Yeni üye
"Artı bir demek bu sürüye sığmaz demek."İlk ders olduğu gibi normal olarak ikincisi de boştu. O yüzden bahçeye çıkmaya karar verdik. Yedi kişi sürü gibi gezmeye bayılırdık çünkü. Bahçe oldukça kalabalıktı. Havalar da ısındıkça temiz ve sıcak havada dışarı çıkmak istiyordu okuldaki herkes. Teneffüs aralarında spor sahaları tıklım tıklım insan kaynardı. Beden eğitimi dersinde boş görmek zaten imkansızdı.
Bahçeyi turladık. Neden bilmem ama hem konuşmak hem yürümek gerçekten keyifliydi. Kendimi daha iyi hissediyordum. Konuşmasak bile çevreyi, insanları izlemek güzel vakit geçirmemi sağlıyordu.
Sınıftaki son konuşmamızdan sonra Halil'in yüzünü iyice siyah bulutlar kapladı. O notu ve sahibini düşündüğü aşikardı. Onun kadar biz de merak ediyorduk o cesur kızı. Şifresini nereden bildiğini, geçmişte aralarında ne geçtiğini, kim olduğunu... bir an önce ortaya çıksa da biz de tanışsak grubun yeni şanssız üyesiyle.
Artık sekiz kişi kol kola gezerdik.
Sonra spor salonuna girdik. İçeride futbol oynuyorlardı. Allah kahretsin nasıl da sucuk gibi terlemişler. Bazılarının yüzü kıpkırmızıydı. Bizden büyük oldukları kesindi. Topa çok sert asılıp duvarı parçalayacak gibi oynuyorlardı. Diğer kısımda voleybol maçı vardı. Skor tablosunda setlerde 2-1 11.sınıflar önde götürüyordu. Beden dersinde biz de ya voleybol oynar ya oynayanları seyrederdik. Eser ve Halil de futbol oynardı. Arda daha çelimsiz olduğundan izlemeyi severdi. Eser ve Halil oldukça uzun ve iriydi ona göre.
Tribünlere oturup izlemeye başladık.
"Kim bu futbol oynayanlar?" dedi Dilek. Aynı okulda olduğumuz halde kimseyi tanımazdım. Çok kalabalıktı, gerçekten.
"Üst sınıflardan A şubesi." 12. Sınıfların hem sınava girecek olup hem de top koşturacak zamanları olması peki... saygı duydum.
Maçı izlemeye dalmışken esmer, siyah saçlı bir çocuk gol atınca bizimkiler de dahil bütün erkekler öyle bir coşkuyla bağırdı ki. Aklım çıkıyordu neredeyse. Kızlarla aynı tepkiyi verdik. Hele Nihal yüreğini tutup gözlerini fal taşı gibi açtı.
Bir gol alt tarafı. Ses tellerini yırtmaya değer mi?
Aynı takımda olan bütün oğlanlar o çocuğun üstüne koştu. Sarılıp üstüne atladılar.
"Helal be Emir! Son dakikada kurtardın maçı!"diye haykırdı Eser. "Teller olmasa ben de atlayacaktan üstüne." Emir denen çocuk eliyle göğsüne vurup, "Eyvallah." dedi. Sonra yüzünü formasına silip kendi kalesine doğru ilerledi. Son iki dakika kala rakibi oyalamak için defansa çekildiler. Yoksa Emir forvet oyuncusuydu.
"Kim o, tanıyor muyuz?" Bahar sorusunun cevabını beklerken Eser'i dürtüyordu.
"Kerim'in abisi."deyince kızların bakışları bana döndü. Ne oğlum? Benim mi abim? Bana niye bakıyorsunuz? İmalarını anlayıp takmadan iki dakikanın geçmesini bekledim.
"Futbol oynasın diye doğmuş sanırsın."
"Çok yetenekli adam. Oynuyor. Ayak var. Kullanıyor adam."dedi Halil. Emir'i övmeye bir süre devam ettiler.
"Şöyle bir abim olacak var ya. Yanından ayrılmazdım."dedi Eser. Halil de, "Kardeşi de ayrılmıyor ki yanından."dediğinde eliyle arka tarafımızı işaret edip Kerim'i gösterdi. Baştan beri görmesem de Kerim'in de burada olduğunu anladım.
Nihal hariç hepimiz çaktırmamaya çalışıp ve tabi ki beceremeyip altı kişi aynı anda ona bakınca haliyle o da bize baktı. Gözleri direkt gözlerimle buluşunca hemen çekip Eser'e döndü ve hafifçe baş salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Kız
Teen FictionBurada duygular stabil değil. Herkesin yüreği bir başkasının elinde. Ve bir de itiraf mektupları... Sahiplerine ulaşamadı. Bu şiir bana yazıldı, başkasının kalbine işledi. Ve Bay Lacivert... O küfürlerin ve hakaretlerin sahibini aramana gerek y...