Karşılaşma

403 38 12
                                    

Hyunjin bir atkadaşıyla sakince sahil kenarında yürüyordu. Gecenin geç saatleriydi. Küçüklüğünden bu yana kendine söz vermiş, bir sürü arkadaş edinmişti. Arkadaşları hep zorbalanan ve dışlanan kişilerdi. Onları tek bırakmayacağına dairdi sözü.

  "Hyunjin, istersen eve dönelim hava soğudu."

"Olur Jeongin, üşüdüysen kestirmeden gidelim." Jeongin kafa salladı. Ara sokağa girdiler. Hyunjin bıurayı sadece gündüz vakti kullanırdı. Sokaktan gelen garip sesler buranın pek de tenha olmadığını gösteriyordu. "Hyunjin, gerçektem çok üşüdüm. Bak şurada çöp yakanlar var, biraz yanlarına gidip ısınsak mı?" Hyunjin garipser şekilde oradakilere baktı. "Jeongin, pek hayra âlâmet insan gibi durmuyorlar." Jeongin, Hyunjin'i dinlemedi. Fakat yaşayacağı pişmanlığı bilse dinler miydi?

  "Baksanıza, iki tane genç geliyor." Jeongin konuşmaya başladı. "Merhaba, eve gidiyorduk fakat üşüdük. 15 dakika kadar ısınıp geri gidebilir miyiz?" Çetenin başındaki adam konuştu. "Tabii, fakat herkese çok güvenmeyin buralarda." Arkadan bir adam uzaklaştı ve telefon görüşmesi yapmaya başladı.
Adam:
"Alo, burada iki tane genç var. Kaçırırsak iyi para edebilirler, daha 20 yaşında ya var ya yok. Baya sağlıklı gözüküyorlar."
C:
"Bekle beni, ben gelene kadar da oyala."

   Adam, Hyunjin ve Jeongin'in yanına geldi.
"Ee gençler, kaç yaşındasınız bakalım?"
"Ben 19 yaşındayım, yanımdaki arkadaşım da 20. Değil mi Hyunjin?"  "Evet." Hyunjin bir gariplik sezmeye başlamıştı fakat geçen dakikalar ikisini de mayıştırmaya başlamıştı. Daha önce duymadıkları bir koku gelmişti burunlarına.

  ....

  İkisi de gözlerini açtığında eski bir odadaydılar. Odanın duvarlarında kan vardı. Ağır bir koku kaplamıştı her yeri. Mavi, yeşil arası yanıp sönen florasan lamba, eski ve kanlı sedye, yanlarımdaki cerrahi aletler onları korkudan titretmeye yetmişti.
"Vay, uyanmışsınız beyler." Hyunjin bağırdı. "Bizimle derdin ne senin? Kimsin sen ne yapıyorsun bunlarla?" Chan sinirlerine hakim olamadı. Ona bağırmasını kim söylemişti? "Çeneni kapat yoksa ilk senden başlarım." Bu sefer Jeongin atıldı. "Ne o, organ mafyası mısın yoksa? Hatta dur düşüneyim bizi tehtit edeceksin sonra burada 3-4 gün bırakacaksın." Chan ne diyor bu gibi baktı. "Arkadaşın çok dizi izliyor galiba. Neydi adı dur bakayım, hmm Jeongin'di." "Sakın arkadaşımın adını ağzına alma pislik!" Chan diliyle damağını şıklattı. "Tam da bu cümleyi bekliyordum. Çok klişe üzgünüm. Bunu daha önce çok duydum, bana yeni şeylerle gel." Hyunjin gözlerini büyüttü. "Psikopatsın sen!" Chan yalandan sıkılmış bir ifadeyle "Daha ne kadar bu klişe laflara devam edeceksin?" dedi.

   Aradan geçen 4 saat iki arkadaşı da korkutmuştu ve korkutmaya da devam ediyordu. Chan sonunda odaya geri döndü. Yanında bir daha vardı, ortağı ve dostu olan Felix.

  "Chan, ¿con cuál crees que deberíamos empezar?(Chan, sence hangisiyle başlamalıyız?)
"Déjama pensar. Vamos de pequeño a grande."
(Bir düşüneyim. Küçükten büyüğe gidiyoruz."
Hyunjin ve Jeongin konuşulanları anlamamıştı. "Bizim anlayacağımız dilden konuş. Herifin tekiyle gelmiş gırgır yapıyorsun, bırak bizi!" Chan cıkladı. "Biliyor musun? Hanginizden başlayacağımızı seçiyorduk. Ufaklıkta karar kıldık."





Umarım hikayede rahatsız edici bir kısım bulmamışsınızdır. Rahatsız olursanız belirtin bende ona göre hikayeye yön vereyim. Görüşmek üzere öptümm🫶🏼😙

The Killer~HyunChanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin