Chan, her ne kadar uyanmak istemese de birkaç mırıldanma ve hafif bağrışmalar yerinde huzursuzca kıpırdanarak gözlerini açmasına neden olmuştu. Başı sızlıyordu. Bu yüzden üzgün bir şekilde iç çekti. Daha sonra gözlerini aralayıp kendisini inceleyen kırmızı saçlı kadını görünce çığlık atıp geriledi. "Seni korkutacak kadar korkunç mu suratım?"Chan nezaketen hayır demek istese de başka bir yandan gelen homurdanmayla oraya baktı. "Evet, çirkin." Cadı ona kısık gözlerle baksa da suratını el yordamıyla yokladıktan sonra göz devirip önüne döndü, odak noktası şimdi tekrar Chan olmuştu. "Sen kimsin?" Parlak yeşil gözler dostluk olmasını dilediği parıltılarla doldu.
"Ben bir cadıyım. Aptal kurt ve vampir klanlarını düzende tutmaktan sorumluyum." Chan Jungkook'un bir köşede homurdanmasına kaşlarını çatmıştı. Tamam, bu cadıdan hoşlanmıyordu, nedenini bilmese de. "Bazılarımız öyle düşünmüyor." Cadı onu umarsamadan Chan'a bakmaya devam etti. "Biraz daha iyiysen senin salakları sana her şeyi anlatmaları için odaya sokacağım."
Chan onları görmek istemiyordu. Bu zamana kadar başına hep bela getirmişlerdi. Ve bu da onu epeyce huzursuz ediyordu. Onlarla hiç iyi geçinemeyecek miydi? Aralarında hiçbir sır olmadan onlara güvenemeyecek miydi? Güven... Güven tekrar kazanılabilir miydi ki? Chan kafasında bir sürü ses olsa da onları bastırdı.
Şu anda sadece gerçekleri öğrenmek istiyordu. Ne olduğunu bilmek, neden birden birçok kişinin hayatına adım attığını öğrenmek istiyordu. Başı zonklasa da, onlara neden olmadığı büyük bir kırgınlık beslese de... Öğrenmesi gerekiyordu. Onca şey zaten ondan saklanmışken büyüdüğünü zannettiği şu yaşında buna engel olmak istiyordu. O yüzden pek gönüllü olmasa da başını yavaşça olumlu anlamda salladı.
Cadı ona güçlü olması gerektiğini gösteren bir tebessüm verdi. Jungkook ise kısa bir bakış atıp odadan dışarı adımlamıştı. Anlaşılan pek onayladığı bir durum yoktu her ne kadar Chan için bir şey ifade etmese de. Sonuç olarak o kimseye güvenmiyordu. Olan her olaya rağmen onları tanımıyordu. Onların yaptıkları bu kadar şeyin kalbini kırmaması gerekiyordu. Ama yine de bir yerde kırıldığını hissediyordu.
Odanın içine giren sakin adımlarla bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerinden çekmedi. Kendisine atılan bakışların farkındaydı ama bu sefer onların gözlerini kovalayan, cevap ve bir duygu arayan kendisi olmayacaktı. "Chan-" Chan elini kaldırıp her ne söyleyecekse durmasını işaret etti. "Sadece gerçekleri anlatın. En başından." Söze kimin başladığı ya da kimin sonlandırdığı önemli değildi.
"Ah... Pekala. Öncellikle biz kurt klanları doğamız gereği sürü halinde yaşarız. Hayatımızı dengeleyen omega ve betalarımız sürüde bulunurdu. Tabii betalar bize ihanet etmeden önce." Chan büyük bir yutkunma sesi duyduğunda bakışlarını anlatmakta zorluk yaşayan Minho'ya çevirdi. "Omegalar, salgıladıkları rahatlatıcı feromon ve nazik yapılarıyla genellikle alfaların eşi oluyordu. Betalar ise iş bölümünde yer alıyordu.
Betaların bazı önde gelenleri omegaların bu kadar ön planda olmasını istemiyordu. Çünkü omegalar sayesinde sürümüze yeni üyeler ekleniyordu. Omegalar her ne cinsiyette olursa olsun bir beta kadınından daha doğruganlardı. Yine de onları bu sebepten dolayı ön planda tutmuyorlardı." Chan Minho'nun bakışlarıyla buluştuğunda üzüntü parıltıları canını acıtmıştı. "Peki nedeni neydi? Onları özel kılan şey neydi?"
