S(2)

1.5K 234 212
                                    

Oy ve yorumu unutmayalım 🌑
•••

"Sevkiyat tamamlandı. Çatışma çıktı ancak herşey yolunda. Takasta gerçekleşti." Kolumdaki cam parçasını çekip diğerlerinin yanına koydum. "Sorun yok kısaca. Gönderdiğin adama verdim çantayı. Başka bir şey yoksa kapatıyorum."

"Sen... Nasılsın?"

Kolumla uğraşmayı kesip durdum. Rapor vermek için babamı aramıştım ve... Bana değer veriyormuş gibi beni sorması o kadar saçmaydı ki midenin bulandığını hissetmiştim. Yutkundum ve sesimin sabit çıkmasına özen göstererek yanıtladım onu. "İyiyim. Şimdi izninle. İyi günler."

Aramayı kapattım, telefonu masaya koyarak derin bir nefes aldım. Cidden. Çatışma sonrasında oğlunu arayıp rapor istiyor kapatmaya yakında halini soruyordu. Çok muhteşemdi gerçekten. Ne kadar ilgili ama.

"Neden yaralandığını söylemedin?" İrkildim. Geldiğini asla hissetmemiştim. Herşeyi duymuş olma ihtimali vardı. Ne güzel. Çok güzel. "Sana bir soru sordum."

Çenemin altına konan parmaklar kafamı yukarıya doğru kaldırırken yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu. Shadow. Gelmişti. Yine sessiz sessiz odama girmiş ve beni yalnız bırakmamıştı. Bu beni mutlu ederken dudaklarımı yaladım. "Endişelendin mi yoksa?"

"Gevşekliği kes."

"Beni üzüyorsun." Dudağımı büktüğümde sabır çekerek çenemdeki elini bıraktı ve önümdeki sandalyeyi çekerek oturdu. Bana doğru dönüktü şu an. Yanımızdaki masadan pamuğa ilacı döktüğünde kaşlarım havalandı. Bana pansuman mı yapacaktı? Acaba ölmüştüm ve cennette miydim şu an?

"Doktora söyleseydin hemen hallederdi. Boş işlerle uğraşmayı seviyorsun."

"Tam şu an hayatımdaki en iyi kararı verdiğini düşünüyorum." Pamuğu koluma bastıracakken dediğimle durdu ve gözünü kısarak yüzüme baktı. Sustum diyerek sağlam kolumla dudaklarıma hayali bir fermuar çektim. Bu seslice nefes verip işini yapmaya devam etmesini sağlamıştı. Cidden. Normalde acıması gerekirken şu an hiçbir şey hissetmiyordum. Güzelliği karşısında bütün hislerim alınmıştı sanki.

"Çok güzelsin." Başımı eğik başına doğru yaklaştırıp kokusunu içime çektim. "Çok güzel kokuyorsun." Yalakalık değildi sözlerim. Her zerresini seviyordum onun. Belki garip geliyordu böyle görünüşünü tam bilmeden, dokunamadan sevmek ama... Amaydı işte. Narenciye gibi kokuyordu o. Nasıl karşı koyabilir nasıl sevmeden durabilirdim ki?

"Kafanı çek. Tanrım. Camları çıkarmayı bile becerememişsin." Sesi o kadar küçümseyiciydi ki güldüm. Resmen görmezden geliniyordum ve bundan gocunmuyordum.

Elindeki pamuğu masaya koydu, peçenin üstüne çıkardığım cımbızı alarak iyice koluma eğildi. Benim göremediğim, muhtemelen acıtsa bile boşverip yoluma devam edeceğim küçük cam parçasını çıkardı özenle. Onu izlemek çok keyifliydi. Dikkatli simsiyah gözleri adeta bir mücevher gibiydi. Sahi. Doğum gününde ona siyah bir kolye alabilirdim. Siyah kıyafetinin üstüne yakışa- "Ah"

Dişimi sıktım ve acıyla kasılmış olan kolumu gevşettim. Çıkardığı cam baya içine girmişti. Öyle ki dışarıdan gözükmüyordu. "Gelmesem böylece saracaktın değil mi kolunu? Asla ders almıyor hep tekrara düşüyorsun."

"Sende güzelim." Siyah gözleriyle bana baktığında hafifçe gülümsedim. "Defalarca kez 'sana bakmam, ne halin varsa gör, bu benim görevim değil' demene rağmen her yaralandığımda buradasın. Tekrar düşüyorsun Shadow."

"Sana baktığım için mi yaralanıyorsun?"

Sorusu netti. Net bir şekilde sormuştu ama demek istediği bu değildi. 'Sana bakmam için yaralanıyorsan seni gebertirim' di asıl dediği. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Şu an. Tam şu an onu sevdiğimi kalbul etmişti. Aşkımı bile kabul etmeyen o, beni tehdit etmek için kabul etmişti. Öyle ki gözlerinden bunu dediğine pişman olduğunu anlamıştım. Ancak herşey için çok geçti.

"Seni seviyorum~"

"Kımıldamayı kes. Yemin ederim keserim."

