10/05/1998
"Tarihi doğru atabildim mi bu kez? Bilmiyorum, pek önemsemiyorum artık günleri. Pek gerek olmuyor. Çalışmıyorum, dışarı çıkmıyorum, hatta bazen odamdan bile çıkasım gelmiyor. Ölmeyecek kadar yemek yesem, yetiyor. Düşünmüyorum da çoğu zaman. Genel olarak, hiçbir şeyi. Geçmişte çok düşünmekten delirdiğim için olsa gerek, bunun bana tanrının bir armağanı olduğuna inanıyorum. Bazen yürüyüşe çıkıyorum geceleri. Talihsiz caddelerde şans kovalıyorum bir sokak kedisi gibi. Biri görür de belki nasıl olduğumu sorar diye umutlanıyorum. Sen bile sormazken üstelik. Bir aptal gibi, umut ediyorum.
Her neyse.
Sevgilim, bu sana kaçıncı mektubum bilmiyorum. Saymayı bırakalı.. aslında hayır; sanırım bu konu hakkında düşünmeyi bırakalı çok oluyor.
O gece, bana iyi gelecek olan tek şey yalnızlıktır belki de, demiştim. Sanki bir zamanlar sana bir sanat eserini inceliyormuşçasına dikkatle bakan gözler bana ait değilmiş gibi, o gün bomboş dipsiz bir kuyuya bakıyor gibiydim. Hatırlıyor musun? Hiçbir his barındırmadan sadece mavilerine bakarak, arsızca seslenmiştim ismini. Zira ben öylesine net, öylesine safi hatırlıyorum ki o anı. Değil ellerim, dizlerim bile titrememişti. Soğuktan uyuşan parmak uçlarım sıcacık ellerine değmişti önce. Sonra kollarına uzanmış ve seni kendime yavaşça çekip sarılmıştım, anımsadın değil mi şimdi? Bir yabancıya nezaketen selam veriyormuşum gibi görünüyordu belki de uzaktan ve fakat sessiz dudaklarım 'nolur sev beni.' diye yalvarıyor, çığlık çığlığa ağlıyordu o an. Ama duymadın, değil mi? Aslında şimdi düşündükçe daha iyi anlıyorum, defalarca kez yalvarsam dahi duymazdın kelimelerimi. Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve sustum o yüzden. Biliyorum sevgilim, korkunç biriyim.
O gece vücudum stresten titremiyor, ellerim gerginlikten terlemiyordu belki ama kalbimde bir yerlerde hissettiğim dehşet bir sızı vardı. Yanından ayrıldığımda göğsümün sol tarafına deli gibi vurarak ağladığımı, bir kez dahi olsun sevgiyle okşamadığın saçlarımı çekiştirdiğimi anımsıyorum. O zamanlar bu histen nefret etmiş, tanrıya bu duyguyu yüreğimden alsın diye dualar etmiştim. Ne kadar doyumsuzmuşum meğer, o anki haykırışlarımın tattığım son duygu kırıntıları olduğundan bile birhaber, bir zavallıymışım. Bunu yeni yeni fark ediyorum. Evet, komik değil mi? Fazlaca acınası. Biliyorum, hep acınası biriydim.
Bu sabah uyandığımda, her zaman yaptığım gibi; ilk işim odamın sol köşesinde duran aynadaki yansımayı seyretmekti. Gördüğüm beden öylesine korkuttu ki beni, ağlamak istedim. Hâlâ yalan söylüyorum, fark ediyorsun değil mi? Üzgünüm, özür dilerim. Ağlamak değil, bu sabah sadece ölmek istedim. Neden bilmiyorum, hayatımda ilk defa aldığım her bir nefesi sorgularken buldum kendimi.
Tozlu aynadaki yansımaya biraz daha dikkat kesildiğimde artık anlamaya başladım seni. Siyah saçlarımdaki çirkin kat izleri, saçlarımı neden hiç sevemediğini bas bas bağırıyor gibiydi. İki elimi de kulaklarıma sıkı sıkıya bastırmış olsam dahi duyabiliyordum. Göz altlarımdaki iğreti morluklara ve rengi solan dudaklarıma bakınca anladım. Senin yerinde ben olsam, ben de ürkütücü göz altlarıma süzülen yaşlara parmak uçlarımı değdirmek istemezdim. Tanrının özenle yarattığı kiraz kırmızısı dudaklarını neden benden sakındığını da anlıyorum artık ve fakat bunun sebebini kendime söylemeye dahi çekiniyorum. Yazmaya elim dayanamayacak gibi, mazur gör.
Seni anlayabilmek için ne kadar çabaladığımı görebiliyor musun? Gör ve gurur duy benimle.
Mektubum fazla uzadı, o yüzden kısa keseceğim. Artık bunun kaçıncı mektubum olduğunu biliyorum, sevgilim. Hoş, sen de çoktan anlamışsındır zaten. Sadece, umuyorum ki her bir satırda mavilerini ilgiyle gezdirmiş, o yanından hiç ayırmadığın siyah tükenmez kaleminle yer yer cümlelerimin altını çizmişsindir. Tıpkı kitap okurken yapmaktan deli gibi hoşlandığın zamanlardaki gibi. Artık nelerden hoşlanıyorsun, bilmiyorum. O zamanlar da bu konuda birçok kez yanılmıştım zaten.
Her neyse, en azından bu kadarını hak ettiğimi düşünüyorum. Sözcüklerimdeki anlamı hisset.
Günlerin güzel geçsin sevgilim, hayatına getirdiğim bütün çirkinlikleri teker teker geri alacağıma söz veriyorum. Artık sen de yalnızsın. Hoşça kal, saçlarından öptüm say."
-Eylül.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
talihsiz caddelerde şans kovalıyorum
Teen Fiction"Bazen yürüyüşe çıkıyorum geceleri. Talihsiz caddelerde şans kovalıyorum bir sokak kedisi gibi. Biri görür de belki nasıl olduğumu sorar diye umutlanıyorum. Sen bile sormazken üstelik. Bir aptal gibi, umut ediyorum." Not: Kitabı okumaya başlarken ta...