4

570 47 70
                                    


Chan Minho'nun arkasından giderken herhangi bir temastan kaçınıyordu. Belki mor saçlara sahip uysal görünümlü adam bundan hoşlanmıyor olabilirdi. Bu yüzden ilerlemeye devam ettiğinde burnuna gelen birçok hoş koku midesinin ters dönmesine sebep olmuştu. Lavanta kokusu, deniz esintisi, ağır yağmur ve duman kokusu içini dolduruyordu. Dudaklarını dişleriyle ezmeye başladı. Neden böyle kokular almaya başlamıştı birden?

Son zamanlarda burnu kokulara o kadar çok duyarlıydı ki...

Nefesini dışarı verip odaya giriş yaptıklarında dönen gözlerden rahatsız olmuş bir şekilde bakışlarını yere çevirdi. Açıkçası hiçbirini tanımıyordu ve neden burada olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Bu yüzden parmaklarını esnetmeye başladığında sağında duran Minho boğazını temizlemiş, sol tarafındaki iki alfa da mimiksiz bir ifadeyle odaya bakmaya başlamıştı. "Ona her şeyi açıklamadan önce tanışmak isteyeceğinizi düşündüm."

Başta kısa bir sessizlik olduğunda Chan bunun kimsenin onunla tanışmak istemediği anlamına geldiğini düşündü. Ama daha sonra yükselen sesler onu şaşırtmıştı. Hepsi birbirine sataşıp önce kendisinin tanıtmasının daha doğru olacağını söyleyip duruyordu. Chan yanakları sıcaktan yanmaya başlarken bakışlarını Minho'ya çevirdi. Sabır dileniyormuş gibi görünen adam gözlerini devirip ellerini birbirine vurdu.

"Neden oturuş sırasına göre başlamıyorsunuz"

Chan koltuğun başına baktığında çillere sahip gri saçlı çocukla göz göze geldi. Oldukça sevimli durmasına rağmen otoritesi uzaktan yakından belli oluyordu. "Ben Lee klanından Felix." Chan kısa bir baş selamından sonra gözlerini diğer çocuğa çevirdi. Kendisinden birkaç yaş büyükmüş gibi görünüyordu. "Hwang klanından Hyunjin." Soluk mavi saclari parıldarksn kesilmiş kaşı ve açık mavi gözleriyle vahşi duruyordu.

Diğer tarafında ise pembe saçlara sahip güler yüzlü bir çocuk vardı. Oldukça tatlı görünüyordu, bu da Chan'ın içindeki sesin yanaklarını sıkıp bebek gibi sevmesini söylüyordu. Yine de kendisini tutup açık pembe gözlerin kendisine bakmasını seyretti. "Yang kalnından Jeongin." Yanında oturan çocuk oldukça sakin bir yüz ifadesine sahipti.

O kadar ki Chan ne hissettiğinden emin olamamıştı. Diğerlerinin aksine siyah gözlere sahipti ve saçları kahverengine sahipti. "Gözleriniz neden renkli?" Chan ağzından çıkan soruya engel olamamışken çıkan sevecen kıkırtı duraksamasına sebep olmuştu. Neden ona böyle gülüyorlardı? "Çünkü sen bizim ruh eşimizsin. Bizi birleştireceği söylenen efsanevi peri omega."

Chan, Changbin ve Jisung'un ortasına oturmuştu ve dinlediği onca şeyden sonra inanmak için uğraşıyordu. O herhangi bir şekilde mükemmel değildi? Ne diye seçilmişti? "Beklenen omega olduğumu sanmıyorum.  Anlattığınız mükemmel kişi ben değilim."

"Cadı bize yalan söylemez." Dedi Changbin. Açıkça omeganın kendisini küçük görmesi hoşuna gitmemişti.

"Evet, anlaşmaya uyacağımızı biliyor." Diyerek onu onayladı Felix.

"Ayrıca gözlerimizi bir tek sen renkli görüyorsun. Başka kimse değil." Diye de ekledi Minho.

Chan bakışlar üstünde dolanmaya devam ederken olduğu yerde küçülmek istedi. Bütün ilgiyi üstünde hissetmek hoşuna gitmemişti. "Ayrıca kurtlarımız senden hoşlanıyor." Jeongin bilmiş bakışlarla Changbin'e bakıyordu. Doğru ya! Changbin korumacı tavrı yüzünden kimseyi yanına yaklaştırmamıştı. Chan kızardığını hissetti.

"Emin değilim, ben sadece terk edilmiş yetim bir çocuğum."

"Kendini küçümsemeyi kes. Sen çok güzelsin." Dedi Changbin.

"Ve çok güçlüsün." Dedi Jisung hayranlıkla. "Bu şekilde yaşamak çok zor olmalı. Ama sen her şeye göğüs gerdin."

"Evet, sen tek başına çok iyi iş çıkardın Chan." Hyunjin samimi bir gülümseme yolladı. Chan olduğu yerde daha fazla küçülürken hepsi buna samimi gülümsemeler göndermişti. Kendilerinden küçük olan bu çocuk oldukça fazla tatlıydı. "Peki bundan sonra burada mı yaşayacağım? Sizinle..." Herkesin bakışları Minho'ya dönmüştü. Bu da onların sözcüsü olduğunu gösteriyordu.

"Evet, bir süre bizimle kalıp omeganın bize herhangi bir işaret vermesini bekleyeceğiz. Bu sırada da birbirimizi tanıyacağız, önemli olan bizi sevip sevemeyeceğin. Tabii bir de kurt formuna dönüşmen var."

Chan yutkunmasına engel olamadı. Bütün bunlardan oldukça fazla korkuyordu. Ormanın ortasında şehre bir iki saatlik yakınlıkta bir ev olsa bile kendisini pek iyi hissetmiyordu. O kadar fazla yeni bilgi öğrenmişti ki onları sindirmek için uyumak istiyordu. Hatta istemeden esnediğinde gözleri etraftaki ferah kokular yüzünden kapanmaya başlamıştı. Başının yavaşça bir omuza düştüğünü hissetti.


çok fazla tatlı ısırcwm aaaa

çok fazla tatlı ısırcwm aaaa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐰𝐢𝐧𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐚𝐥𝐥𝐬, 𝘤𝘩𝘢𝘯 𝘹 𝘴𝘬𝘻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin