Chapter 8(Artık değil)

13 4 0
                                    


Ekibin yanına vardıktan sonra Tan bıraktığı çantalarını aldı, tüfeğini bırakmak istemediğinden çantalarından vazgeçmişti manyak, benim her ihtimale karşı çantam omzumdaydı.

"Allah sizden razı olsun kızım, sizden olmasa biz asla evden çıkmazdık." Yaşlı kadın bana bunu söylediği zaman, hemen önünde eğilip elini öptüm. Diğerleri biz yokken zaten kaynaşmışlardı.

Bu kata kadar planda bir pürüz oluşmamıştı, anlaştığımız gibi bizden sonra önde kalan İlker ve Murat'tı. Bir sonraki kata inmek için hareketlendik hemen.

Daha birinci kata inen ilk on merdiveni inmiştik ki ara katta bir zombinin duvara yaslı bir şekilde durduğunu fark ettim. Zombinin bize dönmeme sebebi bizden daha çok ses yapan tam duvarın köşesinde yerde bulunan telefonun ısrarla çalmasıydı. Zombi telefonu fark etmemiş telefonun yaslı olduğu duvara kendini çarpıp duruyordu.

Diğerlerini durdurdum, sonrasında ise zombinin arkasından sinsice yaklaştım tabii elimdeki bıçağı onun kafasına doğru kaldırarak. Zombi benimle neredeyse aynı boyda bir kadındı. Ben zombinin arkasına vardığım sırada arkasını dönmüştü, benim için zaten bir şey fark etmediğinden hep yaptığımı yaptım, soğuk kanlılıkla.

Ekibin geri kalanı hala arkadaydı, önümde ikinci kata inen son on merdiven vardı ve alt katta bulunan birkaç zombi direkt bana odaklandı. Sesten zaten oldukça etkilendiklerinden bana ulaşmak için hareketlendiler. Yerden telefonu kaldırıp kapattım, sonrasında ise ekibe dönüp durmaları gerektiğini işaret ettim.

"Tan şimdi!" Tan kafasını sallayıp, daha demin yaptığı gibi çantalarını İlker'e verip yanıma gelmişti. Daha demin yaptığımız gibi bize doğru gelen zombilerin üzerine doğru gittik hızlıca. Merdivenlere çıkmalarını istemediğimizden, herhangi bir emire bile gerek kalmadan ikimizde koşmaya başladık.

Merdivenlere çıkmaya çalışan bir zombi vardı, Tan koşarken bıçağı onun kafatasına saplamayı başarıp onu öldürmüştü. Beş zombi tam merdivenlerin önünde bizim yolumuzu kapatıp bize karşı şarkı söyler gibi heyecanla üstümüze geliyordu. Hırıltıları daha önce gördüklerimden daha farklıydı, çok daha fazlaydı.

Sanki alt kata indikçe oynadığım bir oyunun seviyesi daha çok artıp zorlaşıyormuş gibiydi. Çantama bağladığım diğer bıçağımı tek elimle alırken aynı zamanda bir zombinin gözüne bıçağı saplayıp hızlıca çekip kendimi geriye attım. Aslında kendimi isteyerek o hızda çekemeyeceğimden değildi, ben bıçağı zombinin gözüne sapladığım saniyede aynı hızda iki vahşi zombinin elime yönelmesinden belki de birazcık korktuğumdandı. Ama şu an korkmanın vakti değildi.

Sonunda bıçağı almayı başardığımda, daha demin kaçtığım gibi yine bana doğru gelen iki zombi yeniden üstüme gelmişlerdi. İki bıçağı elimde çevirip, elimi dik tutarak ikisinin de gözü ile beraber beyinlerini oydum.

Sonunda Tan'a döndüğümde o da sonunda önündeki diğer iki zombiyi öldürmüştü. Birinci kata inen merdivenlerde bulunan üç zombi vardı, bizi gördükleri gibi ikinci kata çıkmışlardı. Elimde iki bıçak olduğundan direk öne atılıp ikisini ben indirdim. Tan ise diğerini öldürmüştü.

Konuşmuyorduk, konuşamıyorduk aslında çünkü bu kat en az birinci kat kadar zordu. Buradaki kapısı açık olan evlerin sayısı da çok fazlaydı. Bir ev dışında tüm evlerin kapısı açıktı desem yeridir hatta. Karşımızda duran ilk evi elimle gösterdim o da kafasını sallayarak onayladı, içine girdik hemen.

Saçımın kuvvetlice çekildiğini hissettim, yukarı doğru çekiliyordum. Televizyonda izlediğim basketbol turnuvaları olurdu önceden. O basketbol maçlarında düşündüğüm tek şey hep ne kadar kocaman oldukları olurdu. Liseden beri benim boyum hep aynı kaldı, birçok kızdan uzun olduğumdan bu durumu hiç yadırgamamıştım ama beni tutan bu zombinin gücü ve cüssesinden olsa gerek acayip yadırgamıştım.

BEN ÖLDÜM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin