İşler gittikçe karanlık olmaya başladı. Chan çıldırmıştı. O sevgilisine söz söylemeye bile korkarken hani cüretle birisi ona böyle şeyler yaşatabilirdi? Kimdi bu? Kafayı sıyırdı. Bağırdı, çağırdı, dağıttı, kırdı. Ama yine Hyunjin'in kollarında sakinleşti.
"Aşkım lütfen sakinleş, sakin olursan kim olduğunu bulabiliriz ama sinirlenirsen belki ölebiliriz bile."
Chan parmaklarıyla Hyunjin'in yüzünü tuttu. Doğruldu ve tuttuğu çehreyi kendine doğru çevirdi.
"Bana bak, ağzından ölüm lafı duymayacağım. Sakın ama sakın bunu bir daha söyleme, ikimiz beraber doğduk beraber de öleceğiz."
Sonra bir tutkuyla öptü onu. Kaybetme korkusunu hissettirirken 'seni bırakmam' diyordu bir yandan öpüşü. Bu tezatlık Hyunjin'i tedirgin etmeye yetmişti.Günlerden Çarşamba, saat 18.30
İki çift sakince otururlarken birbirlerinin ellerini okşuyorlardı. Sakinlik Chan'ın telefonunun çalmasıyla bozuldu. Chan telefonu açtı, arayan Felix'ti ama konuşan Jongi.
"Chan ağabey merhaba."
"Merhaba, Jongi. Sensin değil mi?"
"Evet benim. Sana bir şey sormam gerek."
"Tabii, dinliyorum."
"Ama çok önemli."
Chan telefonu hoparlöre aldı ve Hyunjin'de dinlemeye başladı.
"Evet söyle."
"Ee dün akşam bazı sesler geldi. Felix ve ağabeyimin kaldığı odadan. Şimdi uyuyorlar ama gün boyu da odadan çıkmadılar ve sesler ara ara gelmeye devam etti."
"Felix ve Jeongin aynı odada mı kalıyor?"
"Evet, yeterli oda olmadığından."
"Pekâlâ. Sesler nasıldı?"
"Sanki birisi çığlık atıyordu. Ama anlayacağın şeyden değil, gerçekten birisinin canı yandı."
"Nasıl yani? Belki sen yanlış anlamışsındır Jongi."
"Hayır ya. Gerçekten çığlıklar eğlence dolu değildi, canı acıyordu birinin."
"Şimdi onları uyandırmayı dene. Hiç odaya girdin mi?"
"Aslında hayır, sadece uyuduklarını tahmin ettim çünkü 2 saattir falan hiç ses yok. Kapıyı tıklatmaya korktum biraz."
"Korkma tıklat. Ne olacak sanki?"
"Iı biraz Felix ağabeyden çekiniyorum."
"Jongiciğim, Felix çekinmen gereken biri değil kendisi anlayışlıdır. Tıklat kapıyı, gir içeri."Jongi odaya doğru ilerledi. Kapıyı tıklattı. İçeriden ses gelmedi.
"Ses gelmiyor."
"Bir daha dene. Kapı kilitli mi? Eğer öyleyse ben geleceğim."
Jongi tekrar tıklattı. Ses gelmeyince kapı kolunu aşağı indirdi fakat kilitliydi.
"Galiba senin gelmen gerekecek."
"Bekle geliyoruz."
"Hyunjin gelmesin, ağabeyime bir şey olduysa kaldıramaz o."Chan gözlerinin dolduğunu hissetti. Küçük kızlara zaafı vardı, çok severdi.
"Kapat telefonu Jongi kendine dikkat et."
Chan ve Hyunjin 15 dakika içerisinde evdeydiler. Jongi onlara kapıyı açtı. Chan defalarca kapı kolunu aşağı indirdi fakat açılmadığı için kapıyı kırdı. İçeride tanıdık birisi vardı. Hannah. Chan'ın kız kardeşi. Elinde bir bıçak ile oturuyordu. Önünde ise Felix ile Jeongin'in cansız bedenleri vardı. Defalarca bıçaklamıştı. Acımamıştı.
"Oh, sevgili ağabeyim de gelmiş. Sana sürpriz yapmama daha vardı oysaki. Evet hayırlı olsun, Zayn ile tanışma fırsatı yakaladın. Nasıl? Bence çok havalı."Zayn aslında Hannah'tı. Her sırrı bilen, onları takip eden, 4 gün öncesine kadar ölümle butun buruna getiren oydu. Erkek ismi kullanıp şüpheye düşürmek istemişti ki, başarılı da oldu. Bir odada 6 kişi vardı, 2'si ruh, 4'ü beden. Ama sorun bakalım, asıl ölen kimdi?
Kimdi daha güçlü olan?
Spor yapan mı?
İçindeki tenhadan vazgeçip yeni sayfa açan mı?
Kimdi kardeş olan?
Kan bağın olan mı?
Kanının bağı olan mı?
Kimdi seni arkandan bıçaklayan?
İnandığın mı?
Sevdiğin mi?
Peki hangisiydi gerçek olan?
Yaşam mı?
Ölüm mü?Sondaki yazdigim sey bana ait, bir siir gibi dusunun. Cook onceden gunlugume yazmistim fakat bir yerde paylasmamistim demek ki buraya kismetmis. Ve uzucu haberi veriyorum, kisa zaman sonra final geliyor🥹Iyi okumalar diliyoruum💙

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Killer~HyunChan
FanfictionKatil olan Chan, öldürmek için kaçırdığı Hyunjin'e aşık olursa ne olur?