Kahkaha attığımda başını iki yana salladı. İşine geri döndüğünde bile hala gülümseyerek izliyordum onu. Tanrım. İçim içime sığmıyordu sanki. Kapşonundan tutmak maskesini açıp dudaklarına yapışmak istiyordum. Saçıyla oynamak istiyordum mesela. Ellerimin bedeninde dolaşmasını sağlamak vücutlarımızın tek beden olmasını istiyordum.

"Sevişelim mi?"

"Öldüreyim mi?"

"Ben evet dersem sende evet diyecek misin?" Defalarca kez olduğu gibi bıkkınlıkla başını kaldırdı güzelim. Gerçekten sınırda oynadığımın farkındaydım ama kendimi tutamıyordum da. Bu kadar muhteşem olması benim suçum olmamalıydı.

Bir şey demedi. Bir süre bana baktı sonraysa camlardan arındırdığı kolumu temizledi. Bu süre zarfında bir şey demedim ve ona uydum. Güzelliğinden nutkum da tutulmuş olabilir. Bilemiyorum.

"Bir daha... Böyle bir şey yapma. Seni korumak benim görevim." Son kez silmek için pamuğu alırken söylemişti bunu. "Orada bulunan herkesin görevini hiçe sayıp onları korudun. O bomba ölümcül olabilirdi."

"Beni korudun zaten Shadow. O adamları indiren kişi sendin. Bense kendi adamlarımı korudum. Bu basit bir denklem." Sağ elimi kaldırdım ancak lanet olsun ki saçlarına dokunamıyordum. Bu sinirimi bozarken hiçbir şey yapmadan elimi indirdim ve boğazımı temizledim. Cidden delirecektim en sonunda.

O da bir şey demedi zaten. Her zamanki gibi işini bitirdi. Şimdi sargı yapmak gerekiyordu kollarıma ancak onu getirmemiştim san-

Elleri.

Bembeyaz eli görmemle zorlukla yutkundum. Eldivenlerini çıkarmıştı. O... Çıkarmıştı. Şok içinde yüzüne baktım. Sekiz yıldır bir kere bile bunu yapmamıştı. İyi de o zaman neden? Neden şu an- "Kıyafetimin teknolojisini biliyorsun. Eldivenlerimde öyle. Giyebilirsin. Tamamen sarması yaralarına iyi gelecektir."

Duyduğum şey resmen umut vaat ediyordu bana. Öyle değil mi? Eldivenlerini bana veriyordu. Beni düşündüğü için yapıyor kendi sınırlarını benim için zorluyordu.

"Aşığım oğlum sana."

Gözlerinin bakışı öyle garipti ki o an kendimi tutamayıp kahkaha attım. Şaşırmıştı. Nadirde olsa böyle tepkiler veriyordu ve bu şu ana kadar en tatlısıydı. Kızdırmamak için gülmemi yarıda kestim ve elini tuttum. Ah. Tanrım. Bu anı o kadar çok beklemiştim ki... Ellerinin soğukluğu sanki rüya gibiydi. Yumuşaktı elleri. Uzun ince ama bir o kadar da tehlikeli. Böyle nazik ellerle birkaç saat önce bir düzine adamı yok etmişti. Tam elini geri çekecekken kendime çektim ve üstünden öptüm. Bir kere daha bir kere daha. Ters çevirdim ve avuç içini öptüm bu seferde. Doyamıyordum. Aciz hissettirse de bu konuda gururum yoktu. Ben ona açtım. Hemde çok.

"Chan. Yeter."

İlk defa benim kadar o da acizdi sanki. Sesi yalvarırcasına çıkmıştı. Durmasam, durmasam sınırlarını aşacaktı sanki. Bu içimde aşırıya kaçan duyguları daha da coşturmuş beni ona karşı zalim olmaya itmişti. "Ne yeter Shadow'um? Hmm" Alnımı alnına yaslayıp açıkta olan elini de yanağıma koydum. Buz gibi olan eli kendisi gibi titretmişti beni. "Neden bana kapılmaktan bu kadar korkuyorsun? Söyle bana."

Baktı. Sadece gözlerime baktı sonraysa kendini tümden geri çekip tekrar koluma odaklandı. Hızlıca uzun bol eldiveni koluma geçirmiş ve tam bana göre ayarlayıp sandalyeden kalkmıştı. Böyleydi işte o. Hep kaçardı. Hayır. Sadece benden kaçardı.

"Dadı hep birlikte yemek yememizi istiyor."

"O zaman yiyin." Ben ayağa kalktığımda o çoktan balkondaki korkulukta yerini almıştı. Yine beni yalnız bırakacaktı. Yine gidecek ve soğukluğunu yanan bedenimden esirgeyecekti. "Beni bu şeylere katma."

Gözden kaybolsa bile az önce olduğu yere bakmaya devam ettim. İlk defa kendini bana bu kadar açmıştı. İlk defa tenini görmüş ilk defa sesini böyle duymuştum. Çok özeldi. Çok güzeldi.

Ve sadece bana aitti.

•••
Chan sanki biraz(!) Aşık gibi
İyi aksamalar dilerimm

Shadow •Chanmin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin