AZRA YILMAZ
Sabah saat 06.00
Güneş ışığı gözüme geliyordu. Çadırda döndüm, durdum. Sonunda esnedim. Dışarıda hiç ses yoktu. Yanıma baktım. Serkan mışıl mışıl uyuyordu. Onu öpüp üstüme ince hırkamı aldım. Ayakkabılarımı giyip çadırdan cıktım. Kendi kendime söylenerek
"Uhh.. Çadır amma sıcakmış."
Etrafıma bakındım. Herkes mışıl mışıl uyuyordu. Hocanın getirdiği sandalyede oturan kişiye gözüm çarptı. Dün bizimle odun toplayan kız, Sudeydi.. Neşeli bir tonla
"Günaydııınnn"
Sude okuduğu kitaptan basını kaldırıp gülümsedi.
"Güüünaydıınn"
"Bu saatte ne yapıyorsun burada?" dedim.
"Kardiyoya çıktım. Ormanı biraz dolaştım yani. Şimdi de kitap okuyorum" dedi kitabı göstererek. Okuduğu kitap "Doğan Cüceloğlu'nun Var Mısın?" dı.
"Yazar ne anlatıyor bu kitapta?" diye sordum merakla.
Sude kitap ayracını kaldığı yere koyup gözlerime kilitlendi.
"Kitap aslında söyleşi tarzında ve yeni başladım açıkçası" diyerek güldü. Eşlik ettim.
"Doğan Cüceloğlu'nun kendi hayatından ders aldığı konuları soruyor röportaj yazarı. Doğan Cüceloğlu'da cevaplıyor." dedi.
"Hm.. Anladım. Bitirince senden alabilir miyim? Merak ettim" dedim. Sude
"Elbette okuyabilirsin. Ama şöyle yapalım. Ben kitaplarımda beğendiğim yerlerin altını çiziyorum. Bana göre ilginç olanları yani. Belki sen okurken orasu sana ilginç gelemeyecek. Bu yüzden" diyerek çadırındaki çantasından bi kitap çıkardı. Bana uzattı.
"Bunu sana vereyim. Senin ilgini çektiği yerleri sen çiz kendince notlar al. Eğer farklı yerleri çizdiysek bunun hakkında fikirlerimizi paylaşalım. Hem bu sayede bakış açısı kazanmış oluruz" dedi kulağa o kadar mantıklı geliyordu ki.. Hızlı bir şekilde dediğini onaylayıp uzattığı kitabı aldım.
"Teşekkür ederim. Bu çok mantıklı. Şey.. Sen Halil'lerin sınıfında mıydın?" dedim
Başını olumlu yönde salladı.
"Aa o zaman her öğle arasında konuşalım"
"Olur"
Biz konuşurken arkamdan bir hışırtı geldi. Arkama tam bakıyordum ki Halil "Böğh" dedi.
Sıçrayarak bağırdım.
"Yaaa n'apıyorsun Halil ya!!" Halil'in yüzüne bir tane geçirdim.
"Ahhh kızım ne yapıyosun? .."
Çeneni düzeltti.
"Ah yanağım göçtü Azra.. Bayağıdır tokatını yemiyodum."
"Özlemişsindir" Önümü döndüm. Sude şaşkınlıkla bizi izliyordu. Kahkaha attım.
"Merak etme kuzum. O alışkın" o sırada Halil'in yanağını okşadım. Halil bana ters ters baktı.
3 SAAT SONRA
Halil'le hala didişiyorduk. Sude'yse çoktan kitabını yarılamıştı. Halil'e öyle bir tokat atmış bulundum ki yanağı kızardı. Bunun üzerine Halil beni sırtına aldı. Çığlıklarımı görmezden gelerek beni çadırımızın içine fırlattı. Serkan uyuyordu. Serkan'la çarpıştık. Ve Serkan acı içinde kıvranarak:
