"İtiraf Mektubu"
'Şimdi o dünyayı gerçekleştirme zamanıydı.'
16.45 , Perşembe.
Soğuk bir aralık ayında okul çıkışı sahil boyunca yürüdü. Derin nefesler alıp kafasındaki tilkileri susturmaya çalıştı. Ama ne tilkiler sustu ne kafasındakiler. Okul çıkışında kafasındakileri atma fikriyle geldi buraya eve uğramadan. Fakat düşünceleriyle baş başa kalmak onu sadece boğuyordu. Aklından sürekli bir ses geçiyordu, "Aç kalbini, ne kaybedersin? Sürekli onu görüp sadece tanıdığı herhangi biri gibi davranmaktan yorulmadın mı?" Kolay değildi işte. Kendisi de biliyordu bunu. Söylemesi kolaydı yalnızca. Harekete geçmek için cesaret toplamak gerekti. Bu çok zor bir adımdı işte. Kafasına tak etti artık.
Ani bir kararla hızlandırdı adımlarını eve doğru. Adım sesleri ve kalp ritmi bir arada çok güzel bir melodi oluşturdular. O hızlandıkça ritim de hızlanıyor, vücudu ona uyum sağlıyordu. Bedeni alışıktı artık bir noktada bu heyecana ve kalp çarpıntısına. Onu ne zaman görse bu tepkiyi alıyordu kendinden zaten. Şimdiki durum biraz daha farklıydı. Üstüne yük gibi binen bu aşk artık sadece onun kalbine acı vermemeliydi. Haksızlıktı bu. Aşk çok acımasızdı.
Ya söyleyip reddedilecekti ki bu onda nasıl bir şeye sebep olur kendi de bilmiyordu. Ya da olumlu bir cevap alıp kalbini sahibine verecekti.
Duyguları karmakarışıktı. Çünkü düşüncelerini kontrol edemiyor ve reddedilme korkusunu aşamıyordu. Onu kazanmak isterken sonsuza kadar kaydedebilirdi de. Bu ihtimal üzerine çok kafa yordu.
Her gün, her gece bu korkuyla kafasını koydu yastığa. Hoşlanmayla başlayan geçici sandığı bu aşk çoktan kalbini sarmıştı bile.
Gözünü kapattığında bile sanki beraberlermiş gibi hayallere dalıp dünyadan kopardı. Kafasındaki dünya bambaşka bir yerdi. Ve sadece ikisi vardı. Başkasının girmesi yasakken şimdi o dünyayı gerçekleştirme zamanıydı. En azından buna inanarak yapacaktı bu işi. Mantıklı düşünmüyordu ya da mantığıyla işe girerse iş sarpa saracaktı. Daha da uzayıp gidecekti. Fakat kalbini dinlerse kalp çarpıntılarından ve heyecanından kurtulacak, hislerinden haberdar olmasını sağlayacaktı.
Nasıl olduğunu anlamadan gelmişti bile evin önüne. Demir kapıyı iterek içeri girdi. Kapıyı cebinden çıkardığı anahtarıyla açıp içeri girdi.
Aceleci adımlar merdivenleri sarstı. Konuşmadan ailesine geldiğini haber vermeden çıktı odasına. Kapıyı kilitledi. Çalışma masasına oturdu. Kalem çoktan elini bulmuş, küçük not kağıdı önüne serilmişti.
Yutkundu. Çekebildiği tüm nefesiyle akciğerlerini doldurdu ve yavaşça geri bıraktı. Eli terlemişti. Dirseğini masaya koyup dağınık kahverengi saçlarından geçirdi. Kalem kağıtla buluştuğunda sakin kalmak için kendini zorladı.
"Bilmiyorum," yazdı önce. Çünkü gerçekten bilmiyordu ne yazacağını. Hangi kelimeler daha iyi anlatırdı onu. Hangi cümleler daha iyi anlaşılır kılardı hislerini.
"Bilmiyorum. İnan bilmiyorum ne yazacağımı. Kalbimden geçenleri kağıda yazıp beni anlamanı beklemek anlamsız geliyor. Ben bile ne yaptığımı buraya nasıl oturduğumu bilmiyorum. Nasıl karar verdim? Nasıl cesaret edebildim? Belki de kendi başıma sırtlanmam bu duyguları beni bu noktaya getirdi. Artık bilmeni istiyorum. Seni seviyorum."
Kâğıt küçüktü fakat üstünde yazanlar büyük anlamlar içeriyordu. Tekrar tekrar okudu. Nasıl tepki vereceğini düşündü. Bu notu okurken alacağı tavrı düşündü. Göz bebeklerinin satırları atlarken hareketi, dudaklarının sessizce kelimeleri telaffuzu. Neler düşünecekti ve ne karar verecekti?
Ya istemezse ve arkadaş kalmak isterse?
Bu cümleler aklından onlarca kez geçti artık. Ve bu cümleler sabrını tüketmiş, kendi halinde ondan hoşlanırken durumu bu raddeye getirmişti. Korkunun ecele çaresi yoktu.
Tek bir adım kalmıştı artık. Bu notu ona bir şekilde verip kalbini açmak.
Ve bunu nasıl yapacağına karar vermişti bile.
•
Girişimizi yaptık ;)
Hem de bir itiraf notuyla.Umarım hoşunuza gitmiştir.
Yorum ve yıldızlarınızı esirgemeyin <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Kız
Teen FictionBurada duygular stabil değil. Herkesin yüreği bir başkasının elinde. Ve bir de itiraf mektupları... Sahiplerine ulaşamadı. Bu şiir bana yazıldı, başkasının kalbine işledi. Ve Bay Lacivert... O küfürlerin ve hakaretlerin sahibini aramana gerek y...