11

548 56 36
                                    



scaramouche:

erotik bir mağazada çalışmanın en kötü yanı ise, asla bir şey üzerinde düşünüp ciddi olamamanız olabilirdi. tezgahın arkasından uzanan 10 santimlik oyuncak penisler suratıma değmesin, ya da herhangi bir yerime diye hareket ederken, depresyona nasıl girecegim amina koyayim ben?

kazuha ile aramız hiç, ama hiç iyi değildi. böyle olmasını isteyen bendim ama bunu kaldırmak cidden çok zordu, oyuncak penis, hayır odaklanamıyorum olmuyor. başımı homurdanarak tezgaha koydum. sadece şu borç meselesi hemen bitsin, sonrasında kendi kişisel hayat meselelerim ile rahatça uğraşabilirim.

yurt odasına döndüğümde, kapının arasından yansıyan ışıklara bakılırsa kazuha'nın da geldiğini anladım. kapıyı açıp içeri girdim ve bakışlarımı kaldırıp salonda oturan kazuha'ya doğru baktım. bir şey demem gerekiyordu. merhaba. yemek yedin mi? iyi geceler. günün nasıldı? şey geçen gün hakkında.. çünkü artık bu sessizliğe katlanamıyordum. kazuha, hızlıca kalkıp odasına gittiğinde öylece olduğum yerde kaldım. tamam benden uzaklaşması istemiştim ama cidden bu kadar kolay mıydı? bu kadar kolay olması, kalbimi eziyordu sanki. buna izin veremezdim.

"HEY! tamam şerefsizlik yapmış olabilirim!" çantamı yere bırakıp onun kapısına doğru ilerledim, "ama genede bu kadarı fazla oluyor!" kapısının kulpunu tutup, kapıyı açtım. "bu şekilde benden kaçamazsın! duydun mu beni-"

gözlerim yatakta oturan ve kitabından başını kaldırmış bana hayretle bakan beyaz saçlı kıza kaydı. ha? bu kız da kimdi?

"scaramouche?" kazuha, dönen sandalyesini bana cevirdi. "bir sorun mu vardı? ayaka ile konuşuyordum da duyamadım."

kırmızı gözleri acımasız ve soğuktu. o an, kendimden tiksindim. yerime çoktan daha iyi birisini bulmuştu. çoktan, daha iyisini bulmuştu. geriye doğru bir adım attım, nefesimi tutarak. "hayır, bir şey yok."

siktir, siktir, siktir. kapiyi kapattım geri ve kapıya doğru dehşet içinde bakakaldım. siktir, siktir. bu kadar kolay mıydı? bu kadar mı çabuk vazgeçmişti? bu kadar mı önemsizim? sadece, siktir, böyle olmaması gerekiyordu. böyle olmasını istememiştim, ben bunu istememiştim.

yere damlayan, iki damla ile irkildim. elimi yavaşça gözüme doğru götürünce, ıslak olduklarını fark edip irkildim. ağlamak mı? zayıf bir insan duygusunu mu yaşıyordum cidden? bunun için? ask acısı denen siktiri boktan bir şey için? bu kadar acınası birisi mi olmuştum ben?

odama doğru geçtim hızlıca ve kapıyı kapattım. kapıya yaslanip, yavaşça yere comeldim. kimse görmediği sürece, bu kadar acınası olmanın bir önemi yoktu. dizlerimi kendime çekerek, yüzümü dizlerime gömüp biraz daha acınası olmaya karar verdim.


yerimi doldurmasini anladim, bir önem teşkil etmediğimi de anladım ama karşımda flortlesmek zorundamıydılar? sabahki dersime gitmek için okula gelmiştim ki koridorda duvara yaslanmış gülümseyerek ona doğru eğilmiş kazuha'nin anlattığı şeyi dinleyen ayaka ve kazuha ile kalbime karnıma gene bir taş oturdu. Beni fark etmediklerine eminim çünkü bir gölge gibi, hemen oradan yok olmuştum. sınıfıma girip mona'nın yanına oturdum. telefondan başını kaldırıp bana selam verdiğinde ben cevap vermedim. kendi telefonumu açtım ve banka hesabıma girdim. maaşım gelmişti, hiç düşünmeden hepsini fatui'nin borçlarım için açtığı karta attım. ama genede kazuha ve ayaka arasında olan şey, kafamdan bir türlü çıkmıyordu. kafamdan çıkmasa, kalbine sürekli ağrı saplanıyordu ve bu duygular, benim için bir ilkti ve her seferinde kalp krizi geçiyorum falan sanıyordum amına koyayım.

kazuscara ; sweather weather.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin