Kalbim inanılmaz hızlıydı. Eğer böyle durmaya devam ederse bacaklarım beni tutmayacaktı.
"Umarım bu cevap yeterli olmuştur."
Dedikten sonra hızlıca yanımdan gitmişti. Ne demekti bu? Ne yapmaya çalışıyordu bilmiyorum ama yapmaya çalıştığı şey yanlıştı. Vücudumun bu aşırı tepkileri beni huzursuz hissettiriyordu.
Çorbayı hazırladıktan sonra çayı yaptım. Onu nasıl çağıracağım konusunda tereddütlüydüm. Dengelerimle oynuyormuş gibi hissediyordum. Benim hissettiklerimi hissediyor muydu?
Yorgun hissettiğim için çorbasını ve çayını kapısının önüne bırakmaya karar verdim. Kapısının önune geldiğimde hafifce tıklatarak konuştum
"Çorban kapının önünde,ben uyumaya gidiyorum."
Odama doğru adımladığımda kapısının açılma sesini duydum.
"Ne yani öylece uyumaya mı gidiyorsun?"
"Anlamadım?"
"Ben hastayım çorbayı sen içirirsin diye düşündüm"
"Elden ayaktan kesilmedin ya sen içebilirsin"
"Bir de bana kaba diyorsun"
"Ne kabalığımı gördün?"
"Hasta bir insanı öylece yalnız bırakıyorsun"
"Of tamam çorbanı içirdikten sonra uyumaya gideceğim"
Zafer gülümsemesiyle odaya girdi ve yatağa uzandı. Daha dün bana kaba davranan insanın bir anda benimle konuşup yanında istemesi garipsediğim bir durumdu. Kolay biri değildi bu çok bariz ama onda anlayamadığım bir tuhaflık vardı.
Çorbayı elime alıp yavaşça ilk kaşığı uzattım.
"Çok sıcak üflesene"
Küçük bir çocuk gibiydi. Ses çıkarmadan hafifçe kaşığa üfledim. Uzattığımda çorbayı içti.
"O adam nerede?"
"Adam?"
"Lee denen kişi"
"Basitçe neden baba demiyorsun?"
"O adam benim babam değil"
"Manevi olarak babanmış gibi hissetmesende biyolojik olarak baban"
"Ya öyle mi söylediğin iyi oldu bunu bilmiyordum!"
"Babandan neden baba demeyecek kadar nefret ediyorsun?"
"Üstüne vazife olmayan sorular sorma"
Sinirlenip çorbayı tepsiye bıraktım tam ayaklanacağım sırada kolumdan tuttu ve sandalyeye geri oturttu.
"Niye bu kadar alıngansın?"
"Benimle çok kaba konuşuyorsun"
"Sende sormaman gereken sorular sorma o zaman"
"Düz bir sekilde cevaplamak istemiyorum diyebilirsin"
Sessizce durdu ve yüzünü pencereye döndü. Kısa bir süre düşündükten sonra
"O adamla aran nasıl?"
"Bay Lee, Benim babam ben 6 yaşındayken öldü. 7yaşındayken ise onunla tanıştım. O zamandan beri öz babam gibi bir ilişkimiz var. Benimle çok ilgilendi. Ona çok şey borçluyum."
Freen'e baktığımda öfkeli gözlerle bana bakıyordu. Yüzünü tekrar pencereye döndüğünde gözlerini yavaşça kapattı ve derin bir nefes aldı. Bunu sakinleşmek için yapıyordu. Ne yaptığımın farkına vardığımda hemen
![](https://img.wattpad.com/cover/344086324-288-k636382.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YORGUN(FREENBECKY)
FanfictionKüçük yasta babasınin terk ettiği Freen üniversitede annesini kaybetmişti. Ingiltereye babasının yanına gitmek zorunda kalan freen üvey annesinin kızı Becky ile anlaşabilecek miydi?