Minho hüzünlü bir tebessüm sundu. "Büyülü doğaları. Aile ve sürü anlayışında büyük bir yere sahiptiler. Aynı zamanda eğitim veriyor, dış ticaretimiz için yüksek kalitede ürünler veriyorlardı. En önemlisi de..." Chan diğerlerinin ifadesine baktığında kaşlarını çatmıştı. Omegalar evcimen miydi? Tek görevleri bu muydu yani? Dudak büküp anlatmasını bekleyerek dilini tuttu. "Düzeni koruyor olmalarıydı. Bir gün...
Bir gün salgın bir hastalık gelip hepsini öldürdü. Hiçbir omega hayatta kalmadı. Klanlar ayakta duramadı, alfaların huysuzluğu arttı ve betaların çoğu buna katlanamaz hale geldi. Bundan yararlanan vampir klanları ise tek tek alfa, beta, çocuk demeden onları avlamaya başladı. Yüz yıllardır hep birbirimizi suçladık." Herkesin bakışları birbirini bulmuştu. "Kanımızı döktük, her yere yıkımı getirdik. Sonra bu amaçsız savaşımızı bitiren kişi cadı oldu.
Konseyin baş üyesi. Bize dünyada melez bir omega olduğunu söyledi. Ve... İşin kader tarafı ise o omega bizim ruh eşimizdi." Chan olduğu yerden doğruldu. Ne yani onlara barışı getirecek, düzeni sağlayacak omega o muydu? Hem de melez? Gülmek istiyordu. Deliymiş gibi gülmek. "B-ben o omega değilim! Neden bunu anlamıyorsunuz?"
Ağlamaklı çıkan sesi, yaşaran gözleri ve anında kızaran burnuyla hepsine tek tek baktı. "Sizce barışı getirebilecek o melez omega ben miyim? Peki o zaman neden herhangi bir belirti yok?" Chan ellerini birbirine geçirip sıktı. "Size yardım edemem. Ben kendi sorumluluğumu bile alamayan küçük bir çocuğum."
"Chan... Sen çok güçlüsün." Chan ne zaman hüzünlenip ağlamaya başladığını bilmiyordu. Ama Felix gelip ellerini elleri arasında aldığında boşlukta dönüp durduğunu düşünmeye başlamıştı. "Ayrıca hazır olana kadar seni bekleriz." Beklemek... Kimse durup da beklemezdi. Chan bu yalanlara toktu. "Kimse beklemez! Herkes gidiyor, ailem bile gitmiş! Siz neden bekleyesiniz ki?" Chan ellerini çekip yüzündeki yaşları sildi. O sırada diğer yanında biten Hyunjin'e baktı.
"Çünkü sana ihtiyacımız var. Sen bizim şansımızsın." Chan kırılıyordu, parçalar halinde dökülüyordu. Onu yanlarında istemelerinin tek nedeni düzen zırvalığı içindi. Sevgi veya ruh eşi olayıyla alakalı değildi. Ona omega olduğuna inandıkları için önem veriyorlardı. Chan daha fazla incinmek istemediği için kendisini yatağa gömdü, hepsine arkasını döndü. Ona dokunmak istedikleri her anda bundan kaçındı.
"Def olun buradan! Sizi görmek istemiyorum, aptal alfalar! Aptal, aptal, aptal alfalar!"
∆
slk alfalar.. tch tch
qpinsomnia sınav sonrası yb yazıp atacağım dedim, o yüzden yb geldi. bir dahakine yorumlarınız beni mutlu eder ve heveslendirirse çabuk gelir 😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐰𝐢𝐧𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐚𝐥𝐥𝐬, 𝘤𝘩𝘢𝘯 𝘹 𝘴𝘬𝘻
Fanfiction❝Kar yere düşmeden önce kurt adam klanlarının kanı dökülecekti. Tabii bir cadı ortaya çıkıp hepsinin ruh eşinin aynı omega olduğunu söylemeseydi.❞