S(Special)

1.8K 219 354
                                    

Son defa oy ve yorum🌑
•••

Bir insanın her zerresi mutlu olabilir miydi?

Böyle her nefes aldığında kalbi huzurla çarpsa ezilse mesela fazla aşktan kalbi ama acıtmasa canını. Üstüne ne giyerse giysin hafif kalsa o yanındayken rüzgarın o kendisini mutlu eden hissiyatını hep alsa... Ah. Bir insan bunları hissedebilir miydi? Hayır asıl soru bu değil. Bir insan, bir insana nasıl böyle hissettirebilirdi?

Yaslandığım kapı pervazında ileri geri yaptım. Arada böyle anlamsız şeyler yapıyordum ve bunun sorumlusu belliydi. Karşımdaki turuncu saçlı mermer tenli çocuk aklımı başımdan alıyor ve beni adeta köle yapıyordu. Havla dese havlardım ve bundan asla utanmazdım. Ve evet. Ben Bang Christopher Chan. Kore'nin ünlü yeraltı mafyasının tek oğlu felan.

Acaba ısırsam portakal tadı alır mıyım?

"Bir noktadan sonra böyle izleyip durman rahatsızlık verici."

Meleksi sesle gülümsemem büyüdü. Donanımlı bir savaş makinesiyle evli olduğumu unutuyordum bazen. Malum kişiliğiyle görüntüsü çok farklıydı sevgilimin.

"Beni çok seviyorsun demi?"

Kendimi yaslamayı bırakıp sallana sallana yanına yürüdüm. Arkasına geçtiğimde narenciye kokusu beni derin bir nefes almaya sevk etmişti. Gözlerimi kapadım. Tezgahla benim aramda duran bir portakal vardı şu an. Çenemi omzuna koydum ve kollarımı sardım bedenine. Ah. Sanırım fazla aşıktım.

"Yemek yapıyorum eğer bir şey yanlış giderse bu senin suçun olmuş olur." Elindeki büyük bıçakla, ki bu bıçağın asla buna uygun olduğunu düşünmüyordum, havucu dörde bölmüştü sanırım. Hızlı ve keskindi hareketleri. Yaklaşık üç yıl önce insanların üzerinde kullandığı bıçaklar şu an elinde yemek yapmak için vardı. Açık konuşmak gerekirse çokta güzel yapıyordu. Benim portakalım herşeyde usta ve en iyisiydi. Güzeller güzelim benim.

Aniden bıçağı tutan elini tuttum ve gözümü açıp ona bakarak gülümsedim. Karşılığında göz devirme almam beni güldürürken bıçağı bıraktırıp önündeki tahtayı kenara ittim. Belinden tutup döndürerek tezgaha oturtturduğumda boş boş bana bakıyordu. "Yemek gecikecek. Kendine gel Chan."

"Şştt bugün..." Burnumu burnuna sürttüm yavaşça. Bu sırada bacaklarının arasındaki yerimi de almıştım. "Yemekte sen varsın."

İnce belinden sıkıca kavradım ve dudaklarımızı birleştirdim. Az önce ters ters konuşmasına rağmen karşılığı fazlasıyla veriyor elleri boynumdan beni ona itekliyordu. İşte böyleydi Seungmin. O kadar alışmıştım ki artık her dediği kelimenin diğer anlamını biliyordum. Mesela 'seni öldürürüm' 'bana sarıl' demekti. 'Ölmek mi istiyorsun' ise onun literatüründe 'sırnaş bana' diye geçiyordu. Zor olmuştu biraz ama hepsini kavramıştım. Bu durumda onun sinirini bozuyordu ama bu ayrı bir konuydu.

"Yemek konusunda ciddiyim." Dudaklarımızı ayırdı ve aramızda ki küçük mesafeye rağmen devam etti. "Gecikmemeli."

"Bence de gecikmemeli."

Yine belinden tuttum ama bu sefer kucağıma aldım onu. Kollarını boynuma sarması hoşuma giderken mutfaktan çıktım ve yatak odasına doğru ezbere bildiğim yolu yürüdüm. Bir yandan da öpücükler konduruyor bazense emiyordum boynunu. Savaş makinası desem de onun da zaafları vardı. Mesela. Mesela Seungmin boynundan fazla tahrik olurdu. Beni şu an olduğu gibi boynuna bastırır ve daha fazlasını isterdi her zaman. Bu huyunu seviyordum. Hoşuma gidiyordu bana zaaflarını belli belirsiz göstermesi.

"Bugün yatağa varacaksın umarım."

Güldüm nefesim boynundayken ve sertçe yatağa bıraktım onu. Yatağa yatmış üstündeki buz mavisi tişörtü ise biraz açılmıştı. Kısa şort giyerdi Seungmin. Bu ona çok yakışıyordu. Benim zaafım tamamen oyken beyaz bacakları ise zaafımın zaafı olarak yer alabilirdi.

Shadow •Chanmin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin