Konuş

135 5 8
                                    

🎶 Kendin emin değilsen, sevme🎶


"Ona bakmaya devam mı edeceksin? Yani bana da yardım edebilirsin, böyle seçeneklerimizde var." Dedi Gökçe. Başımı kekten kaldırıp ona baktım. "Meleğim, artık kalkıp hazırlansan mı?"

"Gökçe, görmüyor musun? Kekle bir şey konuşuyorum!" Dedim. Beni bölmese olmazdı! Keke derdimi anlatıyor hem o, hem ben ağlaşıyorduk. Ama içimizden!

"Ya sen ne anlatıyorsun, gözünü seveyim?! Hayde kalk giyin!" Dedi. Başımı usulca sallayıp keke döndüm.

"Görüşürüz, kekçik!" Kekime veda edip sandalyeden kalktım. Bana delimişim gibi bakan Gökçe'nin yanından geçip mutfaktan çıktım.

"Aa bu kız deli!" Sonda ki 'i' harfini uzatıp bağırmaya başladı. Ona cevap vermeden odama geçip kapıyı sertçe kapattım.

Belimi kapıya yaslayıp boş bakışlarla odayı taradım. Piknik ya da mangal her neyse, gitmek istemiyordum. Onu görmekte istemiyordum. Ama diğer yanım inadına git ve orda ol diyordu. Ve sanırım onu dinleyecek, gidecektim.

Gökçe beni fark etmiyor. Üzüldüğümü görmüyor veya ben fark ettirmiyordum. Yinede onun bu durumu görmesi, fark etmesi lazımdı. Belki de yanlış düşünüyorumdur..

Yaslandığım kapıdan ayrılıp, beyaz dolabıma yöneldim. Aynalı kapaklarından birini açıp göz gezdirdim. Urfa sıcağıyla baş etmek için elbise güzel tercih olurdu. Rengini önemsemeden bir tanesini çekip aldım. Kırmızı, sade, dizlerimin üstünde biten elbiseyle göz göze geldim. Kendi kendime göz devirip geri yerine koydum. Tekrar bir tane askılıktan elbise aldığımda bu sefer, beyaz, çiçekli ve uzun elbise gelmişti.

Kendimce onay aldıktan sonra yatağım üstüne atıp ona uygun ayakkabı seçtim. Beyaz sandaletleri alıp kenara koyduktan sonra üstümdekileri çıkartıp elbiseyi giydim. Kirlileri alıp odadan çıktığımda Gökçe ordan oraya koşuşturuyordu.

Banyoya gidip elimdekileri kirliye attım. Aynanın karşısına geçip saç modeli düşünmeye başladım. Hep açık bıraktığım için bu sefer toplamak istemiştim. Saçımı aşağıdan hafif bir topuz yapmaya karar verdikten sonra uzun uğraşlarımla tatlı bir görüntü yarattım.

Bu tatlığım şaka mı? Neyse fazla şımarıklık yapmadan ve Gökçe'nin radarına yakalanmadan mutfağa geçsem iyi olurdu.

Mutfağa paytak adımlarla koştuğumda, Gökçe masanın üzerindeki eşyalara anlamadığım ya da anlamdıramadığım türden bakıyordu. Sanırım onlarla duygusal bir bağ kurmuştu. Sevgililerine bile böyle bakmamıştır.

Yanına gidip baktığı yere baktım. Sadece piknik sepeti vardı. "Gökçe, neye bakıyorsun?" Diye sordum. Acayip merak etmiştim, bu kadar duygusallaştıran şeyi.

"Çok tatlı duruyorlar." Dedi. Kaşlarım aniden çatılınca neyin tatlı olduğunu anlayamadım. "Görüntü takıntım var Alya. O yüzden tatlı buldum. Anlamazsın sen!" Dedi, sıkıntıyla.

"HEEE desene!" İnsanın salak arkadaşı olunca hayat bir garip geliyor. "Neyse benlik bir şey var mı? Her şeyi halletmiş gibisin ama yinede sorayım." Dedim sepetleri incelerken. İçimden bir şey yapmak gelmiyordu ama lafta istekli gözükürüm.

"Yok ben hallettim. Sadece aşağıya indirmesi kaldı." Dedi.

"Nasıl gideceğiz?" Sonuçta arabamız yoktu ki!

"İlker bizim arabayla gideriz dedi, bende bir şey demedim. Eğer rahatsız olacaksan, Hakan gelebilirmiş onunla gidersin." Dedi. Başımı sallayıp masadaki üç sepetten ikisini alıp mutfaktan çıktım.

Şanlı Komutan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin