İlker kattaki zombileri hallettiği için üçümüz Tan'ın evinin önünde bekliyorduk, büyük sorunumuz ise içeride bir veya iki zombinin olmasıydı. Bu yüzden yanlış bir hareket yapıp, kendimizi tehlikeye atamazdık. Tan son bir kez bize baktı, ikimizde kafamızla onaylayınca kilidi çevirdi.
Kapı açıldı ve zombi karşımızda değildi, sesimizi duyupta gelmemiş olmaması beni biraz dehşete düşürse de tepki vermedim. İlk evin içine ben girdim, yerde kanlar vardı ama ev bomboştu, evin içindeki iğrenç kokudan zaten bahsetmeye gerek yoktu.
Tan'ın evinin salonundaki camın kırıklığını sessizce Tan'a gösterdim, orası normal bir şekilde değil bayağı birisi bedeni ile kırmış gibiydi. Çünkü içe doğru her bir kırıkta kan vardı. Tan zaten şaşırmış bir şekilde baktığından belliydi bunun sonradan olmuş olması.
Salona yavaşça ilerledim, salonu odalara bağlayan koridorda yerde bir zombi vardı. Zombinin yarısı yoktu, bu zombi Tan'ın bahsettiği kızdı. Kızın bağırsakları dışardaydı, bu kokunun geneli de ondan geliyordu.
Kız bizi görünce daha bir hızlanmaya çalıştı ama bunu yapamayacak kadar yağmalanmıştı. Bu rezalete artık son vermek için kıza doğru yaklaşıp tek hamlede kızın beynine bıçağı sapladım.
Sonra ben odalara yavaş yavaş bakarken, Tan ve İlker ise önce kırık camı incelediler sonra da zombi kızı camdan aşağı attılar. Hepimiz ağzımızı ve burnumuzu kapatmıştık, keza koku o kadar keskindi ilk saniyeden burnumuz zaten uyuşmuştu ama midemiz için aynısı geçerli değildi.
Her bir odaya baktım ama başka hiçbir zombi yoktu.
"Tan camdan atlayan arkadaşındı, yani şey diğer zombiydi herhalde. Hiçbir yerde yok çünkü."
"Sorun değil İdil, haklısın bende öyle düşündüm." İlker yüzünü buruşturarak;
"Yiyecek kimse kalmayınca dışarı çıktı herhalde, alanı da kısıtlı zaten burada." İlker haklıydı, hem alanı kısıtlıydı hem de yiyeceği bir şey kalmamıştı. Bu yüzden zombiler sürekli üst katlara çıkıyordu, daha çok av ve daha çok yemek.
"O zaman şimdi ne yapıyoruz?" İlker çok geçmeden yeniden konuşmuştu.
"Ben artık bir karargahı arayayım, yaşadığımı rapor edeceğim zaten çağırırlarsa beni sizde benimle gelirsiniz, hem şehre girmeniz benimle daha kolay olur." Haklıydı, onun asker kimliği ile şehre girmemiz daha kolay olurdu.
"Tamam o zaman biz İlker ile eve geçelim ve hazırlanalım, sen hallettikten sonra bizim eve gel." Tan onayladıktan sonra İlker ile Tan'ın evinden çıktık. Ben evin kilidini açtıktan sonra İlker evin görüntüsüne bayağı bir şaşırdı, malum Tan ile evden çıkmaya çalışırken burada birkaç zombi ölüsü bırakmıştık. Onları hemen dışarı sürükleyip tekrar kapıyı kapatarak içeri geçtik.
"Her yeri temizlemişsin abla." İlker eve bakarak konuşmuştu.
"E tabi öyle bırakamazdım ya, ondan fazla ceset vardı evde."
"Onları ne yaptın?" İlker yüzü düşerek sormuştu bunu. Bir koltuğa oturup soluklandım önce.
"Onları da attım, aynı şekil. Sanki bir ayrıcalıkları yokmuş gibi sanki-"
"Abla, doğru şeyi yaptın. Sakin ol! Ben olsam bende öyle yapardım. Yapabilecek bir şeyimiz yok, hem bizim başımıza o olay gelseydi onlarda böyle yapmak zorunda kalırdı. Kokudan zehirlenmemek için malum."
"Annem yapmazdı İlker, annem ne olursa olsun öyle yapmazdı." Bunu derken ağlamaya başlamıştım, İlker'de ağlayarak yanıma gelip sarılmıştı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN ÖLDÜM!
FantasyVirgüller ve soru işaretlerinden oluşan bu dünyada onlar için bir nokta yoktu. Ölüm son noktaydı belki ama ölümün bile nokta olmadığı bir sabaha uyanmışlardı bu sefer, İdil ve ailesi... Cehennem bir apartmanda başlayan bazı virgüller, bazı soru işar...