4

574 56 65
                                    

kazuha:

aman.
tanrım.
demin onu öptüm.

hala o an aklımdan çıkmıyordu. dudaklarımı, onun yumuşak ve sıcak dudaklarına bastırdığım an. sanki, dondurma gibi dudaklarım arasında eriyordu dudakları. tadı böğürtlen gibi tatlı bir şeydi. sonra bana şaşkınlıkla bakan lacivert gözleri. hafifçe aralanmış ıslak dudakları.

titreyen ellerim ile, bardağa su doldururken bu halimi kimsenin görmediğine şükür ediyordum. çünkü normalde sakin bir kişiliğim vardı ve şuan sakin kalmak zor zordu. bardağı ağzıma diktim ve hızlıca tezgahın kenarına koydum.

"demin ne yaşandı öyle?"

heizou, mutfagin girişinde durmuş bana sırıtarak bakıyordu. iç çektim ve bardağı lavabonun içine koydum.

"bir şey olmadı."
"beni kandıramazsın, aranızda bir elektiriklenme olduğunu anlayabiliyorum ve ayrıca ondan hoşlandığın çok belli."

ona doğru döndüm ve kaşlarımı hafifçe catarak başka bir yöne baktım.

"sırf benimle yattın diye beni daha iyi tanıdığını düşünme."

heizou ile karışık bir geçmişimiz vardı ama bunu kimsenin öğrenmesini ikimiz de istemiyorduk. lisede uzunca bir süre boyunca ondan hoşlandım, o da bunu biliyordu. o herseyi bilen, her şeyi tahmin eden bir zeka küpüydü nede olsa. duygularımı bilmesine rağmen, benimle flört etmeye ve duygularım ile oynamaya devam etti. o her ne kadar bunu kabul etmese de. lise bitince, aynı üniversiteye düştük ve bir şekilde ikimizin de kafası güzel iken olan olmuştu. uyandığımız da ikimizde bunu kimseye söylememeye karar vermiştik. zamanla ortak arkadaş grubumuz bile oldu ve bu sır asla gün yüzüne çıkmadı. aramız tuhaf falan değil ve bu ikimiz için de en iyisi.

"Yalnız senle yatmadan önce de böyle birisiydim ben." mutfağın içine girdi ve yanımdaki tezgaha yaslandi. "gerçekleri söylemem her zaman sinirini bozmuştur."

ona göz ucuyla baktım ve iç çektim. acaba gerçekten öyle miydi? gerçekleri duymak istemiyor muydum? gerçekleri duymak, beni korkutuyor muydu? "sanırım haklısın." yaslandigim tezgahtan dogruldum. "gene de bazı yorumlarını kendine saklasan iyi edersin."

"bunu saklamadan edemem ama."
"neyi?"
o da tezgahtan dogruldu ve mutfak kapısının yanına doğru yaslanıp, içeri doğru baktı ve gelmem için işaret etti. yanına doğru gelip, kafasının üstünden bende içeri doğru baktım. gözüm scaramouche'a kaymisti. heizou'da onu göstermek istiyordu belli ki.
"dalgın gözüküyor, etrafındaki bütün seslere rağmen kendi düşünceleri içinde kaybolmuş. ve oturma şekline bak, öne eğilmiş ve dudağını büzmüş. parmağı ile dudağını okşuyor belli ki demin ki öpücüğü düşünüyor. onun içinde sadece basit bir öpücük değildi demin olan şey."

dediği gibiydi. scaramouche, elini çenesine koymuş düşünüyor gibi gozukuyor olsa bile parmağını dudağına götürdüğü belli oluyordu. koyu mavi gözleri ise karşıya bakıyor gibi gözükse de daha derinlere bakıyor gibiydi.

geri adım attım. heizou da dogruldu ve bana doğru baktı.

"bu gece onu elde etmene yardımcı olabilirim."

hafifçe sırıttı. bu düşünce beni heyecanlandirmisti, red edemedim. heizou, sessizliğimi cevap olarak almış olmalı ki, içeri girdi. kendinden emin gözüküyordu. zaten aklına koyduğu şeyi yapan birisi olmuştur her daim.
scaramouche'un yanına otururken, bende karsi koltukta oturan aether'in yanına oturdum. masadaki bira şişesini dudaklarıma götürürken, gözlerim onlardan ayrılmıyordu. heizou, bir bira şişesini aldı ve scaramouche'a doğru baktı.

kazuscara ; sweather weather.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin