1.6 (Final.)

789 74 77
                                    

Selamlar, bu ficin de sonuna geldik.. açık konuşmak gerekirse istediğim gibi olmadı.. bol bol minsung da göremedik, ama yazacağım diğer fic de bol bol göreceğinizden emin olabilirsiniz! Hâlâ ficin angst olmayacağına dair ümitleri olanlardan özür dilerim..İyi okumalar!

_______________________________________

     

                    | Mesajlaşma |

Minho-Jisung

Jisung: Özür dilerim.
(03.25)
                                 

                                     Minho: Jisung,  neden özür diliyorsun güzelim?
                                             (06.08)                

                                      Minho: Jisung? Endişelenmeye başlıyorum.
                                                 (07.38)                  

<><><><>

Lee Minho'nun ağzından.

Endişelenmeye başlıyordum, kalbimde iğrenç bir his vardı.

Sanki kötü bir şey olmuştu da kalbim bunu önceden hissetmiş gibiydi.

Gecenin üçünde Jisung'um bana neden özür dilerim yazmıştı.

Artık mesajlarıma cevap vermemesiyle ciddi manada
korkmaya başlamıştım.

Evlerimiz birbirine uzaktı, bu nedenle Changbin'i aradım. Çünkü evlerinin arasında 5-10 dakikalik bir mesafe ancak vardı.

Korkuyordum, kalbim sanki kan yerine zehir pompalıyordu.

Delicesine çarpıyor, beynimi kötü düşünceler ele geçiriyordu.

Tanrı'm, ne olur..

Ne olur, ne olur..

Bugün en mutlu günümün olması gerekirdi ancak içimdeki o kötü his asla peşimi bırakmıyordu.

Alelacele durdurduğum taksiye binmiş ve adresi şoföre vermiştim.

10-15 dakika sonra meleğimin evine vardığımda, hızla ilerledim.

Karşılaşacağım şeyden de habersizdim tabii.

Çaldım kapıyı.

Açılmadı.

Beklediğim o heyecanlı adım sesleri ulaşmadı kulağıma.

Tekrar çaldım, yine açılmadı.

Bekledim sabırla, güzel meleğimin sesini bekledim.

Geldim Minho, geldim!

Diye bağırmasını bekledim.

Bağırmadı.

Omzumla vurdum kapıya açılsın diye.

Bir kez daha vurdum, bir kez daha vurdum ve bir kez daha vurdum.

Açıldı sonunda kapı, hayatımda hiç bu kadar hızlı koşmamıştım sanırım.

İlk odasına baktım, yoktu.

Oturma odasına baktım, yoktu.

Mutfağa baktım, yoktu.

Bu sırada adını seslenmeyi de ihmal etmedim.

En son olarak banyoya yöneldim, korka korka.

Karşılaşacağım manzaranın ne olacağını bilememekle hızlandırdım adımlarımı.

Changbin'in seslerini duydum.

Ağlıyordu.

Neden ağlıyordu?

"Gidemezsin, sana daha yeni kavuşmuşken gidemezsin!"

Ne?

Mümkünmüş gibi daha da hızlandırırken üst kata adımlarımı, içimdeki o tiksindirici his daha da büyüyordu.

Sonunda kapısı hafif açık banyoya ulaşırken, kalbimde ki korkuya rağmen içeri girdim oradan.

Hayır.

"Jisung!"

Bileklerinden kan akıyordu, hayır.

Olamazdı, olamazdı!

Biz daha yeni kavuşmuşken olamazdı!

"Jisung, Jisung, Jisung!"

Sayıklıyordum.

"Bebeğim, hadi aç gözlerini."

Yanımdaki Changbin'e baktım, güzel bir şey söylesin diye.

Omuzları sarsıla sarsıla ağlıyordu.

"Changbin?" Dedim bir umutla.

"Ölmüş."

"Hayır!"

Jisung'un başını tuttum, bastırdım göğsüme.

Belini kavradım iyice, sarıldım.

Son defaymış gibi.

Kabullenmek istemedim, ölemezdi o.

"Ölemezsin, Jisung seni daha yeni bulmuşken ölemezsin!"

Sonra Jisung korkar dedim, alçalttım sesimi.

"Jisung'um, kalk bebeğim..ne olur!"

Cevap vermedi.

Birleştirdim dudaklarımızı, belki uyanır diye.

Uyanmadı.

"Çok yorgunsun, öyle değil mi? Bu kadar derin uyuduğuna göre öylesindir bebeğim.."

Ne kadar kendimi inandırmak istesem bile, Jisung'un soluk teni, mor göz altları ve dudakları bana aksi olduğunu kanıtlıyordu.

O gün benim bebeğim öldü.

O gün benim meleğim, gerçekten melek oldu.

O gün benim çiçeğim, yapraklarını döktü.

O gün benim Jisung'um, 25 Mart 2018 tarihinde hayata boyun eğdi.

Baş ucunda bıraktığı mektupla.

*Not: bu fic 2018 yılında geçmiştir.

Caro diario..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin