Yetiştin kızım yetiştiiinnnnnn
Herkese merhabalar!! Yeni gelmedik, geri geldik demek istiyorum ama bu konuda espri yapamayacak kadar suçluyum.. Bu konuda direkt konuşmayıp sizi bölüme yönlendiriyorum efendim:
Bölüm şarkımız:
The Weekend- Call Out My Name. (Sözleri sanki Arel yazmış gibi.)
Hepinize keyifli okumalar diliyorum!
Karanlığın renkleri devirdiği o dünyadayım.
Uçmuşum, sürüklenmişim diyarlara. Dudağımda o yanık iz, dudağımdaki o kömür karası. Çıplak ayak parmaklarım yeşermekte olan çimleri biçiyor ve kulağımın hemen arkasında büyük bir veryansın işitiyorum: Kömür karası. O kömür karası eline geçirmiş karanlığın renkleri devirdiği dünyamı. Bir kömür karası uğruna değersizleştirilmiş ruhum. Ortada tek başıma kalmışım ve kafama kargalar konmuş, tek bir kömür karası almış hayallerimden gururumu: Tek bir kömür karası, dudaktaki tek bir kömür karası, götürmüş benliğime at ne varsa.
Dudaktaki tek bir kömür karası... Nasıl silebilirdi tek bir bireyi ait olduğu her bir topraktan?
Gururdan, öz saygıdan, kendine konduramamaktan; geçmişe duyulan o saygıdan, döktüğün gözyaşlarına duyduğun o minnetten. Tek bir kömür karası ait olduğum topraklarda erozyon oluşturmuştu ve şimdi kendimi hiçbir yere ait olamamış o kuş gibi hissediyordum. Uçuyordum ama boşunaydı. Kanatlarım vardı ama yörüngem yoktu, yörüngemin beni sürüklediği bir evim yoktu. Ben yoktum.
''Kelimelerin kibritti, cümlelerin ateş.'' dedim o yoğun sessizliğin ardından. O küvetteydik. Kömür karasının beni devirdiği küvetteydik. ''Geldin. Beni yakmak istediğini haykırdın. Kelimelerini cümlelerine vurup yangın çıkarmaya çalıştın ama seninle savaştım. Sana karşı koydum, sana yenilmedim.'' Kafasını fayansa dayamış ve gözlerini kapatmıştı. Dudaklarını ısırışı pişmanlığına vurduğu küçük bir cezaydı, biliyordum. ''Kelimelerin ve cümlelerin yetmemiş gibi gelmiş şimdi de beni öpüyorsun... Arel, yangından yürüyemiyorum kendi sokağımda. Sokaklarım bitti, caddelerim bitti, şehirlerim bitti ve sen kalkmış dünyamı tamamen aleve veriyorsun. Bana bunu neden yapıyorsun?''
''Duramadım.'' dedi sadece.
Bu kadar kolay mıydı?
Beş dakika önce olmuştu her ne olduysa. Birden kavramıştı dudaklarımı; teni tenimi bir şarap gibi içtiği o anlarda öylece kalakalmış ve hareket edememiştik ama iki taraf da şaraplarının son damlasını dahi içmişti, ortada bize dair bir iz yoktu. O kısa ten temasının ardından elektrik çarpmış gibi ayrılmış ve susmuştuk. Ne yaşadığımızı çözmeye çalışırken daha da karışmıştık ve ona söylemesi bu kadar kolay geliyordu ama ben gerçekten de kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum. O ise gözlerini kapatmış, çok yüksek bir ihtimal ile beş dakika önce yaşadığımız anı kafasında canlandırıp duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERMEST 2
JugendliteraturIssız gölgelerin hakimiyetini kapladığı gecede terk edilen bir kadın. Ruhunu, zihnini, ona ait olan her bir yansımayı babasının öldürüldüğü patlamada kaybeden bir adam. Kendinden geçip birbirlerinden geçemeyenlerin hikayesi. Kendinden geçip yolun so...