı hareketlerden biriydi. Chan Minho'ya baktığında iki alfaya göz devirse bile kavgayı kazanması adına Changbin'e tezahürat yapıyordu. Chan kıkırdarken kalçasının iki yanında hissettiği el ile irkilmişti. Pembe saçlara sahip alfa, ismi Jeongin olmalıydı, ona gülümseyerek bakıyordu.
"Günaydın tatlı omega."
"Günaydın Jeongin." Gülümseyerek ona baktığında Jeongin eğilmiş omeganın burnuna hafif bir öpücük kondurup onu yavaşça kaldırmıştı. Chan ağzından çıkan küçük çığlığa engel olamazken ellerini alfanın omuzlarına koymuştu. "Yolu açın sizi sefiller. Omegamın yemek yemeye ihtiyacı var."
Kavga eden iki alfanın yanındam geçerken Chan gülmesine engel olamamıştı. Bu sırada Changbin ve Jisung birbirlerinden ayrılmış alfanın kucaklayıp götürdüğü omeganın arkasından koşmaya başlamıştı. Gerçekten çok tatlılardı.
∆
oyh yıllar sonra yb attım yorum atmazsanız çok üzülürüm🥺
çünkü siz benim motivemsiniz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐰𝐢𝐧𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐚𝐥𝐥𝐬, 𝘤𝘩𝘢𝘯 𝘹 𝘴𝘬𝘻
Fanfiction❝Kar yere düşmeden önce kurt adam klanlarının kanı dökülecekti. Tabii bir cadı ortaya çıkıp hepsinin ruh eşinin aynı omega olduğunu söylemeseydi.❞