Aydınlığı Bulan Taraf

95 9 0
                                    

Her başlangıcın bir sonu vardır. Okula başladığında mezun olmanla son bulur, geride arkadaşların ve sevdiğin öğretmenlerin kalır. Yeni bir işe başlarsın istifan ile son bulur, geride bıraktığın anıların kalır. Yeni bir resme başlarsın beğenmeyip karalaman ile son bulur, geride emeklerin kalır. Ama en kötüsü; yaşamak ile başlarsın ölüm ile son bulur, geride insanlar kalır.

     Başlangıç ve sonda ise iki taraf vardır: Karanlık ve Aydınlık.

    Jeongin ve Felix, Chan'lardan döndükten sonra hiç konuşmamışlardı. İlk adımı Jeongin attı. "Felix, bugün bahsettiğin neydi? Garip, bizim anlamadığımız dilden konuştunuz yine. Bizden ne sakladınız o an?" Felix, Jeongin'in ellerini tuttu. "Sandığın gibi şeyler değil, hatta aklından organ mafyası olduğumuzu falan da geçirme tekrardan. Biraz derde girebiliriz ama kurtulacağız." Sarıldılar. Jeongin sarıldığı bedende birtakım duygular sezdi. Samimiyet, endişe, biraz hüzün. Ama en takıldığı yer, korku. Felix bir şeyden korkuyordu. Yüreğindeki ses bunu dışarı vurmak için haykırsa da kendisi soğukkanlı durmaya çalışıyordu. Tam bu sırada aşağı Jongi indi.

    "Ağabey! Seni göremeyince çok korktum." Jeongin hemen kardeşine sarıldı. "Ah tatlım, neden korktun seni bırakıp gider miyim hiç ben?" Jongi kafasını kaldırdı. "Şapşal! 9 yaşında değilim, sadece son yaşananlardan sonra her şey biraz daha ürkütücü gelmeye başladı. Örneğin eskiden 3 saat eve gelmesen endişelenmezdim ama bugün gelmeyince kafama binbir türlü senaryo geldi." Jeongin kardeşini tekrar kolları altına aldı. "Bebeğim biliyorum hiç kolay değil. Şu yaşında hiçbirini yaşamamalıydın."

    "Yaran acıyor mu ufaklık?" Jongi, Felix'e baktı. Tanımaya çalıştı. Adını sanki daha önce söylemişti. "Biraz. Ama senin adını unuttum." Felix gülümseyerek elini uzattı. "Tekrar tanışalım, Felix." Jongi karşısındaki eli tuttu. "Ben de Jongi."
"Jongi, şimdi geç bakalım içeri televizyondan film beğen, bizde ağabeyinle bir şeyler getireceğiz."

   Felix her şeyi hazırladıktan sonra tepsiye viski bardaklarını koydu. "Felix saçmalama. 13 yaşındaki bir çocuğun yanında alkol almayacağız herhalde."
"Ne olacak? O içmeyecek sonuçta."
"Felix çocuk içmek isterse ne bok yiyeceğiz. Kafamın etini yer."
"Bir şey olmaz."

Jeongin ve Felix içeri girdiklerinde Jongi çoktan filme başlamıştı.
"Ne açtın ufaklık?"
"365 Gün diye bir film. Bir kız kaçırılıyormuş da merak ettim."
Jeongin'in gözleri açılırken Felix kahkaha atmaya başladı.
"Jongi o senin yaşına göre değil. Bak +18 olduğu yazıyor."
"Ama izlemek istiyorum."
"Jongi olmaz."
"Sanki bilmiyorum he."
Jongi o an ne dediğinin farkına varmış gibi elini ağzına götürdü. Jeongin kaşlarını çattı.
"Ne dedin sen?"
"Ne demişim ben?"
"Biliyorum derken Jongi'cim? Nereden biliyorsun?"
"Ağabey şey, ee. Ya sorgulama işte bu yaş gruplarının aralarında geçen şakaları biliyorsun işte!"
"Yaşına göre davran Jongi."

Jongi ağabeyinin bu sert tavrından çekinmişti. Sessizce, koltuğun en ücra köşesinde baştan sona Felix'in açtığı filmi izledi. Ara sıra gelen öpüşme sahneleri vardı. O sahneler denk geldiğinde gözlerini kaçırıyordu ve ağabeyinin gözü de üstünde oluyordu.

Sonunda film bittiğinde Jongi odasına gitti.
"Jeongin sende abarttın biraz sanki. Kızda film isteği de bırakmadın."
"Felix ne abartması? Kaç yaşında çocuk, bunları bilmesi için daha çok yaşı var. Adamlar boşuna +18 koymamış oraya, gelmiş biliyorum dedi ya!"
"Jeongin ben 13 yaşımdayken barlardaydım. Hani sex yapmadam bile etrafımdakilerden duyuyordum ve ciddi bilgi sahibiydim. O yüzden bana garip gelmiyor. Hatta erken yaşta öğrenmem iyi olmuş."
Felix sırıttıktan sonra Jeongin sırtına vurdu.
"Marifet gibi anlat bir de tam olsun."
İkisinin de gülüştüğü anda Jongi geri geldi. Yavaşça Jeongi'nin kucağına kıvrıldı. Kollarını ağabeyinin kollarına doladı.

"Ne oldu bitanem?"
"Abi ben, bilmiyorum ben."
Jongi cümle kurmakta güçlük çekiyordu. Ne olduğunu o da bilmiyordu sadece sarılmaya ihtiyaç duymuştu.
"Ağabey sadece sarılmak istiyorum."
Felix sarılan iki kardeşi görünce kendini tutamadı. O da sarıldı. Fakat Jongi sırıtarak onu geri itti. "Kokuyorsun ya." Felix güldü.
"Ağabeyinde kokuyor."
Jongi kafasını salladı.
"Hayır o her zaman güzel kokar."
Gülüştüler ve tekrar sarıldılar. İşte üçü aydınlığa kavuşabilmişti. Hepsi gülüyordu. İçlerindeki boş aile sevgisi şu an dolmuştu. Dolmuştu elbet, fakat karanlıkta kalanlar? Onlara ne olacaktı?


HEYOO GERI DONDUMM. Biraz aksiyor farkindayim ama yaz tatilinde daha bol bolumler gelecekk. Bu ara kafam biraz karisik o yuzden hep uzgun seyler yazasim geliyordu bugun enerjikken boyle bir bolum yazayim dedimm. Gorusmek uzeree<33

The Killer~HyunChